Bitlerin üç türü insanda yaşayan ve insan kanıyla beslenen ektoparazitlerdir. İnsanda yerleşim yerine göre adlandırılan baş biti, vücut biti ve kasık biti olarak üç tür bitlenmeye neden olur. Bunlardan okul çağı çocuklarında ve yuvalarda en sık görüleni baş bitidir.
Baş bitinin özellikleri nelerdir?
- Saçlı deride birkaç hafta canlı kalabilir. Tipik tutulumda hasta başına 12-24 canlı böcek düşer. Her bit çok sayıda sirke diye adlandırılan yumurta oluşturur.
- Sirkeler saçlı deriye yakın bir noktaya ve saça güçlü şekilde yapışır ( kepekten farkı budur). Özellikle başın arka ve üst kısımlarında daha sık kümelenir. Sirkeler 8. günde kabuklarından çıkar ve bu saçlı deride kolaylıkla görülebilir.
- Kişisel eşyalarla (tarak, şapka, elbise) bulaşabileceği gibi, döşeme ve yastık gibi saçın temas ettiği yüzeylerden de kişiden kişiye geçebilir.
- Saçta kaşıntı ve kızarıklıklara (dermatit) neden olan salyasını bırakır.
- Yuvalar ve ilkokullarda sık rastalanır.
- Bütün sosyo-ekonomik gruplarda görülebilir.
- Kötü hijyenin göstergesi değildir.
Baş bitinde yakınma ve bulgular nelerdir?
- Saçlı deride kaşıntı temel yakınmadır. Buna eşlik eden ikincil deri lezyonlarının (saçlı deride kızarıklık, boyun ve omuz bölgesi dermatiti) yerleştiği bölgelerde de kaşıntı olabilir .
- Bitin kendisinin görülmesi genellikle zordur. Ancak özellikle sirkenin kümelendiği bölgelerde görülmesi tanı koydurucudur.
- Muayene sırasında özel bir lamba ile canlı sirkeler parlak refle verir.
- Daha az sıklıkta da saçlı deride fronkülozis denilen abseler görülebilir.
- Tanı koydurucu spesifik bir test yoktur ancak nadiren bit ve sirkelerin mikroskop altında değerlendirilmesi gerekebilir.
- Kepekler bazen yanlış olarak bit olarak değerlendirilebilir.
- Aileler, aile bireylerinin nasıl muayene edileceği konusunda bilinçlendirilmelidir.
- Bit salgınları olduğunda okullarda muayene yapılması zorunlu olmalıdır.
Baş biti nasıl tedavi edilir?
- Baş biti tedavisinden uygulanan farklı türde ilaçlar (permethrin, lindan, malathion gibi) vardır. Bu ilaçların kimlerde nasıl uygulanacağına hekim karar vermelidir. Genellikle saça uygulanan sıvı krem ve losyon formda ilaçlar bulunmaktadır. Bu ilaçların 5-10 dk süreyle saçlı deriye tatbiki sonrası genellikle uzun süren sirke öldürücü özellikleri 7-10 gün süreyle devam eder. Tedavi tekrarı gerektiğinde bu süre dikkate alınmalıdır. Aynı zamanda toksik etkileri olan ilaçlar oldukları için bilinçsiz kullanımında ciddi yan etkiler görülebilir.
- Baş bitine ikincil gelişen deri lezyonları ve kaşıntı için de kortizon içeren kremler kullanılmaktadır.
- Bütün bitlenmiş aile bireyleri tedavi edilmelidir.
- Yıkanabilir çamaşırlar, yatak örtüleri, oyuncaklar sıcak suda yıkanmalıdır. Tarak gibi malzemeler sıcak suda yıkanıp, bit ilaçlarında bekletilmelidir.
- Yıkanamayan eşyalar plastik bir torbaya konularak ağzı sıkıca bağlanıp 10-14 gün süreye bekletilmelidir.
- Sirkenin çıkarılması, özellikle bit ilacı ikinci defa kullanıldıysa gerekli değildir. Eğer çıkarılmak istenirse de, saçı beyaz sirke ile ıslatarak ve yine takiben beyaz sirke ile ıslatılmış havlu ile saçları sarıp 30-60 dk bekleterek sonrasında ince dişli tarak ile tarayarak çıkartılmalıdır.
Baş biti ile ilgili yanlış tutumlar nelerdir?
- Baş bitini önlemek mümkün değildir.
- Genellikle tek doz tedavi uygulandıktan sonra bulaşma riski hızla azalır, çocuk okuluna ve yuvaya geri dönebilir. Ancak kaşıntı tedavi sonrası 2 hafta kadar devam edebilir, bu hastalığın devam ettiği anlamına gelmez. Saçlı deride tedavi sonrası kalan ölü sirkelerinde bulaşıcı özelliği yoktur. Kozmetik açıdan ve yanlış tanılara neden olmaması için temizlenmesi gerekir.
- Baş biti, ailenin ve bireyin yeterince temiz olmadığının göstergesi değildir. Aksine bazı uzmanlara göre baş biti özellikle temiz saçı tercih etmektedir.
- Bitten kurtulmak için çocukların saçlarının ailenin panik haliyle acil olarak kestirmesi doğru değildir, çocuk üzerinde travma etkisi yaratabilir. İlacın dikkatli ve uygun şekilde uygulanması ile kolaylıkla sonuç alınabilir.
Sonuç olarak kolaylıkla tanı konularak tedavi edilebilen baş bitleri çocukluk çağının sık görülen hastalıklarından biri olma özelliğini devam ettirmektedir.