- Türkiye'de ilk kez 1962'de Hacettepe Üniversitesinde açılan ve 1998'e kadar tek bölüm olarak varlığını sürdüren beslenme ve diyetetik bölümünün üniversitelerdeki sayısı 2020'de 96'ya yükselirken, 2014'te 2 bin 600 olan kontenjan 2020'de 6 bin 307'ye çıktı - Türkiye Diyetisyenler Derneği Başkanı Ayhan Dağ: - "Beslenme ve diyetetik bölümü kontenjanlarında yukarıya doğru bir trend var. Neredeyse kontenjanlarının tamamını da dolduruyor. Tıp fakülteleri, diş hekimliği, hukuk gibi bölümlerle aynı oranda, doluluk oranları çok yüksek. Özellikle vakıf üniversitelerine cazip gelen tarafı da bu, çünkü talep görüyor" - "Öğrenciler çok yüksek puanlarla giriyorlar. KPSS'de 90 alan diyetisyen atanamayabiliyorken, başka mesleklerde 70-75 alanlar atanabiliyor. Yani akademik donanım olarak üst düzey bir grup. Eğitimi de güzeldir, yoğundur" - "Önemli ve kıymetli olan, bireylerin sağlıklarını kaybettikten sonra bunun geri kazandırılması değil, koruyucu sağlık hizmetleriyle sağlıklarını kaybetmesinin önlenmesi. Bu da birinci basamak sağlık merkezleri olan aile sağlığı, sağlıklı yaşam, toplum sağlığı merkezleri gibi yerlerde mutlaka diyetisyen istihdamının gerekliliğini ortaya koyuyor"
Beslenme ve diyetetik bölümü, Türkiye'de ilk kez Yükseköğretim Kurulunun (YÖK) ilk başkanı Prof. Dr. İhsan Doğramacı'nın öncülüğünde 1962'de Hacettepe Üniversitesi'nde açıldı ve 1998'e kadar tek bölüm olarak varlığını sürdürdü. 1998'de Erciyes, 1999'da da Başkent üniversitelerinde bu bölümde eğitim verilmeye başlandı.
2004'e kadar Türkiye'de sadece 3 üniversitede olan bölümün sayısı 2005'te 4, 2006'da 6, 2007'de 9, 2008'de 14, 2009'da 23, 2010'da 32, 2011'de 37 oldu. 2012'de büyük bir artışa geçerek 55'e çıkan beslenme ve diyetetik bölümü sayısı, 2013'te 56'ya, 2014'te 58'e, 2015'te 60'a, 2016'da 64'e, 2017'de 73'e, 2018'de 93'e, 2019'da 94'e, 2020'de 96'ya yükseldi.
Üniversitelerin Sağlık Bilimleri Fakülteleri ve Sağlık Meslek Yüksekokullarındaki Beslenme ve Diyetetik Bölümü toplam kontenjanı ise 2014'te 2 bin 600 iken, 2015'te 3 bin 308'e, 2016'da 3 bin 960'a, 2017'de 4 bin 378'e, 2018'de 4 bin 704'e, 2019'da 5 bin 258'e, 2020'de 6 bin 307'ye çıktı.
Türkiye Diyetisyenler Derneği (TDD) Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Ayhan Dağ, AA muhabirine yaptığı açıklamada, beslenme ve diyetetik Bölümü mezunlarının 4 yıllık lisans eğitimi aldıklarını, bu eğitimin ilk 3 yılını pratiği ve laboratuvar uygulamaları olan teorik derslerin oluşturduğunu söyledi.
Öğrencilerin birinci sınıfta temel, ikinci sınıfta alan derslerine hazırlık ihtiva eden dersleri, üçüncü sınıfta ise alan derslerini aldıklarını kaydeden Dağ, son sınıfta ise ilk 3 yılda alınan teorik bilgilerin sahada bir yıl stajla geçtiğini ve öğrencilerin bu 4 yıllık eğitim süresinin sonunda diyetisyen unvanıyla mezun olduklarını anlattı.
Diyetisyenlik mesleğinin, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcarasına Dair Kanun'da sağlık meslek mensubu olarak tanımlandığını aktaran Dağ, diyetisyenliğin son yıllarda oldukça aktüel ve popüler bir meslek grubu olduğunu söyledi.
Dağ, beslenmenin sağlıkla ilişkisi, ileri yaşlarda ortaya çıkan sağlık sorunlarının temelinde yetersiz ve dengesiz beslenmeye bağlı ortaya çıkan hastalıklar ile sağlık alanında çalışmak isteyen öğrencilerin tercihleri arasında olması gibi durumların bu popülerliği artırdığını ifade etti.
- "Kontenjanlarında yukarıya doğru trend var"
Dağ, sağlığın giderek gelişen bir alan olduğuna işaret ederek, "Toplum yaşlanıyor ve sağlık ihtiyaçları artıyor. Bu anlamda da üniversitelerin sağlık bilimleri fakültelerindeki bölümlere talep artıyor. Beslenme ve diyetetik bölümleri de sağlık bilimleri fakülteleri içerisinde yer alan bölümlerden biri. Sağlık alanında çalışmak isteyen lise mezunları Beslenme ve Diyetetik Bölümlerini çoğunlukla tercih ediyor." dedi.
Son yıllarda üniversitelerde beslenme ve diyetetik bölümlerindeki kontenjanların arttığına işaret eden Dağ, şöyle devam etti:
"Beslenme ve diyetetik bölümü kontenjanlarında yukarıya doğru bir trend var. Neredeyse kontenjanlarının tamamını da dolduruyor. Tıp fakülteleri, diş hekimliği, hukuk gibi bölümlerle aynı oranda, doluluk oranları çok yüksek. Özellikle vakıf üniversitelerine cazip gelen tarafı da bu, çünkü talep görüyor. Öğrenciler çok yüksek puanlarla giriyorlar. KPSS'de 90 alan diyetisyen atanamayabiliyorken, başka mesleklerde 70-75 alanlar atanabiliyor. Yani akademik donanım olarak üst düzey bir grup. Eğitimi de güzeldir, yoğundur. İster klinikte, ister poliklinikte çalışın, isterseniz kendi özel beslenme danışma merkezinizi açın, böyle bir imkanınız da var. Bizim bir başka alanımız toplu beslenme yapılan kurumlar. Bakanlıklar, bankalar, kamu kurumları, buralarda servis edilen öğle yemekleri, fabrikalarda toplu işçi yemekleri, baktığımızda oldukça geniş bir yelpaze var. Besin endüstrisinde çalışan meslektaşlarımız var. Hem saygın bir meslek hem de yapılacak çok iş var."
- "Aile Sağlığı Merkezlerinde diyetisyen istihdamı" önerisi
Doç. Dr. Dağ, toplum sağlığının geliştirilmesi, yaşam kalitesinin artırılması, birtakım sağlık sorunlarının ortadan kaldırılabilmesi için diyetisyen istihdamının son derece önemli olduğunu vurguladı.
Aile Sağlığı Merkezlerinde diyetisyen istihdam edilmesi gerektiğini belirten Dağ, şu değerlendirmede bulundu:
"Önemli ve kıymetli olan, bireyler sağlıklarını kaybettikten sonra bunun geri kazandırılması değil, koruyucu sağlık hizmetleriyle sağlıklarını kaybetmesinin önlenmesi. Bu da birinci basamak sağlık merkezleri olan aile sağlığı merkezi, sağlıklı yaşam merkezi, toplum sağlığı merkezi gibi yerlerde mutlaka diyetisyen istihdamının gerekliliğini ortaya koyuyor. Türkiye'de 7-8 bin civarında Aile Sağlığı Merkezi var. Eski bakanlarımızdan Sayın Recep Akdağ'ın döneminde bu çok ciddi bir projeydi ancak süreç içinde bu proje biraz ötelendi ama Sağlık Bakanlığından aldığımız birtakım bilgiler bu projenin tekrar hayata geçirileceğini gösteriyor. Bunu önemsiyoruz. Nasıl aile hekimliği kavramı varsa aile diyetisyenliği kavramının da önümüzdeki dönemde Türkiye'de mutlaka hayata geçirileceğini düşünüyorum."
- Artan bölüm sayıları ve kontenjan iş imkanlarını kısıtladı
Beslenme ve diyetetik bölümü sayıları ile kontenjanlarının artmasının ve kamuya diyetisyen atamalarının azalmasının iş bulma olanaklarını zorlaştırdığını belirten Dağ, "2014'te atanan diyetisyen sayısı 164, 2015'te 125, 2016'da 489, 2017'de 107, 2018'de 205, 2019'da 300, 2020'de 170 civarında. Sayılar, mezunların bazı yıllar yüzde 7-8'inde kalıyor, bazı yıllar yüzde 11-12'ye çıkıyor. 11-12'ye çıktığı yıl bir tek 2016'da, genellikle yüzde 7'lerde kalan bir oran var. Bu zor şartlar dünya genelinde atlatıldıktan, bu kriz durumu aşıldıktan sonra ümit ediyoruz ki Türkiye'de de şartlar iyileşecek. Aile Sağlığı Merkezlerinde diyetisyen istihdamı sağlandığında hem toplu olarak kazançlı çıkılacak hem de meslektaşlarımızın da atamalarının yapılmış olması sağlanacak." diye konuştu.
Dağ, bölüm sayılarının artmasının alandan öğretim üyesi bulma sorununa ve alan dışı akademisyenlerin bu alana kaymasına neden olduğunu, doğru bir insan kaynağı planlaması yapılmadan açılan bölümlerin öğrencilerin eğitim kalitesini olumsuz etkilediğini de vurguladı.
Doç. Dr. Ayhan Dağ, beslenme ve diyetetik eğitimi ile diyetisyenliğin çok keyifli olduğunu ifade ederek, insanlara hizmet etmekten ve yaptıkları işin sonuçlarını görmekten mutlu olacak gençlere bu bölümü tercih etmeleri tavsiyesinde bulundu.