Çocuk yetiştirme konusunda en önemli kavramlardan biri olan özgüven, kişilik gelişiminin ve egonun özünü oluşturmakla kalmıyor, eksikliği durumunda da hayatı zindana çevirebiliyor. Doğumdan itibaren başlayan ve ergenliğin sonuna kadar ki zaman dilimi içerisinde altyapısı oluşup, şekillenen yeterlilik anlamına gelen özgüveni, olmazsa olmaz bir özellik şeklinde nitelendiren Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Oktay Aydın, “Bir insanda özgüven eksikliği olursa, o insanın istediklerini yapabilme, ayakları üzerinde durabilme, strese karşı dayanıklılık gösterme ve sağlıklı ilişkiler kurabilme noktalarında problem yaşar. Özgüven eksiği olan insan, en ufak stres faktörleri karşısında bile ayakta durmakta zorlanır. Bu nedenle anne, baba ve eğitimciler, çocuklardaki özgüveni çok iyi beslemeli” ifadelerini kullandı.
Abartılı bir özgüvenin, aslında özgüvensizliğin kamuflajı olduğunu belirten Oktay Aydın, “Çocukta zayıf ya da abartılı özgüven varsa buna uygun bir tablo ortaya çıkar. Her ikisi de özgüven eksikliğinin işaretidir. Bu durumda özgüven eksikliğinin temellerini iyice analiz edip uzman desteği almak önemlidir. Çocukların özgüven eksikliğinin nedenlerini yakalayıp sürece oradan başlatmak gerekir. ‘Sen akıllısın, uslu bir çocuksun’ gibi içi boş genellemeler yapmak yerine, onların küçük davranışlarını kutlamalıyız” şeklinde konuştu.
Özgüvenin anne, baba ve öğretmen tarafından çocuğa kazandırabileceği ifade eden Oktay Aydın, özgüveni geliştirmenin iki yolu olduğunu söyledi. Aydın, “Özgüveni geliştirmek için yapılması gerekenlerin ilki çocuklara başarı duygusunu tattırmak olmalıdır. Çocuğa 10 sorumluluk verdiğimizde bunun 7 tanesini yapabileceğine inandırmalıyız.Dolayısıyla çocuklara ‘Yapamıyorum, başaramıyorum’ değil, ‘Yapabiliyorum, başarabiliyorum’ duygusunu yerleştirmeliyiz. İkinci önemli yol ise çocuklara geri bildirim vermemizdir. Çocuğun gün içerisinde ortaya koyduğu olumlu ve olumsuz davranışları karşısında, olumluları biraz büyütüp kendisine aktarmalıyız. Mesela çocuk, arkadaşıyla oyuncağını paylaştıysa, bunun için onu kutlamalıyız. Böylece çocuğun benlik algısı gelişir ve eğer bir çocuk başkaları tarafından paylaşımcı olarak algılanırsa, bir süre sonra o da kendisini öyle algılar. Çocukları yetiştirirken başarı duygusunu tatmalarını sağlamak ve olumlu davranışlarına geri bildirimler vermek, onların özgüvenlerini sağlıklı bir zemine oturtur” ifadelerine yer verdi.
Anabilim Eğitim Kurumları’nda rehberlik desteği de veren Oktay Aydın sözlerine şöyle devam etti;
“Çocukta yeterince özgüven yoksa kendini ifade edemez. Topluluk karşısında konuşmak, sorumluluk sahibi olmak, derste söz almak ve herhangi bir grup faaliyetinde o grubun sürükleyicisi olmak istemeyebilir. Genellikler geri planda olan ve çok fazla karşımıza çıkmayan bu çocuklar, öğretmenlerin de gözden kaçırmasıyla sınıfın kıyısında köşesinde kalır. Farkında olmadan bu erozyon yıllar içerisinde birikerek devam eder. Bu nedenle özgüven eksikliğini meydana getiren nedenler uzman desteği ile ortaya çıkarılmalı ve çözüme oradan başlanmalı” dedi.
Banu EZBER