TTB Pratisyen Hekimler Kolu (PHK), aile hekimliğinin tüm Türkiye'ye yaygınlaştırılarak uygulanmaya başlamasının birinci yıldönümü nedeniyle, bugün (13 Aralık 2011) bir basın toplantısı düzenledi.
TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Eriş Bilaloğlu, TTB PHK Başkanı Dr. Mehmet Çakmak, TTB PHK Genel Sekreteri Dr. Figen Şahpaz'ın katılımıyla düzenlenen basın toplantısında, aile hekimliği uygulamasının içinde bulunduğu durum aktarıldı.
Türk Tabipleri Birliği tarafından yapılan açıklama şöyle;
Bugün 1. Basamak sağlık hizmetlerinde aile hekimliği uygulamasının Sağlık Bakanlığı tarafından tüm Türkiye’ye yaygınlaştırılmasının birinci yıl dönümü. Birinci yılın öncesinde bitip tükenmeyen ve hiçbir ders alınmayan 6 yıllık bir “pilot uygulama”yı da buna eklemeliyiz.
Bu geçen yıl ve yıllar içinde Türk Tabipleri Birliği ve onun Pratisyen Hekimler Kolu olarak öngörülerimizi, değerlendirmelerimizi, uyarı ve eleştirilerimizi her türlü vasıtayla ve sık sık da sizlerin aracılığınızla ilettik. Hiçbiri iktidar tarafından, Sağlık Bakanlığı tarafından dikkate alınmayan değerlendirmelerimizin doğruluğunu gösterdi geçen zaman. Son bir yıllık ülke çapındaki aile hekimliği uygulamasında durum nedir?
1- En başta belirtelim ki; şu veya bu gerekçelerle aile hekimliğini seçmemiş, tercih etmemiş hekim arkadaşlarımız için bu altı yıl mağduriyet ve eziyetle geçen bir süre olmuştur. Altı yılın sonunda aile hekimliğini tercih etmiş arkadaşlarımız için de gelinen durum çok farklı değildir.
Sağlık alanında yapılan bütün yasal değişiklikler ve uygulamalar sağlık hizmetinin paralı ve pahalı hale getirilmesine yöneliktir. Bütün sağlık alanlarının kar alanlarına dönüştürülmesine yöneliktir. Aile hekimliği uygulaması da bütün gizleme, yalanlama çabalarına rağmen birinci basamak sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi, taşeronlaştırılmasıdır. Muayenehanelere karşı olduğunu her fırsatta dile getiren bakanın 1. basamak sağlık hizmetlerini getirdiği nokta 21.000 küçük küçük muayenehanedir.
2-Yurttaşlar son Sağlık Uygulama Tebliği(SUT) değişikliği ile aile hekimlerinin yazacağı her reçete için 3 TL bedel ödemeye başlayacaklardır. Ayrıca her kalem ilaç için 3 TL’ye kadar ödeme yapılması gündemdedir. Bu düzenlemeler ve 2012 yılı itibariyle gündeme gelecek prim ödeme, artan katkı payı ödemeleri gibi uygulamalar artık bakanlığın elinin hep vatandaşın cebinde olacağının açık ifadeleridir.
3-Aile hekimliği yapan arkadaşlarımız geleceklerine ilişkin kaygı içindedir. Kıyasıya bir rekabet ortamı onları beklemektedir. “Siz kamu çalışanısınız” söylemlerine rağmen elektriğini, suyunu ısınma giderini, kirasını ödeyen, kamuda çalışan hekimlerden farklı olarak Zorunlu Mesleki Sigorta bedelinin tamamını kendi ödeyen hekim arkadaşlarımız bakanlığın gözünde “özel hekim” olduklarının farkındadırlar. Güvenceleri pamuk ipliğine bağlı hale getirilmiştir. Gelecek dönem sözleşmelerini kiminle, hangi koşullarda yapacakları belli değildir.
4-Aile hekimleri pozisyonlarını büyük oranda kendi iradeleriyle seçmemişlerdir. Kendilerine aile hekimliği dışında seçenek hemen hemen bırakılmamıştır. Başlangıçta verilen güvenceler de yavaş yavaş ortadan kalkmaktadır. Başlangıçtaki “görece” yüksek ücrette, bir yıl geçmeden şu veya bu nedenle düşüşler başlamıştır. Aile Sağlığı Merkezlerinin A, B, C, D olarak sınıflandırılmasıyla birçok hekimin cari gider ödemesi yarıya varan oranlarda düşürülmüştür. Nüfusun azalması, negatif performans uygulaması ile maaşları kırpılan hekim sayısı artmaktadır.
5- Akıla ziyan ceza puanları, tehditlerle; sözleşme feshi kaygısıyla aile hekimliği yapanlar bir cendereye sokulmuşlardır.
6-Yıllardır bir ekiple hizmet veren hekimler, niteliği sistem tarafından önemsenmeyen bir“aile sağlığı elemanı” ile hizmet vermek zorunda bırakılmışlardır. Ancak maaşını ödemek kaydıyla başka “elemanlar” da çalıştırabilmektedirler.
7-Aile hekimliği yapan arkadaşlarımız işletme, ticaret, rekabet, muhasebe vb. konularını da en az hekimlik kadar bilmek zorunda bırakılmakta; aksi halde kaybeden olmak zorunda kalmaktadırlar.
8-Aile hekimleri 5-7 günlük “uyum” eğitimi dışında bir eğitimi “hala” almamışlardır. Geçen 7 yıl dikkate alınırsa sadece bu eğitimle emekliliğini tamamlayacak arkadaşlarımızı görmek mümkün olabilecektir. Özellikle daha önce sağlık ocağı deneyimi olmayan, birinci basamak dışından gelen binlerce hekim ve yardımcı sağlık personeli için bu durum dramatiktir.
9-3500- 4000 kişiye koruyucu sağlık hizmeti, birinci basamak tedavi hizmeti, sağlık eğitimi, gezici sağlık hizmeti ve evde bakım hizmeti ile idarenin yüklediği diğer iş yükünün iki kişilik bir kadroyla kaldırılmasını, yürütülmesini beklemek hayaldir.
10-Hekimlere her semtte aynı ücreti ve cari gider ödemesini yaparken, daha lüks semtler için fahiş kiralar belirlemek, sağlık ocaklarının çoğu bağış araç gerecini fahiş fiyatlara kiralamak, satmak Bakanlığın hizmet değil ticaret anlayışıyla yaklaşımının göstergesidir.
11- Toplum Sağlığı Merkezlerini sayı ve kadro olarak güçsüz bırakarak TSM’lerin yapması gereken birçok işi de Aile Sağlığı Merkezlerinin üstüne yıkmak; iki kuruluşun görev tanımlarını net ortaya koymamaktan dolayı buralardaki hekim ve sağlık çalışanları gereksiz yere karşı karşıya getirmektedir.
12-Birçok yerde aile hekimlerine acil ve adli nöbetlerin yüklenmesi keyfi ve haksız bir uygulamadır.
13- Aile hekimliği uygulamasıyla birlikte 1. Basamakta son derece önemli işlevi olan Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezleri, Verem Savaş Dispanserleri, Kurum Hekimlikleri, 112 Acil Servis istasyonları gibi kuruluşların hem yetişmiş hekim sayıları son derece azalmış, hem sayıları azalmış, hem de çok önemli işlevlerinden çok geri noktalara düşürülmüşlerdir.
Değerli basın çalışanları,
Yıldönümleri, olan bitenin değerlendirildiği, ulaşılan- ulaşılamayan hedeflerin gözden geçirilip geleceğe yönelik daha iyi planlamaların yapıldığı dönemlerdir. Sağlık Bakanlığı'nın da bu 1+6 yıllık aile hekimliği uygulamasını değerlendirip yanlışlarından dönmesi, toplumun yararına, halkın sağlık hakkına, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının yaşam ve çalışma koşullarına dair daha olumlu koşulları gerçekleştirecek düzenlemeler yapması beklenir değil mi? Hayır, biz artık böyle bir umuda sahip değiliz. Artık hükümetin, Sağlık Bakanlığı'nın bu tür kaygılarının olmadığı gün gibi açıktır. Milyarlarca lira harcayarak yapılan 12 Haziran 2011 seçimlerinde oluşan meclisi bir tarafa iterek “kanun lazımsa ben yaparım” anlayışıyla ülkeyi Kanun Hükmünde Kararname (KHK) bombardımanına tutan hükümet; 663 sayılı KHK ile ülkenin sağlık sistemini koca bir şirket, sağlık hizmetini ticaret, tüm hekim ve sağlık çalışanlarını sermaye sınıfının karı için hizmet üreten makinelere dönüştürme amacını çırılçıplak ortaya koymuştur.
Aile hekimliğinin ülke genelinde uygulanmaya başlanmasının yıl dönümünde TTB Pratisyen Hekimler Kolu olarak aile hekimlerine yönelik hukuksuzlukların karşısında olmaya; birinci basamak sağlık hizmetlerinin bir ekip hizmeti olarak, bölge tabanlı, sürekli, etkili, ulaşılabilir, eşit, kapsayıcı, bütüncül bir sağlık hizmeti olarak kamu eliyle ücretsiz sunulmasının gereğini savunmaya devam edeceğimizi bir kez daha ifade etmek isteriz.
Çünkü Türk Tabipleri Birliği Yasası’ndan gelen birinci vazifemiz “…hekimliğin kamu ve kişi yararına uygulanıp geliştirilmesini sağlamak ve meslek mensuplarının hak ve yararlarını korumak”tır
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ