Öyle sinsi bir hastalık ki yapılan araştırmalara göre Türkiye’de 10 kişiden sadece altısı hipertansiyonun olduğunun farkında. En basit belirti olarak ensede ağrıyla ortaya çıkan hastalığı pek çok kişi ağrı kesicilerle geçiştirmeye çalışıyor. Asıl tehlikeli olan ise kişinin kısa bir sürede hipertansiyona alışması; kalp, beyin, böbrek veya göz gibi organlarda hasara davetiye çıkaracağından bihaber yaşaması. Ve bu sinsi tehlike her geçen gün daha çok kişiyi etkisi altına alıyor. Amerikan Kalp Birliği’nin tahminlerine göre 2025 yılına kadar 1.5 milyardan fazla kişi hipertansiyon hastası olacak.
YAŞ İLERLEDİKÇE SAYI ARTIYOR
Peki bu hastalığın artma sebebi nedir? Uzmanlar hazır gıda tüketimi ile hareketsiz yaşamın ve aşırı tuz tüketiminin etkili olduğu görüşünde. Bu yaşam biçiminin tansiyona, tansiyonun da beyin, göz, kalp ve böbrek hastalıklarına davetiye çıkardığını söylüyor. Tansiyon, yaş ile paralellik gösteren bir rahatsızlık. Türk Kardiyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Oktay Ergene, hipertansiyonun yaşla birlikte artış eğilimi gösterdiğini söylüyor: “Toplumda hipertansiyon görülme sıklığı orta yaş (35-64 yaş) grubunda yüzde 42 iken, yaşlılarda (65 yaş) bu oran yüzde 75’e yükselir. Ancak aşırı kilo, fiziksel aktivitenin kısıtlı olması, aşırı tuz tüketilmesi, alkol alımı ve stresli yaşam şekli hipertansiyonun daha genç yaşlarda ortaya çıkma riskini arttırabilir.”
Hipertansiyonun zararı çok. Ergene, zararları kalp açısından şöyle sıralıyor: “Hipertansiyon, kalp krizi, kalp yetmezliği, kalp duvarlarında kalınlaşma ve vücuttaki bütün damarlarda damar sertliğine yol açabilir. Yapılan büyük çaplı çalışmalarda yüksek tansiyonun yetersizliği gelişme olasılığını altı kat, kalp damarlarında damar sertliği gelişme olasılığını ise dört kat arttırdığı gösterildi. Yüksek tansiyonlu hastalarda kan basıncını 1-2 mmHg düşürmek bile kalp damar hastalıklarından ölümlerde önemli düşüş sağlar. Bir örnek vermek gerekirse beş yıllık tedaviyle küçük tansiyonun 5-6 mmHg’lık düşürülmesi kalp damarlarındaki tıkanıklıklara bağlı gelişme olasılığını da yüzde 16 oranında azaltmıştır.”
GENETİK OLABİLİR
Yemesine içmesine dikkat eden, spor yapan, sigara ve içki kullanmayan, ideal kilosunda ve bir rahatsızlığı bulunmayan kişilerin bile hiper tansiyonunun olması durumu nasıl açıklanabilir? Ergene bu soruya “Aşırı kilo, kısıtlı fiziksel aktivite, aşırı tuz tüketimi, aşırı alkol alımı gibi yaşam tarzı ile ilgili faktörler yüksek tansiyon gelişim riskini arttırmakla birlikte, hipertansiyon gelişiminde genetik faktörler de oldukça önemli” yanıtını veriyor: “Özellikle birinci derece yakınlarında yüksek tansiyon bulunan kişilerde hipertansiyon görülme riski artar. Bunun dışında bazı böbrek rahatsızlıkları, hormon hastalıkları, aort damarının doğuştan darlığı, bazı ilaçlar ve uykuda solunum durması gibi birtakım hastalıklara bağlı olarak da yüksek tansiyon gelişebilir. Bu durumlarda altta yatan hastalığın tedavi edilmesiyle yüksek tansiyon gerileyebilmekte veya yüksek tansiyonun kontrol altına alınması kolaylaşabilir.”
TANSİYONUN İDEALİ 12/8’İN ALTI
Ergene, düşük tansiyonun kalbe bir zararının olmadığını söylüyor: "Avrupa Kardiyoloji Derneği’nin kılavuzuna göre tansiyonun 12/8’in altında olması ideal kan basıncı, tansiyonun 12-13/8-8.5 arasında olması ise normal kan basıncı olarak değerlendiriliyor. Kısacası kalbe ve damarlara zarar veren düşük tansiyon değil yüksek tansiyon."