Türk İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tufan Tükek, AA muhabirine yaptığı açıklamada, halk arasında "şeker hastalığı" olarak bilinen diyabet ve diyabete bağlı sorunların çok ciddi sonuçlar doğurabildiğini söyledi.
Diyabet sıklığının, gün içinde yeterli fiziksel aktivitenin azalması, beslenme alışkanlığının geleneksel ev yemeklerinden ziyade hazır gıdaya dönmesi gibi yaşam biçimindeki değişikliklerin de etkisiyle hem Türkiye hem diğer ülkelerde giderek arttığını vurgulayan Tükek, dünyada 400 milyonun üzerinde diyabetli olduğunun öngörüldüğünü ifade etti.
Diyabetin kalp-damar hastalıkları başta olmak üzere ciddi sağlık sorunlarına yol açabildiğine işaret eden Tükek, yurt dışında diyabetin artık kalp-damar hastalıklarıyla aynı sınıfta kabul edilmeye başladığını bildirdi.
Hastalığın yol açtığı komplikasyonların hem kişilere hem de devlete önemli mali yük getirdiğine dikkati çeken Tükek, dünya genelinde sağlık harcamalarının büyük bölümünün, diyabet ve buna bağlı komplikasyonlar için yapıldığını belirtti.
Tükek, alınacak tedbirlerle hem diyabet sıklığının düşürülmesi hem de sağlık bütçesine katkı sağlanması gerektiğini söyledi.
Diyabetin, genetik ve çevresel faktörlere bağlı ortaya çıktığını anlatan Tükek, alınacak tedbirlerle, erken tanı ve tedaviyle hastalığın büyük oranda önlenebildiğini vurguladı.
Diyabetin bir toplum sağlığı sorunu olduğunu ifade eden Tükek, hastaların hekime genellikle diyabet geliştikten ve etkisini göstermeye başladıktan sonra başvurduğunu kaydetti. Tükek, geç tanı konulduğunda, diyabete bağlı görme kaybı, özellikle ayaklarda olmak üzere uzuv kaybı gibi sorunların ortaya çıkabildiği uyarısında bulundu.
- "Yeni insülinlerle diyabet tedavisinde başarı şansı artacak"
Diyabet tedavisinin uzun soluklu olduğunu, kişinin yaşam kalitesini düşürdüğünü dile getiren Tükek, hastaların büyük kısmında zaman içinde böbreklerin de zarar gördüğünü bildirdi.
Tükek, bilim dünyasının, hastalar için daha konforlu olabilen ve yan etki bildirimi az tedaviler üzerinde çalışmalar yürüttüğünü söyledi.
Son yıllarda bu tür özellikleri bulunan yeni ilaçların kullanıma girmeye başladığını ve tedavilerden başarılı geri bildirimler alındığını anlatan Tükek, şunları kaydetti:
"Son olarak glikozun böbreklerden atılımını sağlayan yeni ilaçlar geliştirildi ve 6 aydır kullanıma girdi. Yeni ilaçlara Türkiye'de de erişilebiliyor ve geri ödeme kapsamına alındı. Bunlardan en farklı olanı, böbrek üzerine etki eden 'SGLT2 reseptör blokerleri' diye isimlendirilen, kan glikozunu düşüren ilaçlar. Bunlar, kan şekerini normalin altına indirmeden böbrek yoluyla glikozun uzaklaşmasını sağlıyor. Bu ilaçlar, vücutta insülin üzerinde herhangi bir etki yapmadan, şeker yüksekliğini böbreklerden atarak, şeker seviyesini belli seviyeye çekiyor. En önemli avantajı da şekeri asla hipoglisemi seviyesine düşürmüyor.
Bu, adeta çığır açan bir tedavi şekli. Nefroloji uzmanları da bu konuda olumlu görüş bildiriyorlar, bizler de pratikte çok başarılı buluyoruz. Özellikle tokluk kan şekerini önemli ölçüde azaltıyor. Tedavi kapsamında kullanılan diğer ilaçlara eklenerek, ek bir fayda sağlıyor ve kan şekeri normal aralığa indirilebiliyor."
Tükek, "Yine kan şekerinde etkili olan DPP4 inhibitörleri sınıfından yeni bir ilaç kullanıma girdi. Sonuçlara göre, etkinliği yüksek ve yan etkileri az. Böbrek yetmezliğinde dahi kullanılabilecek bir ilaç olması nedeniyle çok avantajlı bir tedavi oldu. Bunların geri ödemeleri de kabul edildi." dedi.
İnsülin tedavisinde farklı formülasyonlar üzerinde çalışmaların sürdüğünü belirten Tükek, bir süre sonra kullanıma girmesi öngörülen insülinlerle diyabet tedavisinde başarı şansının artacağını ifade etti. Özellikle daha az enjeksiyon gerektiren tedaviler üzerinde çalışıldığını bildiren Tükek, "Çok enjeksiyonlu tedavi, kişilerin yaşam kalitesini düşürüyor. Daha uzun etkili insülinler söz konusu olacak." diye konuştu.