Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Cumhur Cevdet Kesemenli, "Kemiğin aksını değiştirme yöntemleriyle erken yaşlarda, özellikle 40-50 yaşında tamamen kireçlenme olmuş bir dizde en azından protez takılmadan 10-15 sene, bazen 20 seneye kadar hastanın fonksiyonel bir şekilde yaşamını sağlayabiliyoruz." dedi.
Prof. Dr. Kesemenli, AA muhabirine yaptığı açıklamada, halk arasında kireçlenme olarak bilinen kıkırdak aşınmalarının en sık karşılaşılan eklem hastalıklarından biri olduğunu söyledi.
Saçın beyazlaması gibi, vücudun, derinin değişimiyle iç organların da belli süre içinde yavaş yavaş ömürlerini tamamlayarak yaşlandığına dikkati çeken Kesemenli, şöyle konuştu:
"Kıkırdaklar da aynı şekilde yaşla beraber aşınmaya, yıpranmaya başlıyor. Halk arasında kireçlenme diye tarif edilir ama gerçekte orada bir kireçlenme yok. Tamamen süreç oradaki kıkırdakların yavaş yavaş yıpranmaya başlamasıdır. Eklemi bir arada tutan, eklemi oluşturan kemiklerin yüzeylerindeki bu kıkırdaklar aşındıktan sonra, artık kemiklerin yüzeylerine ulaşmaya başlıyor. Bu nedenle de sürtünmeler ve ses gelmeye başlıyor dizde. Kıkırdak aşınmasıyla beraber bundan sonraki süreçte insanların hareket fonksiyonlarında azalma, ağrı, dizlerinde tekrarlayan şişlikler ve günlük hayatını yavaş sürdürememesi veya azalma başlıyor."
"Erken teşhiste tedavi yöntemleri başarılı oluyor"
Kesemenli, kıkırdak aşınmasının belli bir aşamaya kadar tedavi edilebildiğini ancak belli bir aşamadan sonra artık kıkırdağın yerine tamamen başka, metalle birleştirilen sistemlere geçtiklerini belirtti.
Kıkırdağın hastalığının başlangıçta yakalandığında ara tedavi, kıkırdak tamirleri, kıkırdak konulması, teknolojik olarak oraya yeniden kıkırdak oluşumunu sağlamak için yaptıkları sistemler bulunduğunu anlatan Kesemenli, "Veya kendi hücrelerini alıp, başka bir yerde yeniden orada kıkırdak yapıp, orayı greftleme yöntemiyle monte ediyoruz. Bazen allogreft dediğimiz kadavradan aldığımız kıkırdak yapılarını oraya yerleştirdiğimiz tedavi yöntemlerimiz var." diye konuştu.
Kesemenli, kıkırdak onarımı yapılmamış ya da hastalık ihmal edildiği için ileri düzeye gelmişse protez sistemlerine geçildiğini bildirerek, kıkırdak aşınmasının erken dönemde tanınmasının tedavideki başarı oranını artırdığını dile getirdi.
Dizde ağrı başladığı andan itibaren bir ortopedi doktoruna gidilmesi ve onun kontrolünde aşama aşama tedavi edilmesi gerektiğine işaret eden Kesemenli, "Kemiğin aksını değiştirme yöntemleriyle erken yaşlarda özellikle 40-50 yaşında tamamen kireçlenme olmuş bir dizde en azından protez takılmadan 10-15 sene, bazen 20 seneye kadar hastanın fonksiyonel bir şekilde yaşamını sağlayabiliyoruz. Bunlardan faydalanmanın tek yolu da erken tanı konulmasıdır." dedi.
"İdeal kiloda kalınması kıkırdakların ömrünü uzatır"
Dizdeki kireçlenmelere neden olan çeşitli etkenler bulunduğunu dile getiren Kesemenli, şöyle konuştu:
"Birincisi genetik yapıdır. İkincisi ise kıkırdaklara binen yük ve ağırlıktır. Kişi ne kadar çok kiloluysa kıkırdaktaki aşınma o kadar hızlı olacaktır. İdeal kilolarda kalınması kıkırdakların ömrünü uzatacaktır ama bu tek başına yeterli değil. Kaza geçirirsiniz, eklem içinde kırıklar meydana gelebilir. Bunlar ayrı bir etkendir. Menüsküs yırtığını ihmal etmişinizdir, farklı bir tedavi uygulanmıştır ya da menüsküs alınmak zorunda kalınmıştır. Bunlar erken dönemde kireçlenmeye etken eden faktörlerdir. Spor yaparken ön çapraz bağ yaralanması geçirmişsinizdir, tedavisini ihmal etmişsinizdir. Dizinizde her defasında bir boşalma hissiyle karşılaşmışsınızdır. Bu da yine aynı şekilde dizdeki kıkırdakların aşınmasını hızlandırıcı faktörlerdir."
Prof. Dr. Kesemenli, kıkırdak aşınması hastalığının kadınlarda biraz daha ve özellikle obezlerde daha sık rastlanan bir hastalık olduğunu belirtti.
Türkiye'nin, diz kıkırdaklarındaki tedavi yöntemlerinde başarı oranının dünya standartlarıyla aynı olduğunu aktaran Kesemenli, şunları kaydetti:
"Dünyada hangi tedaviler yapılıyorsa ülkemizde de aynı şekilde, rahat bir şekilde tedavi edebiliyoruz. Kocaeli Üniversitesinde de diz cerrahisinde dünya standartlarına ulaşmış bir güce sahibiz. Amerika'da, İsviçre'de yapılan tedaviler, burada da rahat bir şekilde yapılıyor. Yüzde 90'ın üzerinde diyebiliriz. 20 yıldır yaptığımız ameliyatlarda hastalarımızın proteze dönüşü çok nadir görülmektedir. Diz protezi kötü bir ameliyat değildir. Çok güzel bir yöntemdir ancak en son tercih edeceğimiz yöntem olmalıdır."