Bilindiği gibi, Anayasa Mahkemesi’ nin Tamgün Yasası konusundaki gerekçeli kararı yayınlandı. Bu karardan sonra, bu yasayı çıkaranlar tarafından, gerekçeler de göz önüne alınarak yasanın yeniden “ torbaya konularak”, çıkarılacağı belirtildi.
Torbaya dahil edilen yeni “Tamgün Yasa Tasarısı” okunduğunda, maalesef Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararından hiç ders alınmadığı ortaya çıkmaktadır. Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararı ya okunmamış, ya anlaşılmamış gibi görünüyor. Ya da biçimsel ve göstermelik bir düzenleme yapılarak, Anayasa Mahkemesi kararının etrafından dolanılmak isteniyor.
Yani yasa tasarısını hazırlayanların zihniyetinde bir değişiklik yok. Yasa tasarısının insan haklarını, çalışma hakkını ve yaşam hakkını tehdit edici ve kısıtlayıcı özelliği aynen devam ediyor. Zihniyetin zemininde, ağır bir hekim ve öğretim üyesi karşıtlığı açıkça seziliyor.
Anayasa Mahkemesi Kararının Özü Neydi?
- Hekimler ve öğretim elemanlarının çalışma biçimi ve niteliği, diğer meslek gruplarından farklıdır. Mesai ile sınırlanamaz.
- Mesaiden sonra çalışmanın yasaklanmasında herhangi bir kamu yararı görülmemiştir. Aksine, çalışmanın sürmesi toplumun yararınadır.
- Toplumda sayısı belirli olan ve açık ihtiyaç bulunan bu meslek gruplarının çalışmasından ve bilgisinden en geniş şekilde yararlanmak doğrudur ve kamu yararınadır. Kurum ayrımı yapmak yanlıştır.
Düzenleme, Bu Gerçeklerden Çok Uzaktadır
Maalesef getirilen düzenleme, bu gerçeklerin yanına bile yaklaşmıyor. Biçimsel bir-iki düzenleme yapılmış.
Yapılan düzenlemede, doktorlar ve diğer öğretim elemanlarına yine kısıtlamalar ve yasaklar getiriliyor. Sadece profesörler ayrılmış. Profesörler, o da idari görevi olmamak kaydıyla “ SGK ile sözleşmesi bulunmayan kurumlarda” mesai saatleri dışında çalışabilirler deniyor. Aslında, onlara da çalışma fiilen yasaklanmış durumdadır. Çünkü, SGK ile sözleşmesiz kurum sayısı, neredeyse sağlık kuruluşlarının % 2-3’ ünü geçmez. Yani profesörlere de mesai sonrası çalışma fiilen kapalı.
Niye yalnızca profesörler? Bu da tartışılması gereken bir durum. Diğer hekimlerle profesörlerin çalışma biçiminde gerçekte fazla bir fark yok. Hekimlik, özünde her yerde aynı nitelikleri taşıyor ve baştan sona özveriye dayalı, 24 saat boyunca hastanın hizmetine endeksli, mesai kavramı olmayan bir meslek.
Ayrıca, niye sadece SKG ile sözleşmeli olmayan kurumlar? Bu sorunun, mantıklı hiçbir cevabı yok.
Sonuç olarak, hekimlerin mesaiden sonra da çalışabilme ve hizmet sürdürebilme hakları fiilen kaldırılmak isteniyor. Türkiye’nin sanki çalışan ve üreten insana ihtiyacı yokmuş gibi.
Ayrıca, “ Aşağıdaki kuruluşlardan yalnızca birinde” ibaresi konularak, hekimlerin SGK ile sözleşmeli kuruluşlarda görev alma imkanı kaldırılmak isteniyor. Hekimler, çaresizliğe ve açlığa mahkum edilmek isteniyor.
Bu Yasa Tasarısı Yine İptal Edilir
Yapılan göstermelik düzenleme, bu yasa tasarısını kurtarmaz. Çünkü özde hiçbir değişiklik yapılmamış.
· Düzenleme, yine insan haklarına aykırı ve çalışma hakkını aşırı kısıtlayıcıdır.
· Yaşam hakkını tehdit edici boyutta insan haklarına aykırıdır.
· Tutarsızdır. “ Hekim açığı var” denilmesine rağmen, hekimlerin mesai dışı fazladan çalışmaları yasaklanmaktadır.
· Ünvanlılar arasında ayrım yapılmıştır. Bunun haklı gerekçeleri yoktur.
Bu nitelikleriyle, bu yasa tasarısının en basit ve kaba hukuk normlarında dahi onay görmesi mümkün değildir. Evrensel hukuk normları, bu yasa tasarısını gerek ulusal, gerekse de uluslararası tüm platformlarda mahkum edecek ve onaylamayacak temel ilkelere sahiptir.
Yanlışta Israr Neden?
Üzücü olan, yanlışta ısrarın sürmesidir.
Bunun da nedeni, bazı yöneticilerin bireysel politik gelecek hesaplarını, ülke çıkarlarından üstün tutmaları, kendilerinin başarılı görüntülerini sağlamak için, ülke kaynaklarını aşırı populizm boyutlarında kullanmalarıdır. Acı olan, ülkenin bu tür bencil politikalara karşı suskun kalması ve geniş biçimde set çekememesidir. Bu tür hatalar, ülkemizde bu nedenle deneme-yanılma ile geri dönmekte, ağır hasarlar sonucu düzeltilmektedir. Bu durum da, ülkeye zaman ve kaynak kaybına neden olmaktadır.
Tam gün konusunda da görünen odur.
Umarız, hatadan daha erken dönülür.
Doç. Dr. Paşa Göktaş