• BIST 9549.89
  • Altın 3005.985
  • Dolar 34.5383
  • Euro 35.9979
  • Ankara 1 °C
  • İstanbul 5 °C
  • Bursa 3 °C
  • Antalya 7 °C
  • İzmir 7 °C

Doktorlar reçetesine 'ailesinin yanına gitmeli' diye yazdı

Doktorlar reçetesine 'ailesinin yanına gitmeli' diye yazdı
Psikodrama terapisti Ferhat Çelik, ailesinden ayrıldığı ve üniversiteye gittiği ilk yılda hastalanır. Başı ve midesi ağrır, mide sancıları çeker. Tüm tetkiklerin sonunda doktorlar reçetesine '15-20 günde bir ailesinin yanına gitmeli' diye yazar.

Hasret çekmek insanı yataklara düşürebilir. Psikodrama terapisti Ferhat Çelik, ailesinden ayrıldığı ve üniversiteye gittiği ilk yılda hastalanır. Başı ve midesi ağrır, mide sancıları çeker. Tüm tetkiklerin sonunda doktorlar reçetesine '15-20 günde bir ailesinin yanına gitmeli' diye yazar.Doktor reçeteye en sonunda '15-20 günde bir ailesinin yanına gitmeli' yazdı, diyor uzman psikolog aynı zamanda psikodrama terapisti Ferhat Çelik. Yurtiçi ve yurtdışında aile ve çocuk konuları üzerine seminerler veren Ferhat Çelik, üniversiteye başladığı ilk yıl aile özlemi nedeniyle rahatsızlanır, yataklara düşer. Zira o yıla kadar anne-babasının yanından hiç ayrılmamıştır. Geçirdiği o zor günlerini bizimle paylaşan Çelik, "Çocuklarınızı küçük yaşlardan itibaren kendinizden yavaş yavaş ayrılmaya alıştırın." tavsiyesinde bulunuyor.

Ferhat Çelik, Karadeniz Teknik Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Bölümü'nü kazanır. Büyük bir sevinçle başlar üniversiteye; ancak birkaç hafta sonra bir şeyler ters gitmeye başlar. Bağırsak sistemi bozulur, baş ağrısı, mide bulantıları baş gösterir. Çeşitli testlerden geçer, ilaçlar verilir. Ancak şikâyetleri geçmez. Mediko sosyal hizmetlerinin yolunu aşındırır.

Duygusal birisi olduğunu söyleyen Çelik, aile hasreti ve gurbetlik nedeniyle sağlığının her geçen gün bozulduğunu belirtiyor. Çelik, o yaşına kadar anne babasından ilk defa ayrı kaldığını aktarıyor. Anne-babasının yokluğuna bir türlü alışamadığını ifade eden Çelik, hemen her gün ailesiyle telefonda konuştuğunu, ancak üzülmemeleri için onlara bir şey belli etmemeye çalıştığını söylüyor. Zayıfladığını, yataklara düştüğünü belirten Çelik o günleri şöyle anlatıyor: "Başım ağrıyor, midem bulanıyordu, bazen birkaç gün yataktan kalkamıyordum. Sürekli doktora gidiyordum. Birçok test yapıyorlardı, Ancak o yıllarda bir test yaptırıp sonucunu almak için günler geçiyordu. İlaç veriyorlardı, yine de iyileşemiyordum. Bağırsak sistemim tamamen bozuldu, ülser, gastrit oluştu. Okula gidemiyordum, derslerim de çok kötüydü. Bir iki ders haricinde hepsinden kalmıştım. Arkadaşlarım üzüntümün farkındaydı, teselli etmeye çalışıyorlardı ancak yarama ilaç olamıyorlardı."

Üniversitenin ilk dönemini sağlık problemleriyle geçiren Ferhat Çelik, yarıyıl tatilinde memleketi İstanbul'a döner. Oğullarını havaalanında karşılayan anne-baba gözlerine inanamaz, çocukları adeta erimiş, solmuştur. 'Sana ne oldu böyle?' derler. Çelik, 3-4 aylık bir süreçte 7-8 kilo vermiştir. Ailesinin kendisini özel bakıma aldığını söyleyen Çelik, tatilin ilk haftasını çok güzel bir şekilde geçirir, tüm ilgi onun üzerindedir. İkinci hafta ise 'gideceğim' psikolojisi etkisi altına alır, içinde sıkıntılar oluşmaya başlar. Okulun ikinci döneminde de yine aynı rahatsızlıklar baş gösterir. Doktorlar en sonunda yaşadığı problemlerin psikolojik kökenli olduğunu söyler. Ve reçetesine '15-20 günde bir ailesinin yanına gitmeli' diye yazarlar.

2-3 haftada bir memleketine, ailesini görmeye gitmeye başladığını söyleyen Çelik, 3-4 gün kalıp kendini toparladığını belirtiyor. Çeşitli sosyal aktivitelerle de uğraştığını aktaran Çelik, ikinci dönemi daha rahat geçirdiğini ifade ediyor. İleriki yıllarda aile hasretine tamamen alıştığını söyleyen Çelik, "Derslerime dört elle sarıldım. Çeşitli aktivitelere katılarak, meşguliyetler edinerek kafamın dolu olmasını sağladım. Okuduğum alan itibarıyla da ilerleyen zamanlarda nasıl davranacağımı öğrendim. Yaşadıklarımın en büyük sebebi temel güven duygumun oluşmaması, ailemden hiç ayrılmamam." diyor.

Kişinin ileriki yıllarda ailesine bağımlı olarak hayat sürmemesi için çocuğa küçük küçük ayrılıklar yaşatmak gerekiyor. Ancak bu ayrılıklar haberli olmalı, niçin yalnız bırakıldığı izah edilmeli. Çelik, temel güven duygusunun gelişmesi için ilk 3 yaşına kadar çocuğun yalnız bırakılmamasını söylüyor. 3 yaşından sonra ise kişilik ve karakteri oluşması için bazı şeyleri kendisinin yapabilmesini teşvik etmeli. Aile farkında olmadan bağımlılık hormonlamamalı.

Boşluk ve yalnızlık daha çok tetikler

Gurbetlik çeken yahut ailesinden ilk defa ayrılan kişiler duygularını mutlaka aileleri ile paylaşmalı. 'Bir de anne-babam üzülmesin' şeklinde düşünülmemeli. Aileyle telefonda sık sık görüşülebilir. Anne baba da 'merak etme, istediğinde orada oluruz' diyerek çocuğunu rahatlatmalı.

Hareketler eleştirilebilir ama duygular asla eleştirilemez. 'Ne var, yalnız kalan tek sen misin, kaç yaşına geldin?' gibi cümleler kullanılmamalı. Açık bir şekilde ifade edilmeden yalnızlığa alıştırılmalı.

Sosyal projelerde yer alınmalı, meşguliyetler üretilmeli. Boşluk, yalnızlık, problemi daha çok tetikler.

'Yaşadığım sorun psikolojik' diyerek fiziksel rahatsızlıklar ihmal edilmemeli. İlaçlar düzenli olarak kullanılmalı.

Doğruyu yanlışı gösterecek bir dost, arkadaş edinilmeli. Probleme objektif bakabilmeli. Ayrıca bu kişi akran değil, yaş itibarıyla büyük ve olgun olmalı.



Kaynak: Haber Kaynağı
Bu haber toplam 2341 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
Tüm Hakları Saklıdır © 2006 Sağlık Aktüel | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : (0216) 606 17 18 - (0224) 334 1 335 | Faks : (0216) 606 17 19 | Haber Yazılımı: CM Bilişim