• BIST 9652
  • Altın 2968.938
  • Dolar 34.6884
  • Euro 36.6766
  • Ankara 0 °C
  • İstanbul 9 °C
  • Bursa 10 °C
  • Antalya 9 °C
  • İzmir 13 °C

En güvenilir su musluk suyu!

En güvenilir su musluk suyu!
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr. Yavuz Dizdar: Sorun damacanalarda değil; belli ki su kaynağının kendisi bulaşık.

- Ergene’de şu andaki durum ne?

Hiçbir değişiklik yok. Başbakan da bir göndermede bulundu biliyorsunuz, konunun ele alınması için. Ben Ergene’ye gitmedim. Ama Gündöndü diye Ergene’yi anlatan bir belgesel hazırladı arkadaşımız Nejla Demirci. O belgeseli izledim. Deri fabrikalarından çıkan o atık suyun köpükler halinde Ergene’yi nasıl kirlettiğini can acıtıcı görüntülerle çok açık anlatıyor orada... Önce suyun çıkış yerini, kaynağını gösteriyor. Su zeminden fokur fokur çıkıyor. Pırıl pırıl, tertemiz. Her bir tarafta kuşlar, böcekler, balıklar var... Olağanüstü bir ortam. 40 kilometre ötede ise kirlenme başlıyor. Fabrikaların atık suları olduğu gibi Ergene’ye veriliyor. Suyun renginin nasıl döndüğünü görüyorsunuz. Canlılık birden yok oluyor. Ve işin daha acı yanı, o suyla siz çevredeki tarlaları sulamak zorundasınız. Çünkü başka su kaynağı yok. Tarlayı suladığınız zaman bitkiler bundan etkilenmiyor gibi görünüyor ama bünyelerine o sudaki ağır metalleri alıyorlar. Üç ürün yetişiyor orada. Pirinç, ayçekirdeği ve buğday... Kadmiyum ve kurşun analizlerini yaptırdık. İzin verilenden 2 ila 8 kat yüksek çıktı! Bu ürün nereye gitti, kim yedi? Bunların hiçbirini bilmiyoruz.

- Peki bu pirinci, buğdayı, ayçiçeğini yiyen insanlara neler oluyor?

Vücutlarında bu ağır metal birikmeye başlıyor. Ağır metal bir süre sonra normal dokunun işlevini bozar. Ne olur? Kansızlık ortaya çıkabilir, zaman içersinde vücutta birikirse toksiktir, yani zehirlidir. Kansere yol açabilir. Zaten çiftçi geliyor Trakya’dan, Ergene’den, bizim hastamız, “Hocam” diyor, “15 sığırımız geçenlerde öldü. Daha önce de 15 tane ölmüştü zaten...” On beşer, on beşer ölüyor hayvanlar... Kendisi de kanserle boğuşuyor. Biliyor musunuz, eskiden Ergene’de yüzülebiliyormuş. Yüzenlerin mayolu fotoğrafları var. Hatta askılı erkek mayolarıyla çekilmiş çok eski fotoğraflar da var. Şu anda orada bırakın yüzmeyi, hayat bitiyor. Çocuklar suya giremiyorlar. Girerlerse önce çok ciddi cilt sorunları çıkıyor ortaya. Ama tarımda bu suyu mecburen kullanmak zorundalar. Hayvanlar da bu suyu içmek zorundalar. Başka kaynak yok. Bu suyun genel öyküsü. Bunun daha da ağırı var. Fabrikalara kuyu suyu kullanmaları için müsaade veriliyormuş. Kuyu sularının kullanılması izne tabi biliyorsunuz. Kuyu açmak da izne tabi. Fabrika kuyuyu açıyor, suyu çekiyor... Ondan sonra diyorlar ki, “Atık suyu, zehirli suyu kuyuya atalım!”

- Nasıl? Böyle bir şey olabilir mi!

Evet. İnanılır gibi değil ama bunu yapıyorlar. Atık suyu kuyuya pompalamak demek, damardan vücuda zehir enjekte etmek demek. Çünkü siz yeraltı suyuna doğrudan atık suyu verirseniz, o tüm çevreye yayılıyor.

- Nasıl böyle bir şey yapabiliyorlar? Bu kadar mı kafasız, vicdansız bu insanlar?

Kafasızlıktan ziyade hırslı insanlar. Para kazanmak istiyorlar. Ergene’deki fabrikalarda fok kürkü bile işliyorlar. Rusya’dan da geliyor diyorlar, Kanada’dan da...

- Yani kafalarına sopayla vurula vurula öldürülen yavru fokların kürklerinin işlendiği fabrikalar mı var Ergene’de?

Evet. Sonuçta bu para meselesi. Zaten bütün bu tartıştığımız sudaki dışkı konusu da tümüyle parayla ilintili. Sizin ne içtiğiniz, suyun içinde ne olduğu, dışkıyla mı kirlendiği, sizin kanser olup olmayacağınız bu insanların umurunda değil... Bakın, bütün uygarlıklar su çevresinde oluşuyor. Bunun nedeni de su elzem. Su olmadan hiçbir şey yapamıyorsunuz. Ama o bölgenin de su kaynaklarının taşıyacağı bir nüfus var. O nüfusun üzerine geçerseniz, bölgenin su kaynakları yetmiyor. İstanbul genelinde baktığınızda Sultanbeyli bilinen en iyi örneklerden biridir. Su havzasıdır. O bölgeye aslında konut yapım izni yoktur. Ama bu havzaların zaman içersinde gerek rant, gerek oy kaygısıyla doldurulduğunu görüyoruz. Gökyüzünden yağan suyun toprağa geçmesi için bu havzalar gerekli. Çünkü sizin su kaynağınız gökten geliyor. Bu havzaların üstünü bir şekilde betonla örttüğünüz zaman, sizin gökten gelecek su kaynaklarınız olduğu gibi denize akıyor kanalizasyonla. Bir kere siz bu sudan faydalanamıyorsunuz. İkincisi; o bölgeyi aşırı nüfuslandırdığınız zaman bunların atık sularının bu su havzalarına olumsuz katkıları oluyor. Bu yüzden de bugün geldiğimiz noktada şebeke suyunu çoğu insan kullanmak istemiyor.

- Bizim çocukluğumuzda doğrudan musluktan içerdik suyu... Sonra yeşil şişelerde su gelmeye başlamıştı...

Etrafı hasır, ağzı mühürlü... Sakalar taşırlardı... Sonra ne oldu? İstanbul’da mahallelerde su istasyonları açılmaya başladı hatırlarsanız... Ve su istasyonları bir noktaya geldikten sonra, bir gecede geçen bir kanunla, “Sular bundan sonra kaynağında mühürlenecek” diye bir sonuca varıldı. Bütün istasyonlar bir anda yok oldular. Ve kapalı ambalajlı su endüstrisi oluştu.

- Su istasyonları daha mı iyiydi?

Uygun şartlarda, doğru çalışanlarda hiçbir sorun yoktu. Gidip bidonla suyunuzu alıyordunuz. Bu kararla onlar su bayilerine dönüştüler. Su dışarıdan birilerinin kontrolü altında doldurulup gelmeye başladı. Peki gerekçe neydi? Sular kaynağında şişelenecek, kapatılacak ve bulaşıklık olmayacaktı. “Biz bu sulara arada sırada lağım suyunun karışmasını, tankın içinde bakteri üremesini engelliyoruz” dediler. Şu an gelinen noktada 55 örneğin 41’inde bakteri var. Bu bakteri de lağımda bulunabilecek bir bakteri.

Ergene’deki durum söz konusu olabilir!

- Bu bakteri ne tür hastalıklara yol açabilir peki?

Bu bakteri aslında bütün herkesin vücudunda var. Bazıları en hafifinden ishal yapabilir. Daha ağırından da çok fazla bir şey yapmasını beklemiyorum. Burada mesele, bakteri olup da hastalık yapması değil. Mesele ironi! Yani zamanında su istasyonlarının hijyen nedeniyle kapatılması öngörülmüşken, bugün vardığımız noktada, hakikaten beş yıldızlı tesislerde kaynağında kapattığımız suların 55’inden 41’inde bakteri olması! Rakam çok çarpıcı. Yani kaynak sularının dolumunda bulaşmıyor bu bakteriler, kaynağın kendisi bulaşık halde.

Kaynak: Haber Kaynağı
Bu haber toplam 7202 defa okunmuştur
Haberin Devamı 1 2 3 
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar
Diğer Haberler
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
Tüm Hakları Saklıdır © 2006 Sağlık Aktüel | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : (0216) 606 17 18 - (0224) 334 1 335 | Faks : (0216) 606 17 19 | Haber Yazılımı: CM Bilişim