Türk Toraks Derneği (TTD) Hava Kirliliği Görev Grubundan Doç. Dr. Haluk Çalışır, "Türkiye'de hava kirliliği ölçümü yapan istasyonların 2016'daki sonuçlarını ortaya koyan araştırmada, partikül madde kirliliği açısından Muş, Ağrı Doğubeyazıt, Iğdır, Tekirdağ Merkez ve Kayseri Hürriyet istasyonlarında, DSÖ'nün izin verdiği üst sınırın 5 kat üzerinde kirlilik tespit edildi." dedi.
"Türk Toraks Derneği 20. Yıllık Kongresi" kapsamındaki basın toplantısında, hava kirliliği, sarin gazı, asbest ve kentsel dönüşümün sağlığa etkisi, astım, tütün kontrolü gibi birçok konuda bilgi verildi.
Çalışır, burada yaptığı açıklamada, Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) hava kirliliğini "görünmez katil" olarak tanımladığını, her yıl 7 milyondan fazla kişinin bunun yol açtığı hastalıklar nedeniyle hayatını kaybettiğini söyledi.
DSÖ verilerine göre, akciğer kanserine bağlı ölümlerin yüzde 36'sı, kronik obstrüktif akciğer hastalıklarına bağlı ölümlerin yüzde 35'i, inmeye bağlı ölümlerin yüzde 34'ü ve kalp hastalıklarına bağlı ölümlerin yüzde 24'ünün sorumlusunun hava kirliliği olduğunu anlatan Çalışır, Türkiye'de uzun yıllardır hava kirliliği sorunu bulunduğunu belirtti.
Kongrede, bu alanda iki yeni araştırma sonucunun ele alındığını bildiren Çalışır, şunları kaydetti:
"Bu araştırmalardan ilki TTD Hava Kirliliği Görev Grubumuz tarafından gerçekleştirilen, Türkiye'de hava kirliliği ölçümü yapan istasyonların 2016'daki sonuçlarını ortaya koyan çalışmadır. Bu araştırma sonucunda partikül madde kirliliği açısından Muş, Ağrı Doğubeyazıt, Iğdır, Tekirdağ Merkez ve Kayseri Hürriyet istasyonlarında, 2016'da DSÖ'nün izin verdiği üst sınırın 5 kat üzerinde kirlilik tespit edildi.
Öte yandan, İstanbul ve İzmir istasyonları DSÖ'nün kabul ettiği sınırı 2, başkent Ankara ise 3 kat aştı. Bursa, Zonguldak, Mersin, Adana ve Hatay gibi önümüzdeki dönemde yoğun biçimde termik santral yapımının hedeflendiği illerde ise hava kirliliği DSÖ limitlerinin 2 ile 4 kat üzerinde. Türkiye'de hava kirliliğinin yaşanmadığı, nefes alınabilecek yerler sadece Tunceli, Artvin, Biga (Çanakkale) ve Doğankent (Adana). Daha kötüsü, 29 il ve 62 istasyonda 2015 yılına göre hava kirliliği arttı."
İkinci araştırmanın ise "hava kirliliğinin sağlığa etkilerini" irdeleyen bir çalışma olduğunu belirten Çalışır, "Bu araştırmaya göre, 2013-2014'te solunum sistemi rahatsızlıklarına bağlı olarak sağlık kurumlarına 13 milyona yakın kişinin başvurduğu, en sık tanının 'üst solunum yolu enfeksiyonu' ve en fazla hastanın da 0-14 yaş grubunda olduğu saptandı. Analizlerde iki yıllık sürede yaklaşık 150 bin kişinin başvurusunun tümüyle hava kirliliğine bağlı olduğu gösterildi. Başka bir ifadeyle, hava kirliliğinin azaltılması sonrasında 150 bin kişinin hastalanmaması ve Sosyal Güvenlik Kurumu fiyatları dikkate alınsa bile en düşük ihtimalle 9 milyon lira tasarruf yapılması mümkün olacaktır." dedi.
- "Sarin gazının küçük bir damlası bile öldürüyor"
Dernek 2. Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Bayram da sarinin, renksiz ve kokusuz bir gaz olduğunu bildirdi.
Sarinin sıvı formunda depolandığını ancak son derece uçucu olduğundan kolayca gaz haline geldiğini ifade eden Bayram, suya kolayca karışabilen sarinin, gıdalara bulaşabildiği için vücuda da geçebildiğini vurguladı.
Oldukça etkili bir sinir gazı olan, "kitle imha silahı" kabul edilen sarinin üretimi ve saklanmasının Kimyasal Silah Konvansiyonu tarafından yasaklandığını anlatan Bayram, "Sarin gazı, aşırı zehirli bir sinir ajanıdır, sezilmesi ve teşhisi zordur. Nefesle alınması çok tehlikeli sonuçlara yol açar. Deriden de kolayca emilebilir. Sarin, sinir sistemini etkileyerek bütün kaslarda felç meydana getirir. Solunum kasları da felç olduğu için kişi nefes alamaz ve boğularak yaşamını yitirir. Çok küçük bir damlası bile insanı öldürebilir." diye konuştu.
Bunun bulaştığı giysilerin bile 30 dakikaya kadar etrafa sarin gazı yayabildiğine dikkati çeken Bayram, sarin gazının, çok küçük dozlarda bile 1-10 dakikada ölüme yol açabileceğini kaydetti.
- Stres astımı tetikliyor
Dernek Astım ve Alerji Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Gülfem Çelik ise solunum yolu hastalıkları arasında önemli yer tutan astımla ilgili bilgi verdi.
Astımın, solunum yollarının kronik iltihabi bir hastalığı olduğunu ifade eden Çelik, bu durumun hastalarda nefes darlığı, hırıltılı solunum, öksürük ve göğüste baskı hissi belirtilerine yol açtığını söyledi.
Astımlı hastalarda bu yakınmaların kendiliğinden olabileceğini dile getiren Çelik, belirtilerin aynı zamanda sigara dumanı, hava kirliliği, alerjen maruziyeti, toz, duman, keskin koku nedeniyle ve stres, gerginlik ile üzüntü gibi durumlar yaşandığında ortaya çıkabildiğini bildirdi.
Bu maruziyetler sonrası yakınmaların hafif olabileceği gibi ağır astım krizine yol açabileceğine işaret eden Çelik, astımlı hastaların her ortamda yanlarında, "kurtarıcı" olarak adlandırılan rahatlatıcı ilaçları bulundurmaları gerektiğini belirtti.
Sınava giren adayların da bu nedenle yanlarında rahatlatıcı ilaçları bulundurması gerektiğini dile getiren Çelik, "Yasal açıdan çok gerekliyse, astımlı adaylar doktor raporu sunabilir. Ancak bu durum sınavlara girmelerine engel olmamalı." dedi.
Dernek Tütün Kontrol Grubu adına açıklama yapan Dr. Çağla Uyanusta Küçük, elektronik sigaranın da en az diğer tütün ürünleri kadar tehlikeli olduğuna dikkat çekti.
Bunların sigarayı bırakma üzerinde de etkisinin bulunmadığını söyleyen Küçük, nargile için de aynı durumun geçerli olduğunu kaydetti.