Antalya'da düzenlenen uluslararası katılımlı "EndoBridge" toplantısında ele alınan bilimsel araştırma sonuçlarına göre, hem ilaç hem egzersiz programının kişiye özel düzenlenmesi gerektiği belirtildi.
Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Bülent Okan Yıldız, AA muhabirine yaptığı açıklamada, diyabetin, pankreasın yeterli insülin üretememesi veya vücudun, pankreasın ürettiği insülini etkili şekilde kullanamaması sonucu oluşan, ömür boyu devam eden kronik ve zaman içinde insülin üreten hücrelerin azaldığı bir sağlık sorunu olduğunu söyledi.
Dünya genelinde 400 milyondan fazla kişinin diyabetle yaşadığını ifade eden Yıldız, her yıl bu sayının artmasının öngörüldüğünü vurguladı. Yıldız, hareketli yaşam, sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlığıyla diyabetin büyük oranda önlenebileceğine dikkati çekti.
Diyabetin belirtilerine karşı duyarlı olunması gerektiğini belirten Yıldız, diyabetin sık idrara çıkma, sürekli susuzluk hissi, kronik yorgunluk, el ve ayaklarda uyuşma, karıncalanma hissiyle kendini gösterebileceğini söyledi. Yıldız, sinsi ilerleyen hastalığın görme kaybı, kalp-damar hastalıkları, felç, böbrek yetmezliği, ayak-bacak kaybı gibi ciddi komplikasyonları bulunduğunu ifade etti.
- "Hastaların yüzde 20'sinde egzersiz yanıtsız kalıyor"
Diyabetin önlenmesinde gün içinde yeterli fiziksel aktivitenin çok önemli olduğunun altını çizen Yıldız, son yıllarda bilim çevresinde "egzersiz direnci"nin en çok tartışılan konular arasında yer aldığını söyledi.
Prof. Dr. Yıldız, Antalya'da düzenlenen ve çok sayıda yabancı bilim insanının katılımıyla gerçekleştirilen "EndoBridge" toplantısında, bu konunun da ayrıntılı olarak ele alındığını ve alana ilişkin güncel verilerin paylaşıldığını anımsattı.
Kilo kontrolünün sağlanmasında fiziksel aktivitenin çok önemli olduğuna dikkati çeken Yıldız, diyabet alanında genelde "insülin direnci" konuşulurken, son yıllarda "egzersiz direnci"nin de gündeme geldiğini söyledi.
Araştırma sonuçlarına göre, egzersiz yapan diyabetlilerin çoğunda, şeker değerlerinin daha iyi seviyeye geldiğini ve sağlıklı kilo kaybedilebildiğini anlatan Prof. Dr. Yıldız, şöyle devam etti:
"Egzersiz direnci denildiğinde hastaların, doktorun önerdiği hareket ve egzersiz planına uymaması anlaşılıyor. Oysa egzersiz yapan diyabet hastalarının yaklaşık yüzde 15-20'sinde, diğer hastalarla aynı sıklık ve şiddette egzersiz yapılmasına rağmen kilo kaybı veya şeker kontrolü anlamında herhangi bir olumlu metabolik cevap sağlanamıyor.
Yakın zamanda yapılan bilimsel çalışmalar, egzersize metabolik cevabın tip 2 diyabetli kişiler arasında çok farklı olabileceğini ortaya koydu. Bu farklılıklara neden olan mekanizmalar arasında, genetik değişkenlik ön plana çıktı ve kişinin egzersiz öncesinde kan şekeri değerleri ne kadar yüksekse, egzersizle sağlanan faydanın o kadar az olduğu tespit edildi.
Ayrıca, diyabet tedavisinde kullanılan ilaçlarla egzersizin de birbirini etkilediği gösterildi. Buna göre, diyabet hastalarında en sık kullanılan 'metformin' etken maddeli ilaçların şeker düşürücü etkisi egzersiz yapılan günlerde artarken, metformin toplam enerji harcamasını değiştirmeksizin yanıltıcı bir şekilde kalp hızını artırarak yapılan egzersiz miktarını azaltıyor. Bu nedenle diyabetli bireylerde egzersiz önerisine rağmen, pozitif metabolik cevap alınamaması, her zaman hastanın önerilere uymadığı veya egzersiz yapmadığı anlamına gelmiyor."
Prof. Dr. Yıldız, egzersiz reçetesi verilirken kişiye özel planlama yapılması gerektiğinin altını çizerek, hareket ve egzersiz miktarının akıllı telefon uygulamalarıyla takip ve kayıt altına alınması, egzersiz tip ve miktarının bu veriler ışığında ayarlanması gerektiğine vurgu yaptı.
İlaç kullanımının diyabet hastaları için mutlak bir gereklilik olduğunu, hekim bilgisi olmadan herhangi bir değişiklik yapılmamasının hayati önem taşıdığını dile getiren Yıldız, egzersiz programı ve ilaç kullanımının kişiye özgü olduğu ve doktor tarafından reçetelendirilmesi gerektiği uyarısında bulundu. AA