Hayallerim, yavrum, mutluluğumuz vee daha neler neler, tedavi için evden ayrıldığım o sabah gözü yaşlı sevdiklerim, avucumda sevdiğimin eli, peki ya yavrum daha küçücük bırakıyorum onu.
Gidiyorum işte ölüme, tüm sevdiklerimde bana belli etmeseler de hepsi bu korkuyu yaşıyordu. Zordu çok zordu. Benimse tek düşündüğüm minicik, daha doyamadığım tatlı yavrumdu. Tedavi zormuş, çok sıkıntı çekecekmişim banane kimin umurunda, içimi yakan şey başkaydı. Anneydim çünkü,,,
Ayrıldığım sabah çöktüm yatağın başına, hava aydınlanmak üzere geceden üstündeki zıbınını çıkardım sabaha kadar kokladım, ağladım gözyaşlarımı sildim, öptüm, öptüm ama hiç doyamadım, kokladım, sevdiğim bana baktı ben ona, başaracaksın dedi inanırcasına… Gerçekten tüm verdiği destekte inanarak mı verdi yoksa beni inandırmak için mi. Hep merak ettim.
Ayrılırken yavrumdan gözü yaşlı, çökmüş olan ben defalarca özür diledim küçük meleğimden. Ama hasta olmayı, bırakıp gitmeyi ben tercih etmedim bee annecim. Hayatta en zevk alarak yaptığım işi ANNE olmayı bırakıp gitmeyi ben istemedim tatlı kuzum… Kader dediler boyun eğdim. Zıbınını koklayarak son kez yatağında o melek uyuyuşuna bakarak ayrıldım yanından. Haykırsan, isyan etsen ne fayda ne halim var, ne de gücüm… Resmen sevdiğim insanlar gözümün içine bakıyorlar diye güçlü gözükmeye çalışıyorum ama adım adım ölüyorum sanki öyle hissediyorum…
Derken 21 Kasım 2012...
Aylar geçti, oğlumu hiç göremedim her telefonla konuştuğumda ne sorularına cevap verebildim ne de ona söylediğim yalanlar bitti hep kahroldum. Bensiz büyümesi, büyüdüğüne şahitlik edememem, ekrandan fotoğraflar ve kamera kayıtlarını seyrederek ahhh ne kadar da büyümüş diyerek hayıflanmalarım hepsi dün gibi aklımda.
Ve...
Canım doktorum, güvendiğim, her hareketini takdirle karşıladığım insan Zafer Gülbaş odama geldiğinde, gözlerim ağzından çıkacak kelimelere odaklandı. Gamzecim salı sallanır, çarşamba çarşafa dolanır, perşembe perişan diye devam ediyordu ki hocam yapmayın biz yarın çıkalım dedim. Ağzım kulaklarımda hemen haber verdim oğluma,,,
Oğlum saçlarıma her dokunduğunda, cici cici diye okşayarak her uykuya dalışında bir kez daha dua ediyorum. Hem oğlum gelecek hem de saçlarım var benden korkmayacaktı valla çok mutluydum. Yolunuz hep açık olsun enerjiniz, desteğiniz her şey, her şey için tekrar tekrar teşekkürler…
Kalbim duracak şu tarih olmuş, hayat devam ediyor acısıyla tatlısıyla ben hala nefes alıyorum, tedavi bitmiş yavruma canıma kavuşacağım, 2. kez ben yendim yine, kansermişim ne yapayım tek seçenek savaşmak…
Ve muhteşem an kavuşma anı uzun uzun anlatmak istiyorum ama tatlı kuzum uyandı onunla ilgileneceğim, kahvaltısını yaptıracağım benden mutlusu var mı. Uyurken birşeyler yazmak istedim çok vakit bulamıyorum daha doyamadım.
NASIL BAĞIŞÇI OLUNUR?
18-50 yaşında sağlığı müsait olan herkes kemik iliği bankasına gidip başvuru formu doldurabilir. Bir tüp kan verenler bulaşıcı hastalık testinden geçiriliyor. Hastalık taşımıyorsa bankaya kaydediliyor. Gönüllü vericinin kayıtları bilgisayara işleniyor. Kemik iliğine ihtiyaç duyan hastalarla uyum sağlarsa daha ileri tetkik için çağrılıyor. Uygun bulunan vericinin kanı bir kolundan alınıp cihazdan geçirildikten sonra diğer kolundan geri veriliyor. Bu işlem sırasında elde edilen kemik iliği hastaya veriliyor. Kemik iliği için ikinci bir yöntem de anestezi altında vericinin leğen kemiğinden özel iğneler aracılığı ile kemik iliği alınıyor. Operasyon ve dikiş gerektirmiyor. Kemik iliği vericisi ertesi gün işine dönebiliyor.
Mihrap DÜZÖZ-Halil KARAHAN
İZMİR