Tamgün konusunda eski sağlık sistemi mi,
Yeni uygulama mı daha gerçekçidir ?
İşletmecilik ve sistemin finansmanı yönünden bakıldığı zaman, eski sistemin çok daha gerçekçi ve ayakları yere basan bir sistem olduğunu söyleyebiliriz.
Bunu açıklamaya çalışalım.
Eski Sistemin Mantığı Neydi ?
Öncelikle, Cumhuriyet’ in kuruluşundan itibaren, 80 yıl boyunca ülkenin sağlık sistemini günümüze kadar getirmiş olan iktidarlar ve sağlığı yönetmiş görevlilerin akılsız ve yeteneksiz olmadıklarını kabul etmeliyiz. Dönem dönem çok başarılı uygulamalar da yaptılar. Ülkenin gücü oranında, kendi dönemleri itibariyle en iyisini yapmaya çalıştılar. Yaptılar da.
Cumhuriyet yönetimleri, tamgün konusunda şöyle bir yaklaşımı benimsediler: “Bütçemiz sınırlı. Doktorlara ve sağlık personeline verebileceğimiz ücret de belirlidir. Daha fazlasını ödemeyi ülkenin ekonomik olanakları kaldırmaz. Sağlık personeline daha fazla ödeme yaparsak, bu defa diğer kesimleri nasıl tutacağız, onlara ne diyeceğiz ? O zaman en iyisi, doktorlara mesai dışında çalışma izni verelim. Sınırlı ve mütevazi bir ücret de verelim. Saat 16.00’ ya kadar bizim hastanelerimizde ve diğer kuruluşlarımızda çalışsınlar. Saat 16.00’ dan sonra da kendilerine çalışsınlar. İsteyen istediği kadar çalışsın. İstemeyen de çalışmayabilir. Böylelikle, biz de sağlık giderlerimizi mütevazi boyutlarda tutabiliriz.”
Bu felsefe, Türkiye’ de 80 yıl boyunca başarıyla uygulandı. Sağlık giderleri de ne derlerse desinler, başarıyla kontrol altında tutuldu.
Aynen bugün olduğu gibi, “Tamgün Yasası” nın hararetli taraftarları da oldu. Tamgün uygulaması iki kez de denendi. İkisinden de kısa sürede dönüldü. Sonuncusunu hatırlayın. Ebe maaşı vali maaşını, asteğmen doktor maaşı tabur komutanı albayın maaşını geçiyordu. Büyük tepkiler oldu.
Ayrıca Türkiye, oluşan ekonomik yükü de kaldıramadı ve uygulamadan dönüldü.
Yeni Deneme De Ekonomik Temelden Yoksun
Şu anda yeni bir denemenin eşiğindeyiz. Ancak, ekonomik veriler çok kötü sinyaller veriyor.
Şunu açıklıkla söylemekte yarar var. Tamgünü uygulamak, sağlığı yöneten bir ekibin kafasında baştanberi mevcuttu. Bu işin parasız olmayacağını ve yürümeyeceğini de farkettiler. Bu nedenle, adım adım ve hızla Sağlık Bakanlığı’ nın genel bütçeden aldığı miktarı yükselttiler. SGK’ dan alınan miktarı da muazzam düzeylere çıkardılar. Ortaya dev bir finansman kaynağı çıktı.
Bu parayı da, doktorlara muayenehanelerini kapattırmak için kullandılar. Bunun için de, hastanelerdeki döner sermaye ve performans ödemelerini artırdılar. Ciddi paralar ödemeye başladılar. Sonuçta, doktorların büyük çoğunluğu muayenehanelerini kapatarak hastanelere döndüler.
Döndüler de ne oldu ? Yaptıkları iş mi arttı ? Hayır. Saat 16.00 yerine, 17.00’ de gitmeye başladılar. Gerçekte, aynı işi yapıyorlar. Sadece kağıt üzerinde çalışma biçimleri “Part-time” yerine “Full-time” yazıyor.
Türkiye bundan ne kazandı ? Çok önemli bir kazanç yok.
Ne kaybetti derseniz, çok şey kaybetti. Sağlık giderleri 6-7 yılda 5 katın üzerine yükseldi, 50 milyar TL’ nin üzerine çıktı. Bütçe açığı katladı. SGK çıkmaza girdi.
Tüm bunlara değer miydi ? diyesi geliyor insanın. Muayenehaneleri kapattırmak takıntısı yüzünden, ülkenin kaynaklarını bu derecede savurgan kullanmak ve ülke bütçesini içinden çıkılmaz hale getirmeye değer miydi ?
Maalesef, bu işi bu duruma sürükleyenlerin, işletme ve ekonomi bilgilerinin olmadığı açık biçimde görülüyor.
Hangi Sistem Daha Akılcı ? Yenisi Mi, Eskisi Mi ?
Sizce hangi yaklaşım daha gerçekçi ve akılcı ? Eski sağlık yönetimlerinin yaklaşımı mı, yeni yaklaşım mı ?
Bizce durum gayet açık. Ancak birkaç yıl sonra, herkes sonuçları görecek ve muhtemelen şöyle denilecek:
“3. Tamgün denemesi oldu. Ancak ödemeler sürdürülemedi. Bütçe açıkları kapatılamadı. SGK iflasa sürükleniyordu. Sağlık giderleri karşılanamaz boyutlara ulaştı. Bu nedenle, 3. Tamgün denemesinden de vazgeçildi ve doktorlara mesai sonrası da, isterlerse serbest çalışma hakkı tanındı”.
Sağlık yöneticilerinin, geçmiş uygulamalardan yararlanacağı ve çıkaracağı sayısız dersler bulunuyor. Yararlanırlarsa, öncelikle ülke kazanacaktır.
06-07-2010
Doç. Dr. Paşa Göktaş
e-mail : tiplab@tiplab.org