Aile, bebeklerinin durumunu doğum gerçekleşmeden öğrendiklerini ve doktorların 'aldırın' sözlerine kulak asmadıklarını belirtirken, doktorlar da böyle bir vaka ile ilk kez karşılaştıklarını ve Yağmur bebeğin tıp literatürüne girebileceğini belirtti.
Muğla'nın Bodrum ilçesinde yaşayan Nafiye Işık (29),4 aylık hamileyken bebeğinde hidrosefali olduğunu öğrendi. 12 yaşında bir erkek çocuğa sahip olan Nafiye Işık ve eşi Ayhan Işık (34),bu kez Aydın'da başka bir doktora göründü.
İHA'nın haberine göre; burada yapılan tetkikler sonucunda; bebeklerinin beyin dokusunun oluşmadığı, kafa çapı büyüklüğü nedeniyle anneye de zarar verebileceği için bebeği aldırmaları gerektiği söylendi. Daha sonra Antalya'daki hastaneye başvuran çift, buradaki doktorlardan da aynı cevabı aldı ancak bebeklerini aldırmayı reddetti.
BEYNİNDEKİ SIVI BOŞALTILDI
Zor bir hamilelik sürecini atlatan Nafiye Işık, sevk edildikleri İzmir'deki üniversite hastanesinde 8 Ocak tarihinde sezaryenle Yağmur Meva'yı doğurdu. Hastanedeki yeni doğan yoğun bakım servisinde yer olmadığı için yine İzmir'de özel bir hastaneye sevk edildi. Doktorlar, burada da Yağmur için umutlu konuşmadı ancak yoğun bakım servisinde gerekli takibini yaptı.
Yağmur bebek, tedavi süresince sanılanın aksine kilo almaya başladı, hidrosefali sebebiyle büyük olan kafa çapının büyümesi durdu, beyin dokusu oluşmamasına rağmen ağlaması, uzuvlarını hareket ettirmesi sağlıklı bebekler gibi seyretti. Yağmur bebekteki ilerlemeyi gören doktorlar onu hemen şant operasyonuna aldı. Yağmur Işık'ın beynindeki sıvı, şant yardımı ile boşaltıldı. Kafa çapı da operasyonun ardından 5 santimetre küçüldü. Yaşama ümidi verilmeyen Yağmur bebek, tedavi gördüğü hastaneden 35 günün sonunda taburcu olurken, doktorları bu vakanın tıp literatürüne girebileceğini söyledi.
"'BEBEĞİ ALDIRIN' DEDİLER AMA KABUL ETMEDİK"
Yaşadıkları zorlu süreci anlatan baba Ayhan Işık, "Eşim 4 aylık hamileyken Bodrum'daki özel bir hastanede bebeğimizin durumunu öğrendik. Doktorlar beyninde su toplaması olduğunu söylediler ve Aydın'da bir uzmana yönlendirdiler. Orada da aynı şeyler söylendi. Bebeğin yaşamasının sıkıntılı olduğunu, anneye zarar verebileceğini, kafasında büyüme olduğunu, çocuk doğsa bile birçok yetisinin olmayacağını belirttiler. Bebeği aldırmanın doğru olduğunu söylediler ama biz kesinlikle bunu istemedik. Aydın'dan Antalya'ya gittik. Oradaki profesörler de bebeği aldırmamız gerektiğini söyledi. Biz yine bunu istemedik. Muğla'da yeniden hastaneye gittik, onlar da bizi İzmir'e sevk etti. Burada doğum için 36. haftaya kadar bebeğin ciğerlerinin oluşmasını bekledik. Bu sıra bebeğin kafası büyük olduğu için eşimin kaburgaları zorlanıyordu. Bu süreci atlattıktan sonra bebeğimiz sezaryenle doğdu ve hastanedeki yoğun bakımda yer olmadığı için bizi özel hastaneye sevk ettiler" ifadelerini kullandı.
"YAŞAMA İHTİMALİ ÇOK AZDI"
Gittikleri özel hastanedeki doktorların da bebeğin durumunun sıkıntılı olduğunu söylediklerini anlatan Işık, sözlerini şöyle sürdürdü: "Doktorlar bize burada durumu anlattı. Beynin su dolu olduğunu, hatta beynin oluşmadığını, bebeğin yaşama ihtimalinin çok az olduğunu söylediler. Ellerinden geleni yapacaklarını ancak tıbben yaşamasının çok zor olduğunu belirttiler. Buradaki yoğun bakım tedavisinde kilo alması düzgün ilerledi. Hareketleri, ağlaması normaldi. Kafası büyümediği, reaksiyonları da düzgün olduğu için şant operasyonu gerçekleştirildi. Şu anda kafasında 5 santimetre küçülme var. Şimdi kafa çapı 41,5 santimetre. 5 santim daha küçüldüğünde normal boyutlara gelecek."
"VİCDANEN VE İNANCIMIZDAN DOLAYI ALDIRMAYI DÜŞÜNMEDİK"
Eşinin bu süreçte çok yıprandığını kaydeden baba Işık, "Anne bu süreçte çok yıprandı ancak şükürler olsun hiç ummadığımız biz noktaya geldik. Çok mutluyuz. Umudumuz git gide yeşerdi. İnşallah daha da iyi olacak. Biz başından beri kalbi atan bir canlı olduğu için vicdanen aldırmayı zaten istemedik ama anneye zarar vereceği için bizi zorlasalardı ve aldırsaydık bugün Yağmur aramızda olmayacaktı. Şükürler olsun bu kararı almadık, onları da dinlemedik. Yaşayan bir bebek, kalbi atıyor. Vicdanen ve inancımızdan dolayı aldırmayı düşünmedik. Doktorların hemen hemen hepsi 'aldırın' demesine rağmen düşünmedik. Sonuna kadar kararımızın arkasındaydık. Ne olursa olsun bize böyle bağışlandığı için çocuğumuzu bu şekilde kabul ettik. Ancak bu süreçte de elimizden geleni yaptık. Çok hastane ve doktor dolaştık. Hepsinden aynı cevabı almamıza rağmen umutsuzluğa düşmedik. Çocuğumuz şimdi kucağımızda ve yaşıyor" dedi.
"YİNE BAŞIMA GELSE YİNE DOĞURURUM"
Bebeğini sabırla karnında taşıyan, zorlu sürece rağmen umudunu yitirmeyen anne Nafiye Işık da "Çok mutluyum, çok şanslıyım. Allah'ıma şükürler olsun ki kucağıma aldım. Çok zorluk çektim, çok acı çektim. Ama yine başıma gelse yine aynı fikirde olurum ve onu doğururum. Onu kucağıma aldığımda her şey için değdiğini düşündüm" diyerek duygularını dile getirdi.
"YAŞAMAZ DENİLEN BEBEĞİ TABURCU ETTİK"
Yağmur bebeğin yeni doğan yoğun bakım servisinde takibini yapan Yeni Doğan Yoğun Bakım Sorumlusu Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Cem Çiçek, "Yağmur, bize başka bir hastaneden sevk edildi. Daha önce anne karnında rahatsızlığı saptanmış ve bebeğin alınması konusunda hem fikir olunmuş ancak aile kendi isteği ile doğumuna kadar beklemiş. Bebek bize solunum sıkıntısı ve hidrosefali nedeniyle geldi. Yeni doğan yoğun bakım servisine geldiğinde nefes alamıyordu, makineye bağlıydı. Ayrıca hidrosefali nedeniyle sıvı birikmesine bağlı kafada büyüklük vardı. Tedaviden bir hafta sonra makineden kurtuldu ve hidrosefali nedeniyle beyin cerrahisi ile görüştük. Tetkiklerde, beyin dokusu olmadığı için yaşama ihtimalinin çok zor olduğu söylendi. Ancak buradaki muayenelerimizde bebeğin bizle olan iletişimi bizi umutlandırdı, tekrar beyin cerrahisi ile görüştük ve hocamız ameliyatı planladı. Ameliyat başarılı geçti, bebeğin durumu da düzeldi. 'Yaşamaz' denilen bebeği taburcu ettik" diye konuştu.
Hidrosefali olan ve şant takılan çok sayıda hastalarının bulunduğunu ancak Yağmur bebek gibi bir vaka ile ilk kez karşılaştığını ifade eden Uzm. Dr. Çiçek, Yağmur'un beyin dokusunun oluşmadığını, beyninin yüzde 90'ının tamamının beyin omurilik sıvısı ile kaplı olduğunu, bu sebeple de yaşama ihtimalini düşünmediklerini dile getirdi.
Dr. Çiçek, Yağmur bebeğin durumu ile ilgili bir yazı kaleme alacağını ifade etti.
"YAĞMUR'UN AYRICALIĞI, BEYİN DOKUSUNUN OLUŞMAMASI"
Doğduğunda kafa çapı 46,5 santimetre olan Yağmur'un kafa çapının şant takıldıktan sonra 41,5 santimetreye gerilediği bilgisini veren Dr. Çiçek, şöyle devam etti: "Yağmur'un gelişimini takip edeceğiz. Hidrosefali çocuklarda kafa çapı büyük kalır, bazen görme, bazen işitme ile ilgili problemler yaşanır. Enfeksiyon sorunları yaşanabilir. Buna tüm hidrosefali olanlarda rastlanabilir. Yağmur'un ayrıcalığı, beyin dokusunun oluşmamasıydı. Ancak şu anda hidrosefali ve şantlı bir hastada olan komplikasyonların dışında bir şey beklemiyoruz. Bunu önümüzdeki süreç belirleyecek ama diğer çocuklar gibi okula gidebilir, kendi ihtiyaçlarını karşılayabilir ya da bazı organ eksikliklerine rağmen yine hayatını idame ettirebilir. İşitme ilgili problemi olursa işitme cihazı takılabilir, görme ile ilgili problemi olursa gözlük takabilir ya da ameliyat olur ama onun dışında büyük bir sıkıntı beklemiyoruz."
"DURUMU OLDUKÇA KÖTÜYDÜ"
Yağmur bebeğin şant operasyonunu gerçekleştiren Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Alper Ergin de "Yağmur Işık, dış merkezde doğmuştu. Doğumdan hemen sonra da hidrosefali nedeniyle hastanemize sevk edildi. Geldiği andan itibaren yeni doğan yoğun bakımda takibi yapıldı. Ardından tetkiklerimizi yaptık ve hidrosefalisi için de şant operasyonu gerçekleştirdik. Hidrosefali, anne karnında tespit edilebilen bir hastalık. Genelde ultrasonla görülür. Şant operasyonu da, beyindeki fazla sıvının borular yardımıyla periton boşluğuna aktarılması işlemidir. Yağmur'un durumu oldukça kötüydü. Kaybedeceğimizi düşündüğümüz noktadaydı. Oldukça yüksek riskliydi ama o zorlu süreci atlattı. Genel durumu iyi olunca şant operasyonunu gerçekleştirdik" ifadelerine yer verdi.
"MUHTEMELEN LİTERATÜRE GİRECEK"
Meslek hayatında ilk kez böyle bir vaka ile karşılaştığını söyleyen Op. Dr. Ergin, şunları söyledi: "İncelemelerimize göre çok az miktarda beyin dokusu vardı, geneli hidrosefaliye bağlı beyin omurilik sıvısı doluydu. İlk başta yaşayacağına dair inancımız yoktu. Yoğun bakımda takip edip birkaç gün içerisinde kaybederiz diye düşünüyorduk ama öyle olmadı. Bir ayı geçti. Her şey yolunda gidiyor. Baş çevresinde 5 santimetre küçülme de var. Beyin dokusu çok azdı. Sadece alın bölgesinde çok az miktarda var. Onun dışında ne ventriküller var, ne kollarımızı bacaklarımızı hareket ettirmeye yarayan bölgeler var. Tamamı su içinde ama bunu çok güzel tolere etti. Geldiğinden beri kolları bacakları oynayan bir bebekti. Bu çok az rastlanılan bir olay. Meslek hayatımda ilk kez böyle bir durumla karşılaşıyorum. Muhtemelen literatüre girecektir. Takibimiz devam edecek. Bu süreci adım adım yürüteceğiz."