Kalın bağırsağın en sonundaki rektum bölümü dışında kalan diğer alanlarda gelişen kanserlere kalın bağırsak, bir başka deyişle, ‘kolon kanseri’ deniyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün 2020 yılı verilerine göre; kolon kanserinin içinde bulunduğu kolorektal kanserler dünyada erkeklerde ve kadınlarda en sık görülen 3. kanser türü olarak yerine koruyor. 2020 yılında dünyada yaklaşık 2 milyon, ülkemizde de yaklaşık 20 bin kişinin kolorektal kanser tanısı aldığı belirtiliyor. Üstelik son yıllarda, kolon kanserinin görülme sıklığının 50 yaş altındaki kişilerde gün geçtikçe arttığı, yapılan istatistiklerle ortaya konmuş. Kolon konserinin artık genç yaş grubunda daha fazla görülmesine sebep olarak; günümüzde giderek yaygınlaşan “Batı tipi beslenme alışkanlığı”, çağımızın önemli bir problemi olan “obezite” ve sigara kullanımındaki artış gibi etkenler gösteriliyor.
DÜZENLİ TARAMA ŞART
Kolon kanseri aslında büyük oranda önlenebilen ve erken tanı konulduğunda tedaviden oldukça yüz güldürücü sonuçlar alınabilen bir kanser türü. Çünkü bu kanserin yüzde 90 gibi büyük bir oranının nedeni polipler oluyor ve düzenli yapılan kolonoskopi taraması sayesinde bu lezyonlar kansere dönüşmeden önlenebiliyor. Dr. Emir Çapkınoğlu, kolon kanserinden korunmak için hiçbir risk faktörü olmasa bile herkesin 45 yaşından itibaren düzenli olarak kolonoskopi taraması yaptırması gerektiğini belirterek, “Rutin taramalarda; her yıl gaitada gizli kana bakılması ve 5 yılda bir kolonoskopi açısından değerlendirilmeniz öneriliyor. Ancak tarama sıklığı, risk faktörleriniz ve ek hastalıklarınız gibi birçok etkene bağlı olarak değişiklik gösteriyor. Polipler kolonoskopide tespit edildiği takdirde işlem sırasında hemen alınabiliyor ve böylece daha sonra gelişebilecek olan kolon kanseri büyük oranda önleniyor. Ayrıca kanser gelişmiş ise erken evrede yakalanması sayesinde tamamen iyileşme sağlanabiliyor” diyor.
Pek çok etken sorumlu olsa da…
Kolon kanserinin oluşum nedeni henüz tam olarak bilinmese de, pek çok etkenin sorumlu olabileceği belirtiliyor. Kolon kanserinin oluşum sebepleri; önlenebilir ve önlemez olarak ikiye gruba ayrılıyor. Önlenemez nedenlerin en önemlisi, ailede kolon kanseri öyküsü bulunması. Ayrıca 50 yaşından büyük olmak, kolonda polip varlığı öyküsü, inflamatuar bağırsak hastalığı tanısı almış olmak da önlenemez sebepler arasında gösteriliyor. Sigara, kronik alkol alımı, hareketsiz yaşam sürmek ve obezite ise önlenebilir nedenler arasında yer alıyor. Pek çok etken sorumlu olsa da, bağırsak içinde yerleşen polipler, kolon kanserinin en sık görülen nedeni olarak ilk sırada yer alıyor. Hemen herkeste gelişebilen polipler genellikle zararsız oluyorlar. Ancak poliplerden bazıları, 8-10 yıl gibi bir zaman diliminde, ölümcül olabilen kolon kanserine dönüşebiliyor. Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Emir Çapkınoğlu, çoğunlukla semptom vermedikleri için kolon poliplerinin ancak düzenli yapılan kolonoskopi yöntemiyle tespit edildiklerini anlatarak, “Kolon polipleri, 10-15 dakikada tamamlanan kolonoskopi yöntemiyle güvenli bir şekilde ve tamamen çıkartılabiliyor. Dolayısıyla kolon kanserinden en iyi korunma yöntemi, poliplerin düzenli olarak taranması ve çıkartılmasıdır” diyor.
Kolon kanserinde belirtiler genellikle polipler kanserleşmeye başladıkça ortaya çıkıyor. Çoğunlukla daha sık veya daha az tuvalete gitme gibi bağırsak alışkanlıklarındaki değişiklikler, karında şişkinlik ve gaitaya kan bulaşması gibi bazı belirtilerle kendini gösteriyor. Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Emir Çapkınoğlu, “Semptomlarını bilmek en azından kolon kanserinin erken evrede yakalanmasına yardımcı oluyor” diyerek, şöyle devam ediyor: “Kolon kanserinin en erken belirtisi çoğunlukla dışkıya bulaşan gizli kanama oluyor. Karın ağrısı ve şişkinlik gibi semptomlar ise genellikle tümör biraz daha büyüyünce ortaya çıkıyor”
Tedavinin başarı oranı çok yüksek!
Erken dönemde tanı konulduğunda kolon kanserinin tedavisinde oldukça başarılı sonuçlar alınabiliyor. Öyle ki özellikle bağırsak duvarına sınırlı şekilde yakalanmış olan erken evre kolon kanserinde 5 yıllık yaşam şansı yüzde 90 gibi yüksek bir oranda seyrediyor. Erken yakalanan kolon kanserinde, genellikle ilk olarak cerrahi yönteme başvuruluyor. Bu yöntemde tümörlü bölge ile çevresindeki dokular, lenf düğümleriyle birlikte çıkartılıyor. Lenf düğümleri, kanserli hücrelerin kolonun ötesine yayılıp yayılmadıklarının belirlenmesi için mikroskop altında inceleniyor. Kanser hücreleri çevreye yayılmamışsa erken evre kolon kanserinden bahsetmek mümkün oluyor, ancak çevreye yayılım tespit edilirse, ileri evre kolon kanseri olarak değerlendiriliyor.
Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Emir Çapkınoğlu, çoğu hastada kanserli bölüm çıkartıldıktan sonra kolonun iki ucunun hemen bağlanabildiğini belirterek, “Bu sayede hasta günlük yaşantısına daha hızlı dönüş yapabiliyor ve hayat kalitesi kaybı yaşanmıyor“ diyor. Kanserin evresine göre; ameliyat öncesinde veya sonrasında kemoterapi, nadiren de radyoterapi yöntemine başvuruluyor. Dr. Emir Çapkınoğlu, uzak organlara yayılmamış olan erken evre kolan kanserlerinde robot ve laparoskopi gibi kapalı tekniklere başvurulduğuna işaret ederek, “Bu yöntemler daha az ağrı ve daha az enfeksiyon riski sayesinde hastaların günlük yaşamlarına daha kısa sürede dönmeleri gibi önemli faydalar sağlıyorlar” dedi.