Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Valiliği tarafından organize edilen iftar programında konuştu.
Erdoğan, hastaneleri en modern cihazlarla donattıklarını, sağlık personelinin sayısını üç kata çıkardıklarını, şimdi şehir hastaneleri yapıldığını belirterek, eskiden bir röntgen için 7-8-9 ay sonraya gün verildiğini, şimdi böyle bir şey kalmadığını söyledi.
"MR mı vardı geçmişte, tomografi mi vardı, ultrasonografi mi vardı? Bütün bunların hepsi bizimle beraber ülkemizde şu anda var." diyen Erdoğan, geçmişte insanların sağlam girip hasta çıktığı, kapısından içeri giremediği, girse de doktor, ambulans, ilaç, şifa bulamadığı sağlık sistemini gençlerin havsalasının almadığını kaydetti.
"HASTAYI KAPIDAN ÇEVİREN BEDELİNİ ÖDER"
Erdoğan, Tokat'a giderken Gerede'den çıktıktan sonra kazaların olduğu, kışları tehlikeli olan bölgeden geçerken, içinde bulunduğu arabanın kaymaya başladığını anlatarak, şunları kaydetti:
"5 kişiyiz arabanın içinde. Karşı taraftan da Urfa Cesur otobüsü geliyor. Biz otobüse bindirdik. Bizi oradan aldılar fakat ambulans diye bir şey yok. Bizi alan ambulans balık istifi gibi doldurdu, doğru Gerede'ye götürdü. Gerede'de hastanede bizi Bolu'ya götürecek hemşire bile yok. En az yaralı olan arkadaşımız hemşire oldu. Serum şişelerini taktılar. Bir- iki serum şişesi de onun elinde kaldı. Bolu'ya geldik. Gittiğimiz ilk hastane devlet hastanesi. Devlet hastanesi emekli sandığı mı, SSK'lı mı, diye soruyor. O zamanlar ben ve arkadaşlarım SSK'lı. 'Alamayız' dediler. Bizi SSK hastanesine gönderdiler. Birkaç gün Bolu'da yattıktan sonra İstanbul'a geldik. Biz bunları yaşadık.
Şimdi sıkıysa herhangi bir hastane, hastayı kapıdan geri çevirsin. Böyle bir şey yok. Geri çeviremez. Bakın buna özeli de dahil, çeviremez. Eğer böyle bir muamele yapıyorsa bedelini öder. Eğer biz devletsek bu ülkedeki bütün bu kurumlar, milletin evlatlarına en azından ilk müdahaleyi yapmak zorundadırlar."