Kanunun bazı maddelerinde hemşirelerin tıbbi müdahale alanlarının net tanımlanmaması nedeniyle Yargıtay'da hemşireler aleyhine açılan pek çok ceza davası olduğunu belirten hukukçular, bu alanların yeniden tanımlanması görüşünde. Tıbbi hata davalarında hemşirelerin de bilirkişi olarak atanması gerektiğini savunan hemşireler ise yetki sınırlarını aştığı için hekimlerin verdikleri yanlış kararlara müdahale edemediklerini ifade ettiler.
Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı ve Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu'nun katkılarıyla “Hemşerilerin Tıbbi Müdahale Yetkisi Ne Zaman Başlarö konulu panel Yaşar Üniversitesi'nde düzenlendi.
Panelde tıbbi müdahalenin hukuki tanımı ve sınırları hakkında bilgi veren Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Sancakdar, “Tıbbi müdahale, kişilerin ruh ve beden sağlığına yönelik herhangi bir noksanlığı veya hastalığı teşhis, tedavi etmek, tedavinin mümkün olmadığı hallerde hastalığı hafifletmek, ilerlemesini ve kötüye gitmesini önlemek, acıları dindirmek, ortaya çıkmamış ama çıkması muhtemel hastalıkları önlemek ya da yasadan kaynaklı olarak nüfus planlaması amacıyla yapılan, kanunun yetkilendirdiği kimselerce tıp biliminin öngördüğü genel kural ve esaslar uyarınca gerçekleştirilen her türlü faaliyettir. Tıbbi müdahalenin kanunun yetkili kıldığı kişilerce yapılması esastır. Hemşireler de kendi sorumluluk alanlarında tıbbi müdahalede yetkili kişilerdir" bilgisini verdi.
2010 yılında yayımlanan Hemşirelik Yönetmeliği'ne göre hemşirelerin görev yetki ve sorumlulukları hakkında da bilgiler veren Prof. Dr. Sancakdar, “Hemşireler, tıbbi tanı ve tedavi işlemlerinin hizmetten faydalanana zarar vereceğini öngördüğü durumlarda müdavi hekim ile durumu görüşür. Ancak hekim işlemin uygulanmasında ısrar ederse durumu kayıt altına alarak hekimin yazılı talebi üzerine söz konusu işlemi uygulamak zorundadır" dedi.
Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi Tuğba Akdemir Kamalı da söz konusu uygulamayı eleştirdi. Kamalı, “Hemşirelik yönetmeliğinde bazı çelişkiler söz konusu. Hekimin, hemşirenin hastanın zarar göreceği öngörüsüne rağmen işlemin uygulanmasında ısrar etmesi de bunlardan biri. Eğer hekimin eylemi açık bir şekilde hastaya zarar veriyorsa ve hemşire bunun farkındaysa vicdanını bir kenara bırakmak zorunda kalacak. Hekim emir verdiği takdirde hemşire tıp bilimine aykırı o tedaviyi uygulamak zorunda kalacaktır. Bu nedenle en iyisini hekim bilir anlayışı yanlış" dedi.
Bazı çalışmalar yapılmakla birlikte tam olarak tıbbın her uzmanlık dalı için belirlenmiş standart tanı- tedavi protokolleri bulunmadığını da belirten Kamalı, bu problemlerin bilirkişilik müessesesi ile çözüldüğünü bunun da objektif bir bakış açısı sağlamadığını söyledi.
ACİL HAL KAVRAMI TANIMLANMALI
Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Ruhan Erdem ise hemşirelere yönelik hazırlanan düzenlemeler ve yönetmeliklerde hemşirelerin de görüşlerine yer vermek gerektiğini savundu.
Erdem, “Kanunda hemşirelerin acil haller dışında yazılı olarak verilen tedavileri uygulamakla zorunlu oldukları yazıyor. Ancak acil hal kavramı ne yönetmelikte ne de kanunda tanımlanmış değil. Acil bir vakada Yargıtay tarafından hemşireler aleyhine verilmiş pek çok karar mevcut. Bu nedenle acil hal kavramı net bir şekilde tanımlanmalı" diye konuştu. DHA