Birçok yerel ve ulusal basında da yer alan sorunlarımız, aynı zamanda (on binlerce sosyologun buluştuğu) yoğun bir şekilde sosyal medyaya da taşınmıştır. Dolayısıyla da sosyologların feryadını duymayan, bilmeyen, görmeyen neredeyse kalmamıştır. Ancak nedense bu konularda Adalet Bakanlığı ( 732 boş kadro ve Cezaevi Tüzüğü Değişikliği), Gençlik ve Spor Bakanlığı (180 boş kadro), Milli Eğitim Bakanlığı (Okul Sosyologu Projesi) ve Sağlık Bakanlığı (330 boş kadro) yetkilileri kelimenin tam anlamı ile ‘sağır ve dilsizi’ oynamaktadırlar. Buna bir de yakın zamanda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına yoğun emekler sonrası ihdası yapılan 500 sosyolog kadrosunun alım takvimi konusundaki belirsizlik ve duyarsızlık eklenmiştir. 2012’de KPSS’YE girip yüksek puan alan yüzlerce aday, Adalet Bakanlığının mülakatlı alımlarında çok düşük puanlıların atanması nedeniyle mağdur olmuş ve bu puanlarını henüz kullanamamıştır. Ayrıca bu yüksek puanlı adayların puanlarının geçerli olacağı son bir atama dönemi (Haziran) kalmıştır. Bu nedenle yüzlerce aday, 500 sosyolog kadrosunun tamamının biran önce atamaya açılması yönündeki haklı taleplerini bakanlığa değişik biçimlerde iletmektedirler. Şayet Haziran’a kalırsa bu alımlar, adaylar (ne olur ne olmaz endişesi ile) tekrar KPSS dershanelerine gitmek zorunda kalacaklardır. Bu yüzdendir ki son 1 aydır Aile Bakanı Sayın Ayşenur İslam’a, adaylar sosyal medya aracılığı ile bu taleplerini yoğun bir şekilde iletiyorlar. Aile Bakanlığının da diğer bakanlıklar (‘sağır ve dilsiz’) kervanına katılması camiamızda ayrıca bir umutsuzluğa ve endişeye sebebiyet vermiştir. Geleceklerine dair umutları tükenmiş, aile kurma hevesleri kursaklarında kalmış ve ertelenmiş, en verimli dönemlerini yıllarca KPSS illetine harcamış, onurları zedelenmiş, çalışıp üretemediğinden dolayı anne-babaya olan mahcubiyetleri artmış on binlerce genç sosyolog, devletin Anayasal sorumluluğunu (49.madde: ”Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır”) yerine getiremediğini düşünmektedir. Mesleğimizin ve meslektaşlarımızın onuru her geçen gün biraz daha zedelenmektedir. Bu durumun düzeltilmesi adına yetkilerin biran önce sorumluluk almasını ve on binlerce insanın talebini artık görmezden ve duymazdan gelmemelerini temenni ediyoruz.