Çoğu zaman hafife alınan fakat beraberinde ciddi komplikasyonlarla gelen, çağın vebası olarak gösterilen Tip 2 diyabet hastalığının ölümcül sağlık sorunlarıyla el ele yürüdüğüne dikkat çeken Fitoterapi Uzmanı Dr. Ümit Aktaş, “Hem Tip 2 diyabet, hem de Tip 1 diyabet beslenme ve yaşam tarzı yanlışları yüzünden ortaya çıkar. Diyabet, pek ciddiye alınmasa da kalp krizi geçirme ve kansere yakalanma riskini artıran, beyin sağlığını olumsuz etkileyen, Alzheimer’a davetiye çıkaran ve viral enfeksiyonlara karşı bünyeyi savunmasız bırakan ciddi bir sağlık sorunudur!” diye uyarıyor.
“Diyabet hastalarının yüzde 50’si diyabetli olduğunun farkında değil”
Dünya Sağlık Örgütü, diyabeti 21. yüzyılın en önemli toplum sağlığı sorunlarından biri olarak tanımlarken, Enternasyonal Diyabet Federasyonunun (IDF) global diyabet istatistiklerini yayımladığı “Dünya Diabet Atlası” çalışmasının çarpıcı gerçekleri gözler önüne serdiğini vurgulayan Fitoterapi Uzmanı Dr. Ümit Aktaş, “Verilere baktığımızda dünyada 2021 yılı itibariyle dünyada 537 milyon diyabet hastası var ve bu sayının 2030’da 643 milyona, 2045’te ise 784 milyona çıkacağı öngörülüyor. 2021 yılında 6,7 milyon kişi diyabet yüzünden hayatını kaybetti. Yani bu sene 5 saniyede bir 1 kişi diyabete bağlı nedenler yüzünden öldü. Enternasyonal Diyabet Federasyonu verilerine göre bugün Türkiye’de yaklaşık 8 milyon diyabet hastası var.” dedi.
Tip 2 Diyabette 12 Senede Yüzde 80’lik Artış
Türkiye’nin diyabetin son derece dik bir ivmeyle arttığı ülkelerin başında geldiğini ifade eden Aktaş, “Bu alanda ilk önemli çalışma olan TURDEP-1’e göre 1998 yılında ülkemizdeki Tip 2 diyabet hastaları nüfusun yüzde 7,2’si idi. 2010 yılında bu oran yüzde 13,7’ye çıktı. Yani sadece 12 senede yüzde 80’lik bir artış söz konusu! Enternasyonal Diyabet Federasyonu verileri ülkemizde yaklaşık 8 milyon diyabet hastası olduğunu gösterse de, bu rakamın içinde henüz diyabet hastası olduğunu farkında olmayanlar yer almıyor. Senelerdir diyabet hastası olup da bilmeyen öyle çok kişi var ki. TURDEP-II sonuçlarına göre diyabet hastalarının yüzde 50’si diyabetli olduğunun farkında değil. Tabii bir de diyabet yolunda hızla ilerleyen, bizim prediyabet hastası dediğimiz nüfus da istatistiklere girmiyor. Tabloya bunları da eklediğinizde durumun ne kadar ciddi olduğu ortada!” ifadelerinde bulundu.
“Diyabette ilaç tedavisi yerine beslenme odaklı bir yaklaşım benimsenmeli”
Bilim dünyasının bir süredir Tip 2 diyabet tedavisindeki açmazları sorgulamaya başladığını ve ilaç tedavisi yerine beslenme odaklı bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiğini gösteren araştırmaların sayısının her geçen gün arttığını belirten Dr. Ümit Aktaş, ”Diyabet tedavisi için kılavuzlar ve tedavi protokolleri vardır. Hastanın kan şekeri yüksekse hemen ilaç verilir. Ancak ilaç tedavisine rağmen hastalığın vücutta yaptığı tahribat giderek fazlalaşır. Zaman içinde ilaçların dozu artırılır, daha sonra ilaç yetmez ve insülin iğnesine geçilir. Birkaç ay önce tıp dünyasının en prestijli yayınlarından biri olan The Lancet Dergisi’nde yayımlanan çalışma için dünyanın önde gelen diyabet araştırma merkezlerinden uzmanlar bir araya geldi. Bilim insanları literatürü gözden geçirerek Tip 2 diyabet tedavisinde yeni bir yaklaşımın benimsenmesi; kan şekerini ilaçla düşürmek yerine hastanın beslenmesine ve kilo vermesine odaklanmak gerektiği sonucuna vardılar.” dedi.
Çalışmayı yürüten uzmanların günümüzdeki diyabet tedavisinin 1980’li yıllarda yapılan klinik çalışmalara dayandığını ve bu yaklaşımla ilgili önemli sorunlar olduğunu vurguladıklarını ifade eden Aktaş, “İlaçla kan şekerini düşürdüğünüzde sorunun kaynağına etki etmezsiniz ve hastalık vücuda hasar vermeye devam eder. Ayrıca bu yaklaşımla hastalığı geri çevirmek gibi bir şansınız da yoktur.” ifadelerinde bulundu.
Aktaş: “Sorun Soframızda”
Vücudumuzdaki insülin mekanizmasının belli miktarda şekere karşı tasarlanmış bir sistem olduğunu vurgulayan Dr. Ümit Aktaş, “İnsanlık tarihinde hiç bu kadar çok şeker tüketilmedi, organizmamız bu şeker saldırısına alışık değil. Şeker dediğimizde sadece çay şekeri ve tatlılardan bahsettiğimiz sanılmasın. Tüm tahılları; ekmekleri, makarnaları, hamur işlerini vücudumuz glisemik indeksi yüksek olduğu için şeker olarak algılar! Genetik formasyonumuzun tanımadığı bu beslenme modeli nedeniyle vücudumuz devamlı şekere maruz kalarak insülin direnci ve ardından gelen Tip 2 diyabete zemin hazırlıyor. Beslenme ve yaşam tarzı yanlışlarıyla ortaya çıkan bir hastalığı bu yanlışları düzelterek tedavi etmek mümkündür.” şeklinde konuştu.
Aktaş, Tip 2 diyabet hastalarının yüzde 95’inin sadece beslenmelerini düzelterek, düzenli egzersiz yaparak iyileşeceklerini belirtiyor ve ekliyor: “Diyabet tedavisinde yapılan bir diğer yanlış da hastaya önerilen diyettir! Kan şekerini düşürmek için acil ilaca başlatılan hasta ardından bir diyetisyene yönlendirilir. Hastaya bol tahıllı bir diyet verilir. Bir Tip 2 diyabet hastası her öğün bir dilim kepekli ya da tam buğday ekmek yiyerek iyileşmez, aksine diyabeti derinleşir. Bilim dünyası bir süredir Tip 2 Diyabet hastalarına önerilen beslenme modelini de sorguluyor ve buğday ürünlerinin ve tahılların tamamen kesildiği diyetlerin diyabetin seyrini geri çevirdiğini gösteren çalışmaların sayısı gün geçtikçe artıyor.”
Dr. Ümit Aktaş’tan 5 Maddede Anti-Diyabet Beslenme
Şeker ve tüm işlenmiş gıdalardan uzak durun: İşlenmiş gıdalar katkı maddeleriyle, kimyasallarla, şekerle doludur. Vücuttaki enflamasyonu artırarak diyabeti derinleştirirler. Meyvelerin de şeker içerdiği unutulmamalıdır ve diyabet hastaları meyveden uzak durmalıdır. Hastalık kontrol altına alındıktan sonra, elma gibi şeker oranı düşük meyveler sınırlı bir şekilde tüketilebilir.
Buğday ve tahıllardan uzak durun: Hem gluten içerikleri hem de yüksek glisemik indeksleri yüzünden her türlü ekmekten, un, bulgur, makarna, erişte, şehriye ve hatta ev tarhanasından bile uzak durmalısınız.
Et, yumurta, sakatat serbest: Gezen tavuğun etini, yumurtasını; merada yayılmış hayvanın etini yiyin; deniz balığı tüketin. Tüm sakatatlar faydalı ve gereklidir; hastalarının öğünlerinde her zaman yer almalıdır.
Sağlıklı yağları artırın:Sızma zeytinyağından ve halis tereyağından korkmayın, bolca tüketin. Sağlıklı yağlar kan şekerini dengeler. Margarinler, çiçek ve mısır özü yağları üretim süreçleri yüzünden toksik maddeler içerirler.
Probiyotik zengini gıdalar tüketin: Ev yoğurdu, kefir, şirden mayasıyla yapılmış peynir, evde kurulmuş turşu, sirke tüketin. Ancak yoğurt, peynir, kefir gibi süt ürünleri az miktarda laktoz içerdikleri için kan şekeriniz dengeli seyredene kadar tüketmeyin