Dünyada sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaştığı ve dolayısıyla arttığı durumlarda, acil servislere başvuru oranları düşerken Türkiye'de artıyor.
Dünyada sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaştığı ve dolayısıyla arttığı durumlarda, acil servislere başvuru oranları düşerken Türkiye'de artıyor. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı'nın(TEPAV) Politika Notu'na göre bu durum acil servislerin sağlık ocakları gibi kullanılmasından kaynaklanıyor.
TEPAV Araştırmacısı Selin Arslanhan'ın hazırladığı "Muayene sayısındaki artış, anlamlı bir erişim artışını mı ifade ediyor" başlıklı politika notu yayımlandı. Çalışmada, "Sağlıkta Dönüşüm Programı" ve onunla eş zamanlı olarak yürütülen "Sosyal Güvenlik Reformu"nun Türk sağlık sisteminde önemli değişikliklere neden olduğuna dikkat çekilerek, bu iki sürecin ortak amaçlarından birinin sağlık hizmetlerine erişimi kolaylaştırmak ve arttırmak olduğu ifade edildi.
Bu çerçevede, 1990'lı yıllardan itibaren devam eden muayene sayısı artışının 2003 yılı sonrasında hızlandığı ve 2009 yılında 2003'teki rakamın yaklaşık üç katına ulaştığı açıklanan Politika Notu'nda, "Peki, bu değişim gerçekten anlamlı bir erişim artışını mı ifade etmektedir? Çalışmanın amacı bu sorunun cevabını acil servise başvuru oranları ve maliyetler ile ilişkilendirerek tartışmaktır" denildi.
Çalışmada, "Konu ile ilgili literatürde, sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaştığı ve dolayısıyla arttığı durumda, kişiler sağlık problemleri acilleşmeden sağlık kurumlarına ulaşabildiğinden dolayı acil servislere başvuru oranlarının düşmesi beklenmektedir. Acil servise başvuru maliyetlerinin normal polikliniğe başvuru maliyetinden yüksek olmasından dolayı, erişim artışı ile birlikte acil servislerden böyle bir tasarrufa da gidilmesi olasıdır" ifadelerine yer verildi.
-ACİL SERVİSE BAŞVURULAR HIZLA ARTTI-
Türkiye'de gerçekleşen sağlık kurumlarına başvuru sayısının artışı benzer şekilde değerlendirildiğinde beklenenin tersine acil servise başvuru sayısının da hızla arttığı değerlendirmesinin yapıldığı Not'a şöyle devam edildi:
"Ayrıca acil servise başvuruların toplam başvurular içerisindeki payı yüzde 27 olup diğer ülkelere göre oldukça yüksek bir orandır. 2003 yılı sonrasındaki değişimlerin de katkısı ile sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaşması ve başvuru sayısındaki artış, acil servis başvurularını negatif yönde etkilememiştir. Acil servis başvurularının hızlı artışının yanı sıra belirli bir dönemde yapılan başvuru sayısı kişi sayısının üzerindedir. Örneğin 2010 yılı 4 aylık veri incelendiğinde, acile başvuru sayısının başvuran kişi sayısının iki katı olduğu görülmektedir. 4 ay gibi kısa bir dönemde kişilerin tekrar tekrar acile başvurmaları, acil servislerin sağlık ocağı ya da poliklinik gibi kullanıldığına işaret etmektedir."
-BİRİNCİ BASAMAK SAĞLIK KURULUŞLARINA GÜVEN EKSİKLİĞİ ARTIŞI TETİKLEDİ-
Çalışmada bu gelişmenin, 2003 yılı sonrasında gelen yönetmelikler ile hastanelerin acil servise başvuran hastaları hiçbir şekilde geri çevirememeleri, acil servislerden katkı payı alınmaması, mesai saatleri dışında acile başvuru yapılabilmesi ve birinci basamak sağlık kuruluşlarına güven eksikliğinden kaynaklandığı açıklandı.
-ACİLE BAŞVURAN HASTALARIN YÜZDE 70'İNİ ACİL OLMAYAN VAKALAR OLUŞTURDU-
2005 yılında acil servislere başvuran hastaların yüzde 65'ini acil olmayan vakalar oluştururken bu oranın günümüzde yüzde 70'lere ulaştığına dikkat çekilen çalışmada şu ifadelere yer verildi:
"Acil servislerin tanımının dışında kullanılmasından dolayı, başvuran kişilerin acillik derecelerine göre sıralanması ve gerçekten acil vakalara öncelik verilmesi amacıyla 2009 yılında triaj uygulaması başlatılmıştır. Triaj uygulaması dışında acil servisler ile ilgili bu durumun çözümü için nedenler detaylı incelenmeli ve birinci basamak sağlık kuruluşlarının güçlendirilmesi ve başvuruların oraya kaydırılması gibi geçici olmayan temel çözümler tartışılmalıdır."