Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği (TJOD) Başkanı Prof. Dr. Cansun Demir, sezaryenle doğumların artmasının nedenlerinden birinin hekimlere karşı açılan davalar olduğunu öne sürerek, Sağlık Bakanlığının bu konuda önlem alması gerektiğini söyledi.
TJOD tarafından düzenlenen 13. Ulusal Jinekoloji ve Obstetrik Kongresinde açıklamalarda bulunan Demir, anne adaylarının normal doğuma yönlendirilmesi gerektiğini ancak sezaryenle doğumların arttığını belirtti.
Türkiye'de sezaryenle doğum oranının yüzde 50 civarında bulunduğunu, bunun en önemli nedenlerinden birinin hekimlerle ilgili süreç olduğunu ifade eden Demir, hekimlerin normal doğum yaptırmaktan çekindiğini öne sürdü.
Prof. Dr. Demir, "Türkiye'de son 10 yılda malpraktis (tıpta yanlış, hatalı uygulama) davaları arttı. Hekimlerin davayı kaybetme, yüksek tazminat ödeme riski var. Dolayısıyla hekimler, malpraktis davaları nedeniyle normal doğumdan kaçıyor. Bunların önlenmesi, Sağlık Bakanlığının bu konuda devreye girmesi lazım" görüşünü savundu.
Kadın hastalıkları ve doğum branşına tıp fakültesi mezunlarının ilgisinin azalmasında da bu davaların payı olduğunu dile getiren Demir, "Çok yüksek tazminat istemiyle açılan davalar nedeniyle kadın hastalıkları ve doğum uzmanlığını seçen hekim sayısı gün geçtikçe azalıyor" dedi.
Ebelik sistemi
Ebelik sisteminin genişletilmesi gerektiğini, böylece sezaryenle doğum oranının azalabileceğini kaydeden Prof. Dr. Demir, kadınlarda ciddi doğum korkusu bulunduğunu, bunun doğal bir süreç olduğunun anlatılması gerektiğini söyledi.
Prof. Dr. Demir, sezaryen sonrası normal doğumun mümkün olduğunu ancak riskleri bulunduğunu ifade ederek, "Bunun mutlaka bir hastanede ve hekim kontrolünde yapılması lazım çünkü riskli bir durum. Yüzde 3 ile 5 arasında rahmin delinme riski var" diye konuştu.
Doğumun kadın hastalıkları ve uzmanlarınca yaptırılması gerektiğini vurgulayan Demir, evde doğumu doğru bulmadıklarını kaydetti.
Türkiye'de anne ölümlerinin yüz binde 15 civarında olduğuna dikkat çeken Karateke, bunun bir kısmının önlenebilir olduğunu kaydetti.
Anne ölümlerinde en önemli sebeplerden birinin doğum sonrası kanama olduğunu bildiren Karateke, "Kanama nedeniyle oluşan anne ölümlerini engellemek için İstanbul'da meslek gruplarından bir gönüllü mobil ekip kurduk" dedi.
Ekibin Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi merkezli olarak çalışmasını sürdürdüğünü dile getiren Karateke, yardıma ihtiyaç duyan kadın hastalıkları ve doğum uzmanı meslektaşlarına ulaştıklarını, 112 Acil Servis sistemi ile destekte bulunduklarını ifade etti.
Karateke, ameliyatı bitmiş ama takibinde zorluk bulunan ve kanaması devam eden hastaları Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne getirerek takiplerini ve tedavilerini yaptıklarını belirtti.
Önemli bir hizmet verildiğini vurgulayan Karateke, gece kanaması olan hastası bulunan ekibe, meslek dayanışmasıyla yardım edildiğini anlattı.
Uygulamaya Şubat ayında başladıklarını bildiren Karateke, "Şubat ayından bu yana ekiplerimiz 40 civarında hastaya müdahale etti. Yaklaşık 15'ine giderek, geri kalanına da hastaneye alarak müdahalesi yapıldı. Eğer zamanında müdahale etmeseydik 3-4 anne, kanama nedeniyle yaşamını kaybedebilirdi" diye konuştu.
Uygulamanın kongrede anlatıldığını belirten Prof. Dr. Karateke, bunu ülke geneline yaymak istediklerinin altını çizdi.
Sağlık Bakanlığının girişimiyle İstanbul'un Avrupa Yakası'nda da çalışmanın başlayacağını dile getiren Karateke, şöyle devam etti:
"Hem meslek dayanışması hem de annelere yardım amacıyla uygulamayı gerçekleştiriyoruz. 'Anneler ölmesin' diye 10 yıl önce başladığımız bir çalışmanın neticesinde bu uygulama gerçekleşti. Yüz binde 15 rakamı yüzümüzü ağartan bir rakam değil, daha da aşağılara indirmek istiyoruz."
"Rahim ağzı kanserinde doğurganlık mümkün"
Prof. Dr. Karateke, rahim ağzı kanserinin önlenebilir bir kanser türü olduğunu, önlenemediği takdirde de üreme imkanı bulunduğunu söyledi.
Kadınların özellikle 30 yaş sonrasında düzenli kontrollerini yaptırmalarını isteyen Karateke, "Rahim ağzı kanserinde doğurganlık mümkün ama erken dönemde yakalamamız gerekiyor" dedi.
Karateke, 2 santimetreden daha büyük bir kitle oluşturmamışsa, damar ve lenf kanallarıyla tümör karşılaşmamışsa, tümörün rahim ağzı bölgesinden çıkarıldığı, rahim ağzının kalan kısmı korunabildiği takdirde hastaların üreme imkanının sağlandığını ifade etti.