1950'li yıllarda doğumda babadan bahsetmezdik.
1950 yılında basılan Sunday Express Bebek Kitabı bir hastanedeki doğum sahnesini anlatıyor: "Doğum odasında, beyaz parlak ışıklar altında sedyeden doğum masasına alınacaksınız. Yıllardır alanlarında uzmanlaşmış doktor ve hemşirelerin yardımı ve desteği ile bebeğiniz doğacak"
Peki bu sahnede baba nerede?
BBC'nin haberine göre, Leeds Üniversitesi'nden Dr. Laura King, "1950'li yılların tanıklıklarına bakıldığında birçok erkeğin doğumhanenin onlara göre bir yer olmadığını düşündüklerini" söylüyor.
Dr. King'in 'Pub'da gizlenmekten kordonun kesilmesine' başlıklı araştırması 1950'li yıllardan bu yana anne ve babaların doğum deneyimlerini içeriyor.
Dr. King, "Bu fikre alışamayan çok erkek vardı. Aynı şekilde çok sayıda kadın da eşlerinin kendilerini o halde görmesi düşüncesinden hoşlanmıyorlardı" diyor.
İngiltere'de Kraliçe Victoria döneminden bu zamana gelen bir gelenek var.
Dr. King "1920'li, 30'lu ya da 40'lı yıllarda çiftler birbirlerini çıplak görmeme konusunda anlaşıyorlardı. Örneğin altı çocukları olan bir çift, birbirlerini hiç tamamen çıplak görmemiş olabiliyorlardı" diye konuşuyor.
Ancak bu kuralı delen istisnalar da vardı. Örneğin Prens Albert'in bazı çocuklarının doğumu sırasında Kraliçe Victoria'nın yanında olduğu söyleniyor.
Ayrıca aristokrat ailelerden erkekler de, erkek çocuklarının doğumu sırasında eşlerinin yanında bulunuyorlardı.
1950'lerde babalar pub'da beklemeyi tercih etmiş olsa da, bazı şeyler yavaş yavaş değişmeye başladı. 1948 yılında Ulusal Sağlık Servisi'nin kurulmasıyla birçok kadın doğumu evde değil, hastanede yapmaya başladı.
Değişim 70'lerde
King, 1951'de University College London gibi bazı hastanelerin erkekleri doğuma girmeye teşvik ettiğini söylüyor.
Ancak asıl değişim 1970'lerde yaşandı.
King bu dönemde kesin istatistikler olmamakla birlikte oranın yüzde 70-80'lere çıktığını söylüyor.
1970 yılında her kadının hastanede doğum yapma hakkının olması gerektiğine dair bir raporun yayınlanmasıyla birlikte evde doğum sayısı azalma gösterdi.
Kadınlar hastanede doğum yaparken yanlarında kendilerine manevi destek verecek birine ihtiyaç duydu ve bu görevi erkekler yerine getirmeye başladı.
1970'lerde bu konuda kadının, erkeğin ve sağlık görevlisinin farklı farklı duyguları vardı.
King, doktorun, doğumhanede neyi neden yaptıkları konusunda sorular soran üçüncü bir kişinin varlığında rahat hissedemeyeceğini düşünenler olduğunu söylüyor.
Ayrıca bazı ebeler de buna şüpheyle yaklaşıyordu.
Ancak konunun tıp dergilerinde tartışılmaya başlanmasıyla bu artık değişmeye başladı.
King, "II. Dünya Savaşı'ndan bu yana değişen mahremiyet ve evlilik kavramlarının anne ve babalar üzerinde de büyük etkisi oldu" diyor. Artık kadın ve erkek arasındaki duygusal bağ daha fazla önemseniyor.
İngiltere'de 1950'lerde, savaş sonrası dönemin zor ekonomik koşulları altında, ellerinde makas ve forsepsle evden eve koşan ebelerle ilgili filmlere nostalji ile bakıyoruz. Bu filmlerde erkek genelde dışarıda bekliyor oluyor.
Şimdiyse doğum programlarında erkeğin eşiyle doğum havuzuna girdiğini, kordonu kestiğini ve bebeğin cinsiyetini ilk onun duyurduğunu görebiliyoruz.
Örneğin Prens William, Temmuz ayında bebeğinin doğumuna girmeyi istemeseydi birçok kişi çok şaşıracaktı.