Anayasa Mahkemesi, başvurucuya 13 bin 500 lira manevi tazminat ödenmesini kararlaştırdı.
Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yer alan karara göre, 2018'de Osmaniye'deki cezaevinde terör suçundan tutuklu bulunan ve astım hastası bir kişi, tutulduğu koğuşta sigara içildiğini, bunun sağlığına olumsuz etki ettiğini belirterek koğuş değişikliği talebinde bulundu.
Cezaevi yönetimi, kurumda bir tane sigara içilmeyen oda bulunduğu, suç grubuna yönelik sigara içilmeyen ayrı bir oda tahsis edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle talebi reddetti. İnfaz hakimliğine yapılan başvuru da cezaevi yönetiminin kararının yerinde olduğu belirtilerek reddedildi.
Kararın kesinleşmesinin ardından tutuklu kişi, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.
Başvuruyu inceleyen Yüksek Mahkeme, Anayasa'nın 17'nci maddesinde güvence altına alınan kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiğine ve başvurucuya 13 bin 500 lira manevi tazminat ödenmesine hükmetti.
- Kararın gerekçesinden
Anayasa Mahkemesinin kararında, cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülerin suç gruplarına göre barındırılmalarının mevcut şartlara göre bir gereklilik olduğu, sigara içilen ve içilmeyen odaların belirli şartlara göre ayrılmasının da yersiz olmadığı vurgulandı.
Diğer bireyler gibi tutuklu ve hükümlülerin de beden ve ruh sağlıklarını koruma haklarına sahip olduğuna işaret edilen kararda, başvurucunun tütün mamullerinden olumsuz etkilendiği açık olan bir rahatsızlığının bulunduğu, başvurusunun değerlendirilmesinde ise sağlık durumunun gözetilmediği ifade edildi.
İnfaz hakimliğinin ret kararında, cezaevi yönetiminin ret kararına atıf yapıldığı ancak devletin sigara içilmeyen ortam sağlanması yönündeki yükümlülüğüne ve başvurucunun sağlık durumuna göre alternatif çözümler üretildiğine dair yeterli açıklama yapılmadığı aktarıldı.
Bu durumun hak ihlaline yol açtığı kaydedilen kararda, şunlara yer verildi:
"Somut olayda başvurucunun sigara içilmeyen odada kalma talebinin reddedilmesi suretiyle maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına yapılan müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyaca cevap vermediği, bu nedenle demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı kanaatine varılmıştır. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17'nci maddesinde güvence altına alınan kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir."