Ankara Sanatoryum Göğüs Hastalıkları Hastanesinin koyduğu "pankreasta tümör şüphesi var, biyopsi yapılmalı" teşhisi sonrasında, down sendromlu kızıyla 40 günde 8 hastane dolaşan yeşil kartlı bir vatandaşımız, hala biyopsisini yaptıramadı
İŞTE "SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM" HİKAYESİ...
Yaşı 62, Adıyaman'ın bir köyünde 23 yaşındaki down sendromlu kızı Nihal ve 65 yaşındaki kronik sağlık sorunları olan eşiyle birlikte yaşıyor. Tek gelirleri, engelli kızlarının asgari ücrete bile karşılık gelmeyen maaşı...
Dolayısıyla sosyal güvenceleri de yeşil kart...
Engelli kızı, annesinden uzun süre ayrı duramıyor ve annesi gittiği her yere onu da götürmek zorunda kalıyor.
Nefes darlığı şikayetiyle (1) Ankara Sanatoryum göğüs hastalıkları hastanesine tedavi amaçlı yatırılır ve burada yanından ayıramadığı down sendromlu kızıyla birlikte yirmi gün tedavi görür. Aynı zamanda kronik şeker ve tansiyon hastası olan Emine B., sanatoryumdaki tedavisi sırasında pankreasta tümör olabileceği şüphesiyle (2) Keçiören Eğitim Araştırma Hastanesi gastroenteroloji bölümüne gönderilir ve buradaki tetkikler neticesinde pankrestan tümör şüphesiyle biyopsi yapılması istenir. Hikaye de bundan sonra başlar...
Sanatoryumda hastayı takip eden doktor, bu işlemin (3) Ankara Yüksek ihtisas Hastanesinde yapılmasını salık verir ama kızıyla birlikte hastanede kalmaktan son derece sıkılan hasta, memleketi olan Adıyaman'daki hastaneden bu işlemin Malatya'daki üniversite hastanesinde yapılabildiği bilgisini alır, Adıyaman bu işlem için gelen hastaları Malatya'ya yönlendirdiğini söyler.Hasta, Adıyaman'a gittiğinin ertesi günü sabah 10.00'da Malatya'ya gider.Burada (4) Turgut Özal Eğitim Araştırma Hastanesinden aldığı cevap, "Biz bu işlemi yapmıyoruz, Adıyaman'dan son iki saat içinde gelen bize gönderilen üçüncü hastasınız,Adıyaman bizim işlemi yapmadığımızı biliyor. İsterseniz Elazığ'a gidebillirsiniz, orada bu işlem yapılyor...."
Hasta, ordan çıkıp (5) Elazığ'a gider ancak buradan da aldığı cevap: "Evet, bu işlemi yapıyoruz, ama cihazımız bozuk, tamire gidip gelmesi en az 10 gün sürer, gidin bizi 10 gün sonra arayın randevu alın."
Bunun üzerine memleketine dönen hasta, biyopsinin (6) Gaziantep Üniversite Hastanesinde yapıldığını öğrenir ve ertesi gün kalkıp Gaziantep'e gider.Hastanede iki saatlik bir bekleyişin ardından aldığı cevap: "Cihazımız var ama bu işlem için özel bir iğne lazım, bizde de şimdi o iğne yok, ne zaman temin edebileceğimiz konusunda net bir şey söyleyemeyiz...."
Emine B., iki gün sonra yine Ankara'ya gider.Yüksek İhtisas Hastanesinde gastroenteroloji ve gastroenteroloji cerrahisi bölümlerine 3 saatlik beklemeden sonra o zamana kadarki tetkik, tahlil ve epikriz raporlarını göstererek muayene olur. Sonuçta biyopsi olması gerektiği ama hastanelerinde bu işlemi yapacak iki hocanın da önümüzdeki 20 gün izinli oldukları söylenir. Bu arada şeker ve tansiyon hastalığı da olan hasta iyice bitap düşer.Ertesi gün (7) Dışkapı Eğitim Araştırma Hastanesine gider, buradaki gastroentrolji muayenesinden sonra iki saatlik bir bekleyiş başlar, sonunda biyopsiyi yapacak hoca gelir, tam dosyasına bakacakken bir telefon gelir ve hoca bir saat sonra geri gelir. Hastaya bir hafta sonra gelecek bir doktor arkadaşıyla beraber biyopsi yapabileceklerini söyleyip hastayı gönderir. İki gün sonra, biyopsiyi yapacak hoca, hastayı arayıp arkadaşım bu hafta gelemiyor, diğer hafta biyopsi yapabiliriz, isterseniz memleketinize gidip iki hafta sonra gelin der. Hastanın morali iyice bozulur. Biyopsi işlemini Ankara'da yapabilecek (8) GATA vardır diye duyar. İki gün sonra GATA'ya gider, burada kendisine bir hafta sonra biyopsi yapılabileceği şifahen ifade edilir ve yazılı bir randevu ya da bilgilendirme yapılmaz. Hasta şu an bir haftanın daha geçmesini sabırla beklemektedir.
Burada anlatılanlar 40 günlük bir süreçtir ve bu süreç devam etmektedir. Bu arada hastanın gittiği her hastane diğer hastanelerin kan sonuçlarını kabul etmeyip hastaya yeniden kan tahlili yapmaktadır. GATA'da kan vermek için kapıda beklerken kapıyı açan hemşire tarafından "kapının önünde ne dikiliyorsun, git şurada bekle..." azarıyla karşılaşır.
Hasta, engelli kızının maaşıyla bu süreçteki masraflarını karşılamaya çalışmakta ve bütün bu mağduriyetleri kızıyla birlikte yaşamaktadır. Hasta, kendini Türkçe tam olarak ifade edemediği için gittiği yerlerde ve doktorlarla olan diyaloglarında iletişim sorunu da yaşamaktadır.
Burada anlatılanlar yurdum insanın sağlıkta yaşadığı dönüşümü ifade etmektedir.