Prof. Dr. Murat Ünal, ilk bir ayda yeni doğan çocukların işitme taramasının yaptırılması gerektiğini ifade ederek, “Çünkü beyin sesler konusunda 1,5-2 yaşına kadar olgunlaşıyor. Bir ses formatı gitmezse beyine, beyin buraları kapatıyor ve bundan sonraki müdahaleler olumsuz sonuç veriyor” dedi.
İşitme kayıpları ve biyonik kulak ile ilgili İHA muhabirine açıklamalarda bulunan Mersin Üniversitesi (MEÜ) Tıp Fakültesi Kulak, Burun, Boğaz (KBB) Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Murat Ünal,yeni doğan dönemde çocukların işitmesinin ne olduğunun önemli olduğunu söyledi. Çünkü duyma kaybı ile doğan çocukların daha sonra hem toplumdan dışlandığını hem de eğitim ve sosyal ortamlardan mahrum kaldığını belirten Ünal, “Aslında bu önemli bir toplumsal sorundur. Türkiye’de de sık görülüyor. Bunun görülmesinin de sebepleri akraba evliliği, sık doğumlar, doğumların uygun ortamlarda yapılmaması, çocukların 1,5 kilonun altında doğması, erken doğumlar, yeni doğan sarılığı dediğimiz hastalığın uzun sürmesi, hamilelik esnasında annenin bazı enfeksiyonlar geçirmesi, çocuğun doğum sırasında uzun süre oksijensiz kalması, annenin çok sigara içmesi çocukta sağırlığa neden olabilir" diye konuştu.
"YENİ DOĞAN ÇOCUKLARDA İŞİTME TARAMASI HASTANELERDE ZORUNLU HALE GETİRİLDİ"
Türkiye’de son 3-4 yıldır yürütülen bir programla artık hastanelerde yeni doğan çocukların işitme taramasının yapıldığının altını çizen Ünal, "Özellikle ilk bir ayda yeni doğan çocukların işitme taramasını yaptırın. Bu hastanelerde mecburi zaten ama evde doğan çocukların hastanelere getirilerek taramadan geçirilmesi lazım. Sadece birkaç dakika süren işlem sonucunda çocuğun işitme durumunu öğrenebiliyorsunuz. Çünkü bu taramalardan çocuğun duymuyor olduğunu belirlersek hemen takibe alıyoruz. Bu sağırlıkla birlikte bazı çocuklarda başka genetik ve sendromik hastalıklar olabiliyor. Eğer zekaca uygunsa, ailenin yapısı uygunsa bu çocuklar öncelikle bir işitme rehabilitasyonu merkezi değerlendirilmesine alınıyorlar. Bu işitme rehabilitasyon değerlendirmesinde sadece çocuğun işitme kaybı değil ailenin genel durumu, sosyoekonomik durumu, çocuğun zekası, ailenin bu işe yaklaşımı çok çok önemli. Ailenin bunu sahiplenmesi, çocuğun eğitimi ile cihazın bakımıyla ilgilenebilecek kapasitede olması gerekiyor" şeklinde konuştu.
"ERKEN TANI VE TEDAVİ ÇOK ÖNEMLİ"
1,5-2 yaşına kadar sesler konusunda beynin olgunlaştığını vurgulayan Ünal, sözlerini şöyle sürdürdü: "Beyine biz sesleri göndermemiz gerekiyor. Bir ses formatı gitmezse beyine, beyin buraları kapatıyor ve ondan sonraki yapılan bütün müdahaleler olumsuz sonuç veriyor. Ne yaparsanız yapın o noktaları açmak mümkün olmuyor. Onun için burada erken tanı ve tedavi çok önemli oluyor. Çünkü beyin gelişimi sırasında o sesleri alması gerekiyor. Cihazlar iki türlü oluyor. Eğer bu çocuk hiç duymuyorsa yani yapılan testlerde tam bir sağırlık ortaya çıkıyorsa bu çocuklara normal standart işitme cihazlarıyla sesi duyurmamız mümkün olmuyor. Bunlar da biyonik kulak dediğimiz iç kulağa yerleştirilen özel cihazlar kullanılması gerekiyor ki bunlar hem maddi olarak oldukça pahalı hem de ameliyat gerektiriyor. Birde çocuk kısmen duyuyor olabilir. Bu çocuklarda da klasik işitme cihazları deneniyor. İlk 1,5-2 yaş diyoruz ama ilk 5 yaşına kadar hiç duymayan çocuklarda bu cihazların takılması gerekiyor. Dolayısıyla biyonik kulak belli bir yaşta yapılması gereken, tanısının konulması gereken ve aileyle birlikte kararının alınıp, uygulanması gereken bir işlem. Türkiye’nin yıllık biyonik kulak ihtiyacı 3 bin-5 bin arasında değişiyor. Bu cihazlarla ilgili genel olarak SGK tamamını ödüyor."
"DUYMAZSANIZ KONUŞAMAZSINIZ"
Her anne ve babanın mutlaka çocuklarını bu konuda hastaneye getirmesini isteyen Ünal, "Çünkü devletin bu konuda desteği var. Özellikle biyonik kulakta cihaz fiyatı ortalama 20 bin dolar civarında. Dolayısıyla oldukça pahalı bir şey. Ancak devlet bunu raporlar tamamlandıktan sonra karşılıyor. Aslında biyonik kulak takılan çocuk bizim gibi duymuyor. Takılır takılmaz işte bizim gibi duyacağı, bizim gibi konuşacağı düşünülüyor. Bir kere duymazsanız konuşamazsınız. Mutlaka konuşmanız bozulur. Onun için konuşabilmeniz için de önce duymanız gerekir. Bu yüzden çocuklar, biyonik kulak takılır takılmaz bizim gibi konuşamayacaktır. Çünkü beyine bu bütün seslerin tanıtılması gerekiyor. Bu ondan sonra yoğun bir özel eğitimle mümkün olabiliyor. Biyonik kulakta en üst seviyede konuşma ancak çok az bir çocukta sağlanabiliyor. O da bir çocuk telefonda konuşabiliyorsa yani konuştuğunu hiç görmüyor, dudak okumadan konuşabiliyorsa bu çok büyük bir başarı olarak kabul ediliyor" dedi.
Ünal, biyonik kulak ameliyatının bugüne kadar Mersin’de yapılmadığını ancak 2014 yılının ilk yarısında MEÜ Tıp Fakültesi’nde ameliyatlara başlayacaklarını belirterek, "Bundan önce Mersin’deki hastalarımız Adana, Ankara ve İstanbul’da bu ameliyatları oluyorlardı. Bundan sonra Mersin’de olabilecekler. İnşallah hastalarımız dışarı gitmeyecek" ifadelerini kullandı.