• BIST 9724.5
  • Altın 2968.283
  • Dolar 35.1895
  • Euro 36.7272
  • Ankara 1 °C
  • İstanbul 7 °C
  • Bursa 5 °C
  • Antalya 10 °C
  • İzmir 10 °C

Beyninizin yüzde kaçını kullanıyorsunuz? (Beyin yaşınız kaç?)

Beyninizin yüzde kaçını kullanıyorsunuz? (Beyin yaşınız kaç?)
Her insan beyninin % 100’ünü kullanır mı? Einstain’ın beyni ile sıradan bir insanın beyni neden farklı? Beyin yaşını ne belirler?


Her insan beyninin % 100’ünü kullanır mı? Einstain’ın beyni ile sıradan bir insanın beyni neden farklı? Beyin yaşını ne belirler? Beyni büyüten etkenler olduğunu söyleyen ve bunlara “beynin gübreleri” diyen Dr. Erbaş’a göre, zekanın %30’u genetik, %70’ini çevre belirliyor ve başarının anahtar kelimesi; zeka ya da yetenek değil, ‘10 bin saat’. Yanı sıra beynin küçülmesini önlemek, 100 yaşında dahi beyni 20 yaşında tutmak mümkün.

ntv.com.tr 'den Tülay Karabağ'ın haberine göre bazı insanların beyni ilerleyen yaşlarına rağmen daha aktifken, bazılarının beyin sinir hücreleri yani nöronları genç yaşta azalmaya, dolayısıyla beyinleri küçülmeye başlıyor. Bazı insanlar bir kez okuduklarını hemen anlarken, bazı insanlar 3-4 tekrara ihtiyaç duyuyor. Bazıları beyinlerini iyiliğe, bazıları ise kötülüğe çalıştırıyor. Peki “beyinler arasındaki farklar” neden kaynaklanıyor?

İstanbul Bilim Üniversitesi Deneysel Tıp ve Ar-Ge Merkezi Müdürü Yrd. Doç. Dr. Oytun Erbaş’a göre bu farklılığın en önemli nedeni; beyni kullanma şekli. Radyoloji ve fizyoloji ihtisası yapan ve nörobilimle de ilgilendiğini söyleyen Dr. Erbaş, ntv.com.tr’nin beyin ve işleyişi ile ilgili sorularını yanıtladı. 

Toplumda, “İnsan, beyninin sadece bir kısmını kullanıyor, % 100’ünü kullansa daha farklı şeyler olur” tarzında bir algı var. Bilim insanları bu düşüncenin bir şehir efsanesi olduğunu söylüyor ama yine de sormak istiyorum; her insan beyninin % 100’ünü kullanıyor mu?

Tümör veya kanama gibi büyük bir sıkıntıda % 90’ı baskı altında olsa dahi beyin kendisini kompanse edebiliyor. Yani % 10’unu kullanmak bile yetiyor. Bu %10 düşüncesi buradan kaynaklanıyor ama her insan beyninin % 100’ünü kullanır. Nöronlar ağacın dallarına benzer. Ağaçtaki dallar birbirleriyle sürekli bağlantı kuruyor. Eğitip deneyimledikçe, daha çok bağlantı oluşuyor ve beyin her gün büyüyor. Ama problem olduğunda kalan bölümdeki nöronlar daha çok büyüyerek, işlevini kaybetmiş bölgedeki eksikliği kapatıyor. 

Bu durum sadece tümör ve kanama için mi geçerli?

Her şey için geçerli. Mesela yaşlandıkça insanın beyin hücre sayısı azalıyor ama bakıyorsunuz ki 65 yaşındaki biri, 30 yaşındaki birine göre daha deneyimli, daha bilge. Bunun sebebi de şu; belki sinir hücre sayısı az ama bağlantı sayısı fazla. Yani bir ormandaki bazı ağaçları kesmişsiniz ama diğer ağaçlar dallarını uzatarak oradaki açıklıkları kapatmış, beyni bunun gibi düşünebiliriz.

Herkes beyninin % 100’ünü kullanıyorsa Albert Einstein gibi dâhilerin beyinleriyle sıradan bir insanın beyni arasındaki fark nedir? 

Dahi beyni hakikaten farklı. Dahi beyni üretkendir, diğer insanların önemsemediklerinden bir şeyler çıkarır. İcatların en önemli nedeni de budur. Mesela neden elektriğe, ampule ihtiyaç vardı, herkes geceleri karanlıkta yaşamaya alışmıştı ama adamın biri, ‘ben geceleri de aydınlatmalıyım’ diyor.

 “OTİZM OLMASAYDI BİLİM OLMAZDI”

Bu farklılığın sebebi nedir?

Bilim adamlarının çok büyük bir kısmı otizmli bireylerdir. Başka insanlarla ilişkileri çok sınırlı olduğu için sürekli fizik, kimya veya deneyle uğraşabiliyorlar. Otizmli çocukların öğrenme güçlüğü var ama bazıları için bu bir avantaj. Mesela diğer insanların beyni sosyal ilişki olmayınca küçülürken otistiklerde böyle değil. Bu durumda çocuk hayat boyu fizikle ilgileniyor ve dahi oluyor. Albert Einstein Steve Jobs, Bill Gates gibi isimlerin asperger olduğunu düşünüyorum, yani otizmin alt grubu. 

Dahilikle delilik arasında çok ince bir sınır var. Mesela Einstein, bir tık daha kötü olsaydı deli olurdu. Özetle; otizm olmasaydı bilim olmazdı. O yüzden insanlığa otistik beyin lazım, çünkü onları değiştiremiyorsun, dikkatlerini dağıtamıyorsun.

“ANLAMA KAPASİTESİ, BEYİNDEKİ PROTEİN SENTEZİ İLE ORANTILI”

Neden bazı insanlar daha zeki?

Genetik bir miras var. Anlama kapasitesi, beyindeki protein sentezi ile orantılı. Deneyimler bize protein sentezi yaptırıyor, bu da sinir hücrelerinin dallı budaklı olmasını sağlıyor. Belleğimiz böyle oluşuyor. Daha zeki insanlarda daha az deneyimle, daha çok dallanıp budaklanma ve protein sentezi oluyor. Örneğin normal bir insanın bir şeyi öğrenmesi için 5-6 kez deneyimlemesi gerekir, zeki insanlarda bu sayı 1-2’dir. Yani beyindeki hard disk kaydının oluşması zeki insanlarda daha hızlı.

 İŞİN SIRRI 10 BİN SAATTE

Genetiğin dışında bunu neler belirliyor?

Genetik etki en fazla yüzde 30’dur. Zekanın yüzde 70’ini ise çevre belirliyor. Yani zengin çevre. Bir işe 10 bin saat sebat eder, yaparsanız o işin mükemmeli olursunuz. Burada da yetenek söz konusu değil. Yani yetenek ve zekayı aynı yere koyabilirsin ama yeteneğin çok bir anlamı yok. Bir insan 10 bin saat sadece pankreas ile uğraşırsa, pankreas cerrahı olur, silahla uğraşırsa silah uzmanı olur. 

PROF. SANCAR: ZEKAYA DEĞİL, EMEĞE İNANIYORUM

Bu noktada aklıma Nobel ödüllü Prof. Dr. Aziz Sancar’ın bir sözü geldi. Sancar, "Çoğu insan zekaya inanır, ben inanmıyorum, bizi birbirimizden ayıran emektir, ben çalışmaya inanıyorum" diyor…

Çok doğru söylüyor. Sonuçta zeka diye bir şey var ama zekayı bir kenara bırakırsak bir işte profesyonel olmak için herkese 10 bin saat o işle uğraşması, deneyimlemesi yeterli. 

Bununla ilgili bilimsel bir çalışma var mı?

Evet var, başarılı çocukları inceleyen bilim insanları, çocukların tek özelliğinin sebat etmeleri olduğunu buluyor. Çocuk bir oyunu kaybetse bile bir daha yapıyor, bir daha yapıyor, uğraşıyor ve başarılı oluyor. Mesela fizikte çok kötü ama yılmadan sürekli fizikle uğraşıyor ve bir bakıyorsun fizik uzmanı olmuş. 

Yani öğrenme aslında bir tekrar süreci mi?

Aynen öyle, beyindeki nöronların protein üretmesi ve uzaması için tekrar gerekiyor. Çünkü tekrar, gen ekspresyonu yaptırıyor. Yani geniniz okunmaya başlıyor ve yeni protein sentezi oluyor. Biz öğrendikçe, hipokampus denilen beynin bellek bölgesi büyüyor. Beyni büyüten etmenler var, bunlara ben ‘beynin gübreleri’ diyorum. 

BEYNİ BESLEYEN EN ÖNEMLİ ŞEYLERDEN BİRİ KALİTELİ UYKU 

‘Beynin gübreleri’nden kastınız ne?

Birincisi çok iyi uyumak. Çocuklarda 11-12, yetişkinlerde 8 saat. Çünkü beyin uykuda işlemleyip kayıt alıyor, gün içindeki deneyimlerinizi süzgeçten geçiriyor ve hard diske yazıyor. 

Bir de zengin çevre dediniz, zengin çevre nedir?

Zenginleştirilmiş ve deneyim oluşturan çevreler. Mesela bir beyin cerrahı, ne kadar çok beyin ameliyatı yaparsa o kadar zengin çevrededir. Ya da bir elektronikçi, ne kadar çok elektronikle uğraşırsa o kadar çok beynini beslemiş olur. 

“BEYNİN BİRİNCİ GÜBRESİ SOSYAL AĞDIR”

Beyin bağlantısını artıran en önemli etkenlerden birinin de sosyal çevre olduğu söyleniyor, bu konudaki görüşünüz nedir?

Harvard Üniversitesi 1930’dan beri 84 yıl, 800 erkeği doğumundan itibaren izledi. 84 yaşına gelebilmiş ve bunamamış insanların ortak özelliği olarak 50 yaşında sosyal çevrelerinin olmasını gösterdi. Bu eş, aile, çok iyi bir arkadaş olabilir. Sosyal bağlantı varsa beyinde de bağlantı oluyor.

YALNIZLIK BEYNİ KÜÇÜLTÜYOR

O halde yalnızlık, beyin küçülmesi için önemli bir risk faktörü mü?

Kesinlikle çok önemli bir risk faktörü. Beynin birinci gübresi sosyal ağdır. Ama buradaki önemli nokta; yüzeyel değil, güvenilir, kaliteli ilişkilerdir. ‘Alzheimer da olsam, şizofren de olsam, kanser de olsam bu kişi benim yanımda’ diyebilmelisiniz. Beyin, aynı anne gibi karşılıksız bir bağlanma istiyor insandan. O yüzden hayatınızda bir kişi olsun ama tam güvenilir olsun. Metropollerin en büyük sorunu da bu zaten; çok insan ama yüzeyel ilişkiler. 

KAFA TRAVMASI BEYİN KANLANMASINI ÖNLÜYOR 

Beynin gelişmesinde bir diğer faktör de beynin kanlanması. Araştırmalar göstermiştir ki, beyne bir top geldiğinde, o bölge 5-6 ay toparlanamıyor. Çünkü nöronlar çok narindir, herhangi bir travma aldıklarında korunmak için kendilerini kapatırlar. Kafaya çok travma alırsanız beynin kanlanması bozulur. Onun için çocukluk çağındaki travmalar ve çocuğu severken sallamak çok sakıncalı. Mesela Amerikan futbolu oynayan çocukların beyni % 70 çalışmıyor. Boks, kik boks gibi sporlarda da böyle. Onun için Amerika’da artık aileler çocuklarını Amerikan futboluna göndermiyor.

HIRSLI DEĞİL, AZİMLİ OLUN

Beyin fonksiyonunu bozan bir şey de hırs, yani stres. Stres aslında ılımlı, hafif olursa iyi bir şeydir. Çünkü bir yerin büyümesi, gelişmesi için stres gerekiyor. Onun için beynin gübrelerinden biri de hafif strestir, nöronların artmasını sağlıyor. Ama hırs beyin için zararlıdır, azimli olmak ise yararlı. 

Neler hafif strese yol açıyor? 

Koşmak, ev temizlemek, dart gibi basit oyunlar oynamak, hatta eve bir köpek almak bile hafif strestir. Ama beyin ağır streste tam tersini yapıyor ve küçülmeye başlıyor. Bunun sebebi de; beyin küçüldüğü zaman stresi algılamıyor, yani kendisini korumaya alıyor ve depresyona giriyor. Beyni olumsuz etkileyen unsurlar arasında alkol ve sigara da var. Alkol ve sigara oksijenlenmeyi bozar. Egzersiz de çok önemli, mutlaka yapılmalı.

DİL ÖĞRENİN, AÇ KALIN

Dil öğrenmek beyni en çok büyüten etkenler arasında. En az iki dil bilmek gerekiyor. 8 saat aç kalmak da hafif strese neden oluyor ve beyni büyütüyor. Haftada bir iki gün öğün atlamak beyin için iyidir ama uzamış açlık iyi değil. Çok kalori beyni öldürüyor, günlük 1600- 1700 kalori alınmalı. Tabağın yarısında lifli besin, diğer yarısında biraz protein, biraz yağ, biraz da karbonhidrat olmalı. 

“FAZLA YAĞLI YEMEYİN, YAĞI BEYNİNİZDE BİRİKTİRMEYİN”

Beyinde yağ var. Fazla yenen yağ, hem karaciğerde, hem beyinde toplanıyor. Ve yağlanan beyinde sinir hücreleri bozuluyor. Kuyruk yağı ve margarin çok sıkıntılı ama bunları yemeyip zeytinyağına saldırmak da doğru değil, çünkü o da yağ ve o da beyinde birikiyor. 

İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Canan Karatay tam tersini söylüyor…

Bu doğru değil. Çünkü fazla yağın beyinde biriktiğini gösteren çok sayıda bilimsel çalışma var, bu nedenle fazla yağlı yenmemeli.

BEYİN YAŞI DİYE BİR ŞEY YOK MU?

Biraz da beynin yaşlanma sürecinden bahseder misiniz, beyin yaşını neler belirliyor?

Beyin 60 yaşından sonra küçülüyor. İnsan yaşlandıkça her organ gibi beyin de küçülüyor. Beyin hücreleri yenilenmiyor, ölünce yerine yenisi geçmiyor, hipokampus hariç. Hipokampus bellek merkezidir. O yüzden beyin yaşlanması diye bir şey yoktur, hipokampusu koruyabilirseniz hep genç bir beyne sahip olursunuz. Böylece üretkenliğin de sınırı olmaz. Beynin genç kalmasında yukarıda saydığımız etkenler rol oynar ama buradaki en önemli şey hipokampal volümdür. Hipokampüsün hacmi iyiyse 100 yaşında bile 20 yaşında gibi olursunuz. 

“BELLEK BÖLGESİ BESLENİRSE BEYİN YAŞLANMAZ”

Yani beynin yaşlanması için hipokampüsün mü yaşlanması lazım?

Beynin diğer bölgeleri yaşlanıyor ama bellek merkezini beslemeyi sürdürürseniz orası yaşlanmıyor. Bellek merkezi yaşlanmaya başlarsa zaten bunama, Alzheimer gibi hastalıklar gelişiyor. Burası çok ciddiye alınmış ki buradaki nöronlar yenilenebiliyor. Çünkü beyinde kök hücre yok ama hipokampüste var. Yani siz eğer bellek merkezinizi büyük tutmayı başarırsanız beyniniz hep genç kalır.

 JAPONLARIN BEYİN SIRRI NE?

Yaşlanmış insanların hipokampüsleri küçülmüşse beyinleri de yaşlı mı oluyor?

Evet ama hipokampüsün iyi olması için de gençlikten itibaren sürekli çalışan, kullanılan, beslenen, deneyimleyen bir beyin olması lazım. Mesela Japonlarda 100 yaşında insanların beyni pırıl pırıl, hiç bunamıyorlar. Çünkü aile bağları mükemmel. Ritüelleri var, saatlerce çay içip sohbet ediyorlar, aceleleri yok. Balık yiyorlar, kırmızı eti haftada 1-2 ile sınırlıyorlar.

“BEYİN COPY-PASTE İLE ÇALIŞAN BİR CİHAZ GİBİDİR”

Peki, neden bazıları beyinlerini iyiliğe, bazıları kötülüğe çalıştırır? Suç işleyenlerin beyin yapısı nasıldır?

Aslında iki beyin var. Biri temel yaşam fonksiyonlarını yöneten eski, yani ilkel beyin. Yemek, içmek, üremek, saldırganlık gibi. Bir de korteks dediğimiz beyin kabuğu bölgesi var, bu eğitimli beyindir. Bunun içinde bellek merkezi de var. Eğitimle oluşan beyin çevre ve ailedir. İnsan beyninin ‘aynalama’ gibi bir özelliği var. Çocuk çevresinden ne görürse onu copy-paste yapıyor. Çevresinde iyi, normal ahlaki sınırı olan bir aile varsa ve çocuk onu kopyalarsa iyi oluyor. 

“TEMEL GÜDÜLER BASKILANIYOR, DAHA ÜST ŞEYLERDEN ZEVK ALINIYOR”

Kötü bir ailesi varsa, çocuk kötü oluyor. Yani genellikle hırsızın büyüttüğü hırsız, bilim adamının büyüttüğü bilim adamıdır. Ve korteks büyüyüp geliştikçe aşağıdaki dürtüsel beyni de kontrol etmeye başlıyor. İlkel beyin yemek, cinsellik gibi haz ve ödülle çalışıyor. Ama korteks geliştikçe ilkel beyinle bağlantısı artıyor, kortekse yaptığınız girişler de insana çok haz vermeye başlıyor. Örneğin bilimle, sanatla, müzikle, başkalarına yardımla uğraşmak, okumak gibi. Bir süre sonra temel güdüler baskılanıyor ve daha üst şeylerden zevk alıyorsunuz ama bu, eğitim ve deneyimle korteksi kalınlaştırmakla ilgili.

“SUÇLULARIN KORTEKSLERİ İNCE VE İŞLEVSİZDİR”

Bu yapılırsa beyin iyiliğe çalışır, bu yapılmazsa hırlı-gürlü, kriminal şeylere aday olur. Suçluların en temel özelliği kortekslerinin ince ve işlevsiz olmasıdır. Çünkü korteks insana empati yaptırıyor, sevgi, vefa, empati duygusu olmayanlar da suça meyilli oluyor. 

ÇOCUKLARINIZI KAFA TRAVMASINDAN KORUYUN

Korteksin gelişmemesinde eğitim kadar çocukluk çağı travmaları da etkili sanırım.

Çok etkili. Fiziksel ve psikolojik travmalar çocuğun korteksini bozuyor ve suça yöneltiyor. Çocuk düşe kalka büyümez, deneyimle büyür. Çocuğunuzun kafasına travma almamasına dikkat edin. Suçluların yüzde 80’i küçükken kafa travması geçirmiştir.

 

 

Kaynak: Haber Kaynağı
Bu haber toplam 4110 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
Tüm Hakları Saklıdır © 2006 Sağlık Aktüel | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : (0216) 606 17 18 - (0224) 334 1 335 | Faks : (0216) 606 17 19 | Haber Yazılımı: CM Bilişim