Hekimlerin çalışma özgürlükleri ve halkın, hekimini, hastanesini seçme özgürlükleri temel ilke olarak korunmalı, sınırlandırılmamalıdır. Part-time çalışmanın pratik uygulamada getirdiği olumsuzluklar, net olarak tanımlanmalı, temel hak ve özgürlükler sınırlanmadan sağlık hizmeti arzı engellenmeden çözümler üretilmeli...
Son zamanlarda tam-gün yasası olarak konuşulan yasa tasarısı taslağı, sadece kamuda çalışan hekimlerin tam-gün çalışmasını düzenleyen bir tasarı olmayıp, tüm hekimlerin çalışmasını kısıtlayan bir tasarı olarak ortaya çıktı. Aynı zamanda halkın hekim ve hastane seçme özgürlüğünü de engelleyen bir nitelik taşıyor.
Hekimler, 1,5-2 yıllık bir süreyi kapsayan mecburi hizmet yükümlülüğünden sonra, çok daha katı, antidemokratik, temel hak ve özgürlükler kapsamındaki çalışma özgürlüğünü yok eden bir yasa girişimi ile karşı karşıya. 12 Eylül askeri darbesinin getirdiği mecburi hizmet yükümlülüğü bir süre sonra kaldırılmıştı. 2004’te AKP hükümeti tarafından tekrar yürürlüğe sokulan yasa, silahsız sivil meslekler arasında sadece hekimlere reva görülen bir baskıcı uygulama olarak sürerken, yeni düzenleme ile muayenehanesinde çalışan bir hekimin ameliyat edeceği ya da hastanede yatırarak tedavi edeceği hastasını yatırabileceği özel hastane, sadece SGK ile anlaşması olmayan özel hastaneler olarak tanımlanıyor. Üç büyük il dışında bu tür SGK ile anlaşması olmayan hastane bulmak hemen hemen imkânsız olduğundan, hekimin mesleğini uygulama şansı kalmadığı ortaya çıkıyor. İstanbul, Ankara ve İzmir’de SGK anlaşması olmayan az sayıdaki özel hastane ancak çok sınırlı bir grup hastanın hizmet alabileceği ekonomik şartlara sahip. Halen çok sayıda özel hastane olduğu için halkın ekonomik gücüne göre bir özel hastane seçmesi mümkün. Planlanan düzenlemede halkın hastane seçme özgürlüğü ciddi şekilde kısıtlanıyor. Tabii ki, halkın hekimini seçme özgürlüğü de sınırlanmış oluyor. Özel çalışan hekimlerin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın güvence altına aldığı çalışma özgürlüğü (madde 48), mesleğini icra etme hakkı (madde 49) fiilen elinden alınıyor. Bu durumda aç kalmamak için ya devlet hastanesine tayin yaptırmaya çalışıp memur olacaksınız veya SGK ile anlaşmalı bir özel hastanede boş kadro bulabilirseniz çalışacaksınız ya da limon satacaksınız. Doğal olarak, bu hekimlerin kabul edebileceği bir şey olamaz.
Yasal engeller
Hasta hekimin muayenehanesine başvuruyor ve ameliyat kararı alınıyor. Seçtiği bir özel hastanede ameliyat olmak istiyor ancak, yasa buna izin vermiyor. Çünkü
o hastanenin SGK ile anlaşması var. SGK
ile anlaşma yapan özel hastaneler devletleştirilmiş mi oluyor? Türkiye’de hangi hizmetin ya da malın alımında böyle bir kısıtlama ya da yasak var, demokratik anayasal düzenin geçerli olduğu bir ülkede böyle bir yasak düzeni olabilir mi?
Halen geçerli olan yasada hekimler ikametgâhlarında hasta kabul edebilirler.
Bu tasarıda, bu hak da hekimlerin elinden alınıyor. Evinize başvuran hastayı artık geri çevireceksiniz, çünkü evi muayenehane olarak kullanmak yasak.
Devlet hastanelerinde hekimler zaten tam-gün çalışıyorlar. Tam-gün kamuda çalışma zorunluluğu aslında muayenehane veya özel kuruluşlarda yapılan ek çalışmanın yasaklanması anlamına geliyor. Normal çalışma mesaisinden sonra özveri göstererek ek çalışmayı göze alan hekimlerin bu çalışmasının engellenmesi, hem hekimin çalışma özgürlüğünü hem de muayenehane ya da özel kurumda bu hekimleri seçerek hizmet alan vatandaşların hekim seçme özgürlüğünü kısıtlayıcı niteliktedir. Yani parasını ödeyerek bir hizmet alacaksınız ve buna izin verilmiyor. Üstelik sağlığınız ile ilgili. Bunun başka bir sektörde örneği var mı? Hasta neden istediği hekime ulaşamıyor? Bir yandan devlet hastanelerinde hekiminizi seçebilirsiniz propagandası yapan, Sağlık Bakanlığı bu çelişik yaklaşımı neden sergiliyor?
Halen uygulanan part-time çalışma düzeninde kamu hastanelerinde birçok sorun yaşandığı bilinmekte. Bu sorunları çözmekle görevli idarenin bu görevini yerine getirmeyip, tüm hekimleri ve
sağlık hizmeti almak isteyen halkı cezalandırması anlaşılır bir şey değildir.
TSK’daki uygulama
TSK mensuplarında uygulama farklı. Orada part-time çalışma izni sürüyor. Askeri hekim mesai sonrasında muayenehanesinde çalışabilmeye devam edecek. Mesaiden sonraki çalışmada askeri hekimle sivil hekimi ayıran nedir? Bu açıkça Anayasa’nın eşitlik maddesinin ihlali niteliğindedir.
Tıp fakültelerinde getirilmek istenen tam-gün zorlaması diğer fakültelerde uygulanmamaktadır. Mecburi hizmet de hekimlere, tam-gün çalışma da hekimlere, böylesi bir çifte standart olabilir mi? Anayasa’da böyle bir tanım var mı?
Türkiye’de hekim sayısının yetersiz olduğunu söyleyen Sağlık Bakanlığı, çok değil 1-2 yıl önce 65 yaşın üzerinde hekimlere özel sektörde çalışma yasağı getirmişti. Mahkemeden dönen bu uygulama gerçekleşmedi. Şimdi 65 yaşında emekli olan hekimlerin özel sektörde çalışması halinde ruhsatta olmayan branşın açılmasına izin veriyor. Birinci uygulama ne kadar yanlış ise, ikinci uygulama o kadar doğru. Eğer tespitiniz, hekim sayısının az olduğu yönünde ise, ülkedeki tüm hekimlerden olabildiğince sağlık hizmet sunumunda yararlanmak gerekir. Ancak bu tasarıda benzer bir çelişki mevcuttur. Hekim mesaiden sonra çalışmak istiyorsa onu engellemenin ne mantığı var?
Aslında Sağlık Bakanlığı’nın uyguladığı Sağlıkta Dönüşüm Projesi kapsamında aldığı kararlar sonucunda bu tür yasaklar uygulanmaksızın devlet hastanelerinde tam-gün çalışan hekim sayısında önemli artışlar olmuştur. Sağlık Bakanlığı’nın verdiği rakamlara göre kamuda yüzde 78 olan part-time çalışan hekim oranı yüzde 11’e kadar düşmüştü. Bu yöndeki çalışmasını geliştirmekten vazgeçerek antidemokratik, baskıcı, yasakçı bir uygulamaya geçmesi anlaşılır bir şey değildir.
Üniversitelerde çalışan öğretim üyelerinin kayda değer bir bölümünün de bu tür bir
yasa ile üniversitelerden ayrılma yolunu seçecekleri açıktır. Bu durumda tıp eğitiminin, uzmanlık eğitiminin de kalitesinde düşmeler olması kaçınılmazdır. Hastaların sağlığını teslim edeceğiniz hekimlerin, uzman hekimlerin yetişmesini engelleyerek Türkiye’de sağlık hizmetlerine nasıl bir
katkı sağlanacağı anlaşılması çok güç bir durumdur. Yetişmiş insan gücünün bu
kadar kolay gözden çıkarılması sorumlu mevkideki görevliler için tekrar tekrar düşünülmesi gereken bir durumdur.
Lehe değişiklik
Taslakta hekimlerin lehine bir değişiklik de var. 1983’te askeri darbe sonrası çıkarılan bir yasa ile sadece sağlık personelinin çalışma süresi 45 saate çıkarılmıştı. Ne devlet memurları kanununda ne de İş Kanunu’nda olmayan bu özel uygulama mecburi hizmet gibi sadece hekimlere uygulanıyordu. Bu haksız uygulama düzeltiliyor, herkes gibi hekimlere de haftalık 40 saat çalışma süresi getiriliyor. Ancak fazla çalışma ile ilgili hiçbir sınır yok. Özellikle nöbet hizmetleri bazen insani dayanma sürelerini çok aşıyor. Burada sınır koymayan düzenleme, sıra nöbet ücret-
lerine gelince, 120 saate kadar nöbet ücreti ödeneceği, fazlasının ödenmeyeceği taslakta yer alıyor. Karşılığı olmayan bir çalışmanın yaptırılacağı anlaşılıyor. Oysa angarya Anayasa madde 18’de yasaklanmıştır.
Tam-gün çalışmaya zorlanan hekimlerin muayenehanelerini kapatıp, kamu kuruluşlarında tam-gün çalışmaları halinde kapanacak on binlere ulaşan muayenehane ve polikliniklerde çalışan on binlerce sekreter, hemşire, teknisyen gibi elemanlar işsiz kalacağı gibi, maliyenin gelir elde ettiği, KDV, muhtasar, gelir vergisi artık ödenmeyecek. Buralardaki on milyonlarca dolarlık tıbbi cihaz çürümeye terk edilecek. Ciddi bir ekonomik krizden geçen ülkemizde böylesi bir ekonomik kaybın göze alınması da anlaşılır bir şey değildir.
Yine taslakta bazı durumlarda kamuda çalışan hekimlerin kısmi zamanlı veya belirli vakalar ve işler için başka yerde görevlendirilmesine olanak verilirken, bu kişilerin hangi esaslar çerçevesinde belirleneceği, eşit konumdaki kişiler arasında nasıl seçim yapılacağı, ihtiyacı kimin belirleyeceği
ve kim tarafından onaylanacağı düzenlenmemiştir. Görevlendirmede uygulanacak gereksinim belirleme ve görevlendirme ölçütleri objektif ve nesnel bir biçimde düzenlenmeden, bütünüyle kurum amirlerinin takdirine bırakılması, ayrımcılığa, suiistimallere, bazı kişilerin haksız kazanç sağlamasına ve hakkaniyetsizliğe yol açacaktır.
Ne yapılmalı?
Hekimlerin çalışma özgürlükleri ve halkın, hekimini, hastanesini seçme özgürlükleri temel ilke olarak korunmalı, sınırlandırılmamalıdır. Part-time çalışmanın pratik uygulamada getirdiği olumsuzluklar, net olarak tanımlanmalı, temel hak ve özgürlükler sınırlanmadan sağlık hizmeti arzı engellenmeden çözümler üretilmelidir. Hekimlerin çalışma şartlarında sınırlandırma değil, kayıtlı çalışma getirilmelidir. Hekimlerin gelirlerine üst sınırlar koymak değil, tanı ve tedavi protokollerini oluşturarak giderek artan sağlık hizmetleri maliyetlerini kontrol altına almak için hekimler ile işbirliği yapılması gereklidir. Kamu kurum ve kuruluşlarında özellikle üniversitelerde gerekli kaynaklar yaratılmalıdır. Tıp fakültesi hastaneleri modernize edilmeli, bilimsel çalışma ortamları geliştirilmeli, kalite ve akreditasyon uygulamaları yaygınlaştırılmalıdır. Tıp eğitimi ve uzmanlık eğitiminin kalitesinin yükseltilmesi amaçlanmalı, böylece halkın daha nitelikli ve kaliteli sağlık hizmeti alabilmesine olanak sağlanmalıdır. Bu tür yasal düzenlemeler yapılırken başta Türk Tabipler Birliği ve Uzmanlık Dernekleri olmak üzere hekim örgütlerinin görüşleri alınmalıdır. Halen tam-gün kamuda çalışanlar için zorunlu olmayan tabip odası üyeliği Türkiye’de hekimlik yapmanın ön şartı olarak yasal düzenlemeye kavuşturulmalıdır. 21. yüzyılda Avrupa Birliği giriş sürecini devam ettiren, bölgesinde demokratik, laik bir hukuk devleti olarak örnek olan Türkiye Cumhuriyeti, sağlık alanındaki gelişmesini de bu temel niteliklerine uygun olarak sürdürmelidir.
Doç. Dr. Gazi Zorer
Radikal