Zafer Arapkirli'nin hazırlayıp sunduğu Açık ve Net programının ilk konuğu Sağlık Bakanı Dr. Recep Akdağ oldu. Bakan Akdağ gündeme ilişkin sağlık konusunda soruları yanıtladı.
İşte Akdağ'ın konuşmasından satır başlıkları:
Burada bizim için en önemli husus şu ya da bu sebeple kendi başına ya da birilerin baskısıyla karar vermiş kişilerinin sağlığının gücümüz yettiğince korumak. Adalet Bakanlığı ile eşgüdümlü olarak bu eylemler için tutuklu ve hükümlüler için çok ciddi bir takip içerisindeyiz. Adalet Bakanımızla bir araya gelerek konuyu geliştirdik. Doktorlarımız bu cezaevini yanındaki sağlık ekibiyle birlikte her gün ziyaret ediyorlar. Aile ve toplum sağlığı hekimleri ve konsültan hekim ihtiyacı varsa birlikte çalışıyorlar. Muayeneyi kabul eden kişileri her gün mutlaka muayene ediyorlar, kabul etmeyenleri ikna etmeye çalışıyorlar. Muayene kabul edilmese bile gözlemsel anlamda onları takip ediyorlar. Temennim bir an önce eylemlerin son bulması. Örgütlü ilişkili biçimde hükümlü ve tutuklu insanlar üzerinden baskıyı herkes biliyor.
YARIN SABAH NE OLUR BİLEMEYİZ
Şu saatte kritik durumu yok desek de yarın sabah herhangi birisi kritik duruma gelebilir. 2 hastanın durumlarına müdahale edecek gelişme olmuştu, onlar da toparladı. Uzun müddet aç kalınınca vücuttaki vitaminler, tuzlar ve sıvı dengesinde bozulmalar olabiliyor. Burada kişisel bir hak olarak kimseyi zorla tedavi edemiyorsunuz. Mümkün olarak şefkatle ve psikologlardan destek alarak mahkum ve tutuklulularla arkadaşlarımız yakından alakadar oluyorlar. İlgilenmeye devam edeceğiz.
HASTANELER ÖZELLEŞTİRİLİYOR MU?
Bizim sistemimiz Türkiye'ye özgü bir sistem. İngiltere'deki sistem kötü bir sistem değildir, sosyal bir sistemdir. Bütün İngiliz vatandaşları ve dışarıdan misafir olanlar bile sigortaya bakılmaksızın hizmet alırlar. Hiçbir ülkenin sisteminin bir başka ülkenin taklit etmesi mümkün değildir. Herkes kendi sistemini kendi oluşturmalıdır. Sağlıkta dönüşüm programını başlattığımız andan itibaren karşı çıktılar. Bazı sağlık sendikaları, tabip örgütleri vs. Bunlar geçmişte sosyalist bir düşünce tarzına sahip olduğunu söylediler. Bir defa ideolojik bir karşıtlık var. CHP başta olmak üzere 'AK Parti'nin sağlıkta gizli bir ajandası var' dediler. Özelleştireceğimizi 10 senedir söylüyorlar.
ÖZELLEŞTİRME GİBİ NİYETİMİZ YOK
Böyle bir niyetimiz olsaydı 10 sene içinde yapardık. Biz kamu hastanelerini büyük ölçüde kuvvetlendirdik. Asla kamuyu zayıflatmadığımız gibi kuvvetlendirerek götürüyoruz. Ben göreve başladığımda 18 adet MR cihazı vardı. Şimdi iki yüzleri aştı. Bizden önceki dönemde kamuya ait sağlık binası 1 milyon metrekare yapılmış, biz 6 milyon metrekare yaptık. Dolayısıyla özelleştirme gibi bir niyetimiz yok.
KOMÜNİST SİSTEM KARIŞTIRMAYIN!
Labaratuvar hizmetini vermeye yetkili olmayan kişilerden o hizmeti almayız. Devletin kamu hizmeti vermesi başka, bu hizmeti komünist ülkelerde olduğu gibi her yönüyle devletin yapması başka. Hem bizi suçluyorlar hem de tam gün kanununa karşı çıkıyorlar. Ana muhalefet Anayasa Mahkemesi'ne götürdü. Buna rağmen biz tam günde yüzde 90 oranında başarılı olduk. Üniversite hastanelerle ilgili küçük bir problem var. Büyük ölçüde başarılı olduk.
KİMSE 5 KURUŞ PARA TALEP EDEMEZ
Siz sağlığın piyasalaştırılması için mahkemelere gideceksiniz sonra bizi bunlarla suçlayacaksınız. Bugün bu ülkenin insanları acil bir ihtiyacı varsa 112 numarayı tuşladığı zaman anında ambulansın gelip hiçbir ücret vermeden hizmet vereceğini biliyor. Vatandaş yoğun bakım hizmeti alması gerektiği zaman özel hastaneye gitse bile kendisinden para alınmayacağını biliyor. Eğer almışsa devletin onun yakasına yapışacağını biliyor. Durumunuz acilse, bu kişilerden o özel hastaneler SGK ile anlaşmalı olmasa bile hiç kimse 5 kuruş talep edemez.
KİMSE HASTANEDE REHİN KALMIYOR
Kamuya ait sağlık kuruluşları vatandaşa en mükemmel hizmet edecektir. Özel hastanelere müracaat edilmişse, eğer durumunuz acilse, yoğun bakımlıksa sizden hiç kimse para talep edemez. Başbakanımızın bu konuda genelgesi var. Hiçbir hastanede rehin kalma hikayesi duyamazsınız. Bir hastanede yatıyorsunuz, Allah korusun yakınınız vefat ediyor. Cenazeyi size vermiyorlar, 'git parasını getir' diyorlar. 18 Kasım 2002 tarihinde bizim genelgemiz var. 'Hiç kimse hiçbir hastayı hastanede rehin tutamaz, hayatını kaybetmiş vatandaşımızı hastanenin morgunda bekletemez' dedik.
MUAYENEHANE AÇMANIN ANLAMI NE?
Eğer ben öğretim üyesi olarak üniversitede çalışacağım aynı zamanda muayenehanem olsun diyorsam, vatandaş olarak bunun ne anlama geldiğini biliyoruz. Üniversiteden ayrılan öğretim üyelerinin sayısı yüzde 10'u geçmedi. AK Parti hükümetlerinin bir amacı var. Biz 'önce insan' diyerek yola çıkmış bir partiyiz. Biz garip, gurebanın, fakir vatandaşlara sağlık hizmetlerini ulaştırmak için çalışıyoruz. Siz bir komisere diyorsunuz ki, 'ben size fazla veremem sen büro aç, hırsızlık mağdurlara sana gelsin'. Türkiye'de sistem böyle kurulmuş. Biz bunu dönüştürdük.
BİZ PARAYI İYİ KULLANAN ÜLKEYİZ
Avrupa ülkelerinde Sağlık Bakanlarını ekonomistlerden seçerler. Fazla harcamaları nasıl düşürürüz diye. Kurduğunuz sistemin ülkenin şartlarına uygun olmalıdır. Tabii ki ben de daha fazla para istiyorum. Bunu ilgili bakanlarımızla sürekli konuşuyoruz. Sağlık harcaması sadece bütçeden gelen harcamayla yapılmıyor, sosyal güvenlikten gelen paylarla da yapılıyor. Bir taraftan kamu olarak hizmet veriyoruz bir taraftan özel sektörden hizmet satın alıyor. Türkiye OECD içerisinde sağlığa en az para ayıran ülkedir. Bunun artması gerekir.
YABANCI SERMAYE TÜRKİYE'YE GELDİ
Biz parayı değerini yerinde kullanmayı bilen bir ülkeyiz. Bugün Türkiye'de SGK yepyeni cihazla bir MR çekimi 35 Avro'ya malolurken İspanya'da 200 Avro'ya maloluyor. Türkiye'de onlarca ilaç firması tamamen yerli sermayeyle kurulmuştur. İlaç firmalarının bir kısmı yabancı sermaye tarafından satın alındı ya da onlar geldi ortak oldu. Türkiye bugün ekonomisiyle kendisine doğrudan sermaye yatırımı yapılan bir ülkedir. Bu durum rahmetli Özal beyin iktidara geldiği ilk yıllarda olmuştur.
KÜRTAJ BEBEĞİN HAKKINA TECAVÜZDÜR
Kürtajla ilgili olarak tamamen yasaklanması anlamında bir şey konuşulmadı. Sadece Başbakanımız nüfusla ilgili bir toplantıda bu hususu konuştu. Kürtajın bebeğin hakkına tecavüz olduğunu, cinayet anlamına gelebileceğini ifade etti. Eğer gereksiz yere anne ve bebeğin hayatı sözkonusu değilken bir toplumda kürtaj yaygınlaşıyorsa hem toplum hem de bebek adına bir haksızlıktır. Kürtaj bebek önlemi yöntemi olarak kullanılmamalı. Kürtajın bir aile planlaması ya da çocuk yapılmasını önleyici bir yöntem olarak kullanılmasının önüne geçmek gerekiyor. Sezeryan da mutlaka ihtiyaç halinde yapılması lazım.
HEKİM SAYISI OLMASI GEREKENDEN AZ
Randevu hastaneye gidecek vatandaşın işini kolaylaştıracak bir yöntem. Yoksa hastaneye giderek sıraya girip de muayene olabiliyorsunuz. Türkiye'ye bugün çoğunluğu Avrupa olmak üzere yılda 100 bine yakın insan sadece sağlık hizmeti almak için geliyor. Göz ameliyatı, kalça protezi, implant benzeri işlemler için yurtdışından, Avrupa'dan insanlar Türkiye'ye geliyor. Türkiye'de hekim sayısı olması gerekenden az. Büyükşehirlerde, İstanbul'da randevuyu kolayca alamıyorsak bunun yegane sebebi doktor eksikliği.
BİR DOKTORA 170 BİN KİŞİ DÜŞÜYOR
Türkiye'de neoliberal politika uyguluyorsunuz deyip de tam güne karşı mahkemeye gidenler aynı kişiler. Doktorların üzerinde fazla iş yükü var deyip, doktor sayısının artırılmasına karşı çıkanlar da aynı çevreler. Mutlaka Türkiye'de doktor sayısının toplamda artması lazımdır. Biz bunu 2023'e kadar tamamlayabileceğimizi düşünüyoruz. Türkiye'de her 100 bin kişiye 170 doktor düşüyor. Bunun anlamı Türkiye'deki hekim arkadaşlarımızın Avrupa'daki hekimlere kıyasla iki misli iş yükü var.
HABERTURK.COM