İki elim kanda, hatta fizanda bile olsam yazılarıma ara vermediğimi bildiğiniz için iki gün üst üste “rahatsızlığı nedeniyle” yazı yazmayan yazarınıza sahip çıkıp epostalarınızla, Twitter mesajlarınızla “hayırdır inşallah” dediniz. Pek hayır yoktu başıma gelen şeyde. Geçen perşembe, Zekeriyaköy’de saat 15.30 sıralarından hayatım bir aksiyon filmi şeridi gibi geçti gözlerimin önünden. Üstelik filmin son karesi de az daha ekleniyordu. Bakın tam olarak neler oldu...
Kavşakta buluşalım, yengeyi al da gel!
Hasta bir arkadaşımı ziyaret için gittiğim Zekeriyaköy’den dönerken fotoğrafta gördüğünüz yoldan geliş yönünde geliyordum. Yolun sol tarafında normal bir hızda seyir halindeydim. Karşıdan gelen bir otomobilin sürücüsü durup gelen otomobilleri kontrol etmek yerine sağa bakmadan ve hız kesmeden önüme atladı. Kornaya basıp sağa kaçtım. Dünyanın birçok yerinde ileri sürüş dersi almış biri olarak ani çıkan objelerden kaçma tekniğini biliyorum. Hemen de acil durum planını uygulamaya koydum. Frene yüklenip, ardından ayağımı frenden çekip kalan hızla sağa kaçma manevrasını yaptım. Her şey mükemmeldi. Kurtarıyordum. Ancak karşı otomobil yavaşlamadığı için arka kapımdan vurdu. Bu artık elimde kontrol edilemez bir direksiyon olması anlamına geliyordu. Bu andan sonra bir çarpışma testinin içinde özel konuktum. Zaman tıpkı Inception filminde olduğu gibi yavaşladı. Yan darbe geldiğinde otomobilin perde hava yastıklarının ahenkle açılışını huşu içinde izledim. Kafamı hava yastığına çarparken ilk şükür duamı ettim. Ardından kaldırım ve ağaçlara doğru gelişen kısa fakat meşakkatli yolculuğum başladı. Önce kalın tomruktan çite vurdum. Sonra da oradaki ağaçlara. Hava yastıkları havalarda uçuyordu. Otomobilimin kaputu katlanıp bana doğru gelmeye başladığında çok ama çok korktum. O an ilk kez öleceğimi düşündüm. Sonra her şey bitti. Aracın içinde hava yastığı dumanından göz gözü görmüyordu. O gazı solumak imkânsızdı. O anda bu kez de boğularak öleceğimi düşündüm. Gaz boğazımı yakıyordu. Fena paniğe kapılmıştım. Her şey durmuştu ama sessizlik yoktu. Çünkü radyo çalmaya devam ediyordu. Kapıyı açtığımda nefes alamıyordum. İnsanlar sağa sola koşuşturuyordu. “Elimi tutun” diye bağırdığımı hatırlıyorum. Sonra biri gerçekten gelip elimi tuttu. Hissettiğim rahatlama duygusunu anlatamam... Sonra adrenalin bastı damarlarımı...
Adrenalin sen ne acayip bi şeysin!
Adrenalin sonrası acı hissetmemeye başlıyor insan. Sağ elimdeki yara, sol ayak bileğimdeki şişlik, sağ dizimdeki bere, göğsümün üzerindeki ani morarma filan bir anda unutuldu. Tuhaf bir neşe geldi içime. Canlı çıkmanın verdiği neşe... Ama yerde yatan insanları görünce aklım yerinden çıktı. Otomobili bana göre daha az zarar gören karşı tarafın sürücüsü yerde yatıyordu. Eşi de otomobilde fena durumdaydı. Meğerse kemerleri takılı değilmiş. Sonra 15 dakika içinde jandarma, ambulans geliverdi. Jandarmanın nazik ve iş bilir tutumu, ambulansın çabucak gelmesi şaşırdığım şeyler arasındaydı. Sonra hastaneye intikal ettik.
Sağlık sigortası yaptırın!
Hastanede artık acılarımı daha net hissedebiliyordum. Ben hastaneye yaralı çiftten sonra gittim. Gittiğimde acilde yatıyorlardı. İnsan ister istemez biraz geriliyor. “Abi niye bi durup bakmadın” demek istiyor. Ama olaylar çok değişik gelişti hastanede. Bir anda yattığım yere oyuncu-yönetmen Hamdi Alkan girdi. Meğerse karşı tarafın yakın dostuymuş. Hemen onların yattığı perdeyi açtılar.Kazayı yapan abi “Kusura bakmayın, benim hatam. Sizin hareketiniz sayesinde ucuz atlattık” deyince insan hiçbir şey diyemiyor tabii. Hatta sonra kaynaştık bile. Emniyet kemerlerini taksalar onlar da benim gibi basit doku travmaları ve morluklarla atlatacakları kazayı çok daha ciddi yaralanmalarla atlattılar.
LÜTFEN TUVALETE GİDERKEN BİLE KEMERİNİZİ TAKIN!
Bu şaka değil. Bir de mümkünse özel sağlık sigortası yaptırın.Hastanede ödediğim para iki yıllık sağlık sigortası primine denkti. Şimdi koşarak kendime özel sağlık sigortası yaptıracağım.
KAZA SONRASI BUNLARA DİKKAT
Otomobiliniz eğer kaskoluysa sakın kendi imkânlarınızla çektirmeyin. Lakin size kiralık araç verilme imkânını yitirebilirsiniz. Ayrıca sigorta şirketiniz kendi asistans sistemiyle gelip çektiğinde olay yeri tespiti de yapıyor. Ama eğer otomobiliniz benimki gibi pert olursa kiralık otomobil şansınız bulunmuyor. Araç pert olursa hiç bilmediğiniz konulara ve çok değişik prosedürlere maruz kalıyorsunuz. Yanınıza avukat almadan bu adımları atmayın derim. Benim sigorta şirketim ile cumadan beri karşılıklı saygı ve sevgiye dayalı mesafeli bir ilişkimiz var. Henüz karşı karşıya gelmedik ama ciddi ciddi endişe doluyum. Bakalım olaylar nasıl gelişecek. Son olarak tekrar yazıyorum: “LÜTFEN
TUVALETE GİDERKEN BİLE KEMERİNİZİ TAKIN!