Komisyon başkanı Muğla Milletvekili Prof. Dr. Nurettin Demir, komisyon üyeleri Ankara Milletvekili Dr. Murat Emir, Antalya Milletvekili Dr. Niyazi Nefi Kara, Bursa Milletvekili Dr. Ceyhun İrgil, Bursa Milletvekili Erkan Aydın, İstanbul Milletvekili Dr. Ali Şeker ve Kayseri Milletvekili Dr. Çetin Arık’tan oluşan heyet, eğitim ve araştırma hastanesinde incelemelerde bulundu. İncelemelerini bir rapor halinde Medimagazin’e sunan Heyet, 10 Ekim günü Ankara’da yaşanan patlamada yaralanarak Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi gören İlyas Kaya ve Furkan Geçgin’i de ziyaret ederek, durumları hakkında bilgi aldı.
1981 yılından bu yana hizmet veren Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Bakanlığı’nın en büyük araştırma hastanesidir. Eğitim ve Araştırma hizmetlerini birlikte yürüten hastane aynı zamanda referans hastanesi olarak birçok konuda da hizmet vermektedir.
1109 fiili yatak kapasitesi bulunan hastane, 30 dalda hizmet ve 25 dalda eğitim veren Türkiye’nin en büyük sağlık kuruluşu olarak toplam 158 poliklinik odası ile (Merkezde 114, acilde 9, Kolej’de 11, Sitelerde 12, Akyurt’ta 12) faaliyet göstermektedir.
Alt bilim dalları olarak klinikleri, merkezleri, laboratuarları yanında radyoloji, ameliyathaneler ve yoğun bakım üniteleri de bulunmaktadır. Tüm kliniklere bağlı polikliniklerin yanı sıra bünyesinde çocuk ünitesini de barındırmaktadır.
Hastanenin kalabalık olduğu saatlerde ziyaretini gerçekleştiren heyete, hastane yetkililerinin aktardığı bilgiler şu şekildedir:
Eğitim ve Araştırma Hastanesi bağlı polikliniklere bir günde ortalama olarak 8.000, acil servisine ise 700 ile 800 arası hasta başvurusu yapılmaktadır. Ankara’nın yükünü büyük ölçüde yüklenen Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ankara dışından gelen hastalarla da ilgilenmektedir.
Yoğun bakıma girecek kadar kötü durumda olan acil hastalar özellikle İç Anadolu Bölgesi kapsamında Eğitim ve Araştırma Hastanesine getirilmektedir.
Eğitim ve Araştırma Hastanesinin piyasaya borcu bulunmakta, borçlar ortalama 4 ay içerisinde ödenmektedir. İhalelerde, piyasa borçlanmalarında ve geri ödemelerde sorunlarının olmadığı belirtildi.
Tek başına Romatoloji bölümünde 3 uzman, 3 yandal uzmanı ve 1’de doğum izninde olan 1 kişi olmak üzere toplam 7 doktor bulunmaktadır. Bir günde ortalama 40 yeni hasta başvurusu ile sonuçlarla birlikte 80-100’e yakın hasta başvurusu olmaktadır.
Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 2016 yılı sonuna kadar Şehir Hastanelerine taşınabileceği belirtilmektedir.
10 yıldır uygulanan performans sistemi hekime ulaşımı kolaylaştırmıştır.
Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde randevu sisteminin “182 Hastane Randevu Sistemi” ile yapılarak, ancak Referans Hastane olarak hizmet veren hastaneden, özellikle Ankara dışından gelen hastalar sabah erkenden gelerek randevu alabilmektedirler. Bu noktada Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi gibi hastaneler zorluk yaşamaktadır. Daha önce Türk Halk Sağlığı Kurumu Başkanı ile yaptıkları görüşmelerde Ankara dışından kabul edilen hasta sayılarının tahminlerini bile aştığını, yaklaşık 2 katından daha fazla hastanın geldiğini tespit etmişler. Bu nedenle hastaların geri çevrilmemesi için “182 Hastane Randevu Sistemi” ile verilen randevular sınırlı sayıda tutulduğunu belirterek Türkiye’nin şehir dışından en fazla hasta kabul eden hastanesi olduklarını söyleyerek doktor taleplerine göre belirlenen kota dolduğu zaman hasta kabul edilmediğini aktardılar.
Randevu için her aramada 5 TL civarında bir miktarla ücretlendirilen “182 Hastane Randevu” sisteminin bedeli oldukça yüksektir. Vatandaş bu nedenle telefonla randevu almaktan kaçınmaktadır.
438 uzmanın bulunduğu Eğitim ve Araştırma Hastanesinde uzmanlar ve asistanların genel çalışma koşulları itibariyle mesleki mağduriyetleri fazladır.
3. Basamak bir hastane olan Eğitim ve Araştırma Hastanesinin performans sistemi ile değerlendirilmesi doğru değildir. Ağır ve tedavi süreci uzun olan hastaların da başvurduğu hastanelerin performans sistemi ile ölçülmesi ciddi ve uzun vadeli sorunlara yol açmaktadır.
Sağlık çalışanlarının en büyük sorunlarından birisi olan sağlıkta şiddete karşı merkezi düzeyde bir birimin olması ve sağlıkta şiddetin önlenmesi için yasal düzenlemelerin yapılması sorunun çözümü için önemli bir adım olacaktır. Beyaz Kod’a (taciz, sarkıntılık, şiddet nedeniyle) günde en az 1 başvuru olmaktadır. Yüksek bir ortalama olduğunu kabul etmek gerekir.
Ankara İl Sağlık Müdürlüğü’nde 30 avukat istihdam edilirken, hastanelerde avukat bulunmamaktadır. Özellikle büyük hastanelerde bir avukatın istihdam edilmesi, hem hastane çalışanlarının bilgilendirilmesi hem de sağlıkta şiddetin önlenebilmesi açısından önemli bir başlangıç olacaktır.
Ankara Fizik Tedavi Ve Rehabilitasyon Eğitim Ve Araştırma Hastanesi’ne yapılan ziyarette Başhekim ve yetkililer ile birlikte hasta ziyaretleri gerçekleştirilmiştir. Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde hemşire bölümünde özellikle Meslek Lisesi’nde okuyan genç hemşire adayları yer almaktadır.
Hasta Ziyaretleri: “Çok Fazla Sıra Bekliyoruz”
Hastaneyi oldukça kalabalık olduğu bir saatte ziyaret eden heyet, hastalarla konuşarak sorunlarını dinledi. Çok uzun saatler beklemek zorunda kaldıklarını dile getiren hastalar, muayene olabilmek, sağlık raporu alabilmek için saatlerce sıra beklediklerini söylediler.
Randevu almak konusunda da zorlandıklarını belirten hastalar, “182 Hastane Randevu sistemini aradığımızda uzun saatler telefonda bekletiliyoruz. Bize sıra geldiğinde ise ‘randevular doldu’ yanıtını alıyoruz. Parası da yüksek olduğu için sabah erkenden hastaneye gelip sıra için beklemek mecburiyetinde bırakılıyoruz” dediler.
Sonuç: “Herkes İstediği Hastaneye Ücretsiz Gidebilir Söylemi Çökmüştür”
Türkiye’de AKP iktidara geldiğinden bu yana sağlık hizmeti nitelikli olmaktan uzaklaşmış, “herkes istediği hastaneye ücretsiz gidebilir” söylemi gerçeklikten uzaklaşmıştır.
2002 yılından bu yana;
Hastaneye başvuru sayısı 2,3’ten 8,4’e yükselmiştir,
Acile başvuran hasta sayısı 260973’ten 100 milyona çıkmıştır,
Ameliyat sayısı ise 2 milyondan 14 milyona çıkmıştır.
Hastaneye başvuru sayısı 209 milyondan 644 milyona çıkmıştır.
Bu rakamlar ışığında; senede 3 kere hekime giden vatandaşlarımız artık günde ortalama olarak 8, hatta 8’den fazla kez hekime gitmektedir. Böylesi bir ortamda bir hekim günde ortalama 100-150 hastaya bakmak zorunda kalmaktadır.
Sağlık sisteminin bu hale geldiği bir ortamda hastaların sağlık sisteminden memnuniyetsizlikleri de artmıştır. Bu çerçevede sağlık sisteminden memnun olmayanların oranı 2012’de yüzde 12,2 iken, 2014’de yüzde 17’ye çıkmıştır.
Böylesi bir ortamda, CHP Sağlık Komisyonu olarak Türkiye’nin ve Ankara’nın en büyük Eğitim ve Araştırma Hastanesi olan Ankara Numune Hastanesi’nde sağlık sisteminin nasıl işlediğinin tespit edilmesi amacıyla yaptığımız ziyarette vatandaşlarımızın nitelikli ve yeterli bir sağlık hizmetine ulaşamadığını, çok uzun kuyruklarda beklemek zorunda kaldığını ve hekimlerin ve sağlık çalışanlarının iş yükünün çok fazla arttığını gördük.
Tespitlerimiz şu şekildedir:
Birinci basamak, ikinci basamak ve üçüncü basamak sisteminin bozulduğunu, doktora gitmenin insanlarda bir alışkanlık haline geldi.
Sevk sisteminin yeterince oturtulamaması nedeniyle hastanelerde yığılmalar oluştuğunu gördük. Ayrıca performans sistemi nedeniyle acile başvuruların arttığını ve polikliniklerdeki muayene sayısının arttığını gözlemledik.
Hastanelerin son derece kalabalık olmasının yanında performans sisteminin bir sonucu olarak hastalar etinden, sütünden sonuna kadar yararlanılan metalar haline gelmiştir. AKP Hükümetlerinin sağlık sisteminde devrim yaptık diyerek övündüğü doktora erişimin kolaylığı, uygulamada hasta için uzun tedavi süreçleri nedeniyle hastaların hastanelerden ayrılamaz hale getirildiğinin kanıtıdır. Performans sisteminin bu sıkıntılı sürece katkısı azımsanamayacak kadar fazladır.
Özellikle yoksul vatandaşların ve Suriyeli mültecilerin Eğitim ve Araştırma Hastanelerine yığıldığı dikkat çekmektedir. Kamu hastanelerine başvuru sayısının artmasına paralel olarak, sağlıktaki özelleştirmenin bir sonucu olarak özel hastanelere de başvuru sayısı 12 senede 13 kat artmıştır. Bunun en önemli nedeni vatandaşların devlet hastanelerinin yetersiz kalması nedeniyle özel hastanelere gitmeye mecbur bırakılmalarıdır.
Özel sektörün payının artması, kamu hastanelerine göre özel hastanelerin devletten aldığı payın artması sağlık hizmetlerinin ticarileştirildiğini açık bir şekilde ortaya çıkarmaktadır.
Hastanede büyük bir sıkışıklığın olduğunu, doktorların günde ortalama 50-60 hasta hatta bazen 70-100 arasında hastaya bakmak zorunda olduklarını gördük.
Hastadan alınan katkı paylarının artmasının bir sonucu olarak acil servislerin hasta yükünün son derece fazla olduğunu tespit ettik.
Hastadan alınan katkı paylarının ise vatandaşlarımız için ödenemez boyuta vardığı açıkça görülmüştür.
Sağlık çalışanlarına şiddetin her geçen gün arttığı bir ortamda Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde de bu konunun önemli bir sorun olduğunu dinledik. Eğitim ve Araştırma Hastanelerinde daha farklı ve yeni çalışmaların yapılması gerektiğini düşünüyoruz.
Özellikle büyük hastanelerde bir avukat istihdam edilmesinin sorunun çözümü için önemli bir adım olacağı kanaatindeyiz.
Hastaneye erişim açısından sorunlar randevu almak için telefon edildiğinde başlamaktadır. Bir kişi bir doktora gittiğinde 14 farklı kalemden katkı payı alınmasının yanında randevu almak için 182 Randevu Hattını arayan vatandaşlarımız en az 5 lira ödemek zorunda bırakılmaktadır. İşin en acı yanı ise randevu alabilseler de alamasalar da bu ücreti ödemek zorunda kalmalarıdır. Vatandaşlarımızın yüksek ücretler nedeniyle aramaya korktuğu 182 Randevu Hattı, randevu sistemini ranta çevirmektedir. Randevu hattının ücretli olması ve hastaların telefonla randevu sistemine mecbur bırakılması, hastaların en çok şikâyet ettiği önemli konulardan birisidir.
Birçok vatandaşımız 182 Randevu Hattında bekleme ücretini ödememek için sabahın 06:00’sında hastaneye gelmekte, ellerinde fişlerle belki 60. Sırayı alacaklarını bilseler de beklemeyi göze almaktadırlar. Günlük olarak kayıt altına alınan bu hastaların çoğu o gün için ilk defa polikliniğe başvuranlardan oluşmaktadır. Bu rakama bir gün önceden tetkikleri kalanlar, gün içerisinde tetkikleri yapılanlar da eklendiğinde sayı çok daha yüksek rakamlara ulaşmaktadır. Hastaların en önemli sorunu sağlık hizmetlerinin niteliksizleştirilmesidir.
Performans sistemiyle birlikte hastanelerde vakaların kayıt altına alınması artmıştır. Bu sistem, hızlı nüfus artışı, Türkiye’ye artan göç, sağlığa erişimin kolaylaşması gibi faktörlerle birleştiğinde hastaneye başvuranların sayısı ve kayda geçen vakaların sayısı artmaktadır. Sağlık hizmetinin sayısal bir değere indirgendiği, verilen ilaç, yazılan reçete ile başarının ölçüldüğü bir sistemde nitelikli ve kaliteli bir sağlık hizmetinden bahsedebilmek mümkün değildir.
Nitelikli sağlık hizmetinin en önemli ölçütlerinden birisi olan hastaya ayrılan zaman, açıkça görülmektedir ki; son derece yetersizdir. Hastalar doktorun yanına girdiğinde 3 dakikadan az bir süre kalmakta, dolayısıyla hastaneye gelmesine rağmen derdine deva bulmayan hastalar tekrar tekrar hastaneye başvurmak zorunda kalmaktadırlar. Böylesi bir ortamda hastalar doktorun önerdiği tedavi yöntemlerine kuşkuyla bakmakta, en az iki doktordan teyit alarak bu kuşkularını giderme yoluna gitmektedirler. Bu da sağlık sisteminin niteliksiz olduğunun göstergelerinden biridir.
Sağlık hizmeti sosyal devletin temel bir ilkesidir. Sağlık olmazsa olmaz bir hak olduğu gibi, her vatandaşımızın ücretsiz, nitelikli ve kaliteli sağlık hizmeti alma hakkı vardır. Sağlığın ticarileştirilmesi, alınıp satılır bir meta haline getirilmesi sosyal devlet ilkesiyle uyuşmamaktadır.
Tüm bu bilgiler ışığında kamu hastanelerinin nitelikli sağlık hizmeti verebilir bir hale getirilmesi hem sağlık çalışanları hem de vatandaşlarımız için yapılması gerekenler arasında öncelik taşımaktadır.