Şehir hastaneleri mi? Şehir efsaneleri mi?

Yaşar Genç

Sağlıkta yaşanan dönüşümün son virajı diyebileceğimiz Şehir Hastaneleri birer birer açılmaya başlandı. Şu ana kadar dört şehir hastanesi hizmet vermeye başladı. İnşaatı devam eden ve önümüzdeki süreçte açılacak olanlar da var.

Tamamının açılması ile beraber süreç bu anlamda sonlanacak. Kamuda altyapı yenileme işi tamamlanmış olacaktır.

Uzun yıllardır sağlık sektörünün içerisinde olduğum için haliyle sohbet ortamlarımızda ağırlıklı olarak bu konu gündeme gelmektedir. Hemen her toplantıda şehir hastaneleri konuşulmakta, herkes bu konuda fikir beyan ediyor. Sektörün dışında kamuoyunu da oldukça meşgul eden bir konu bu. Taksicisinden köftecisine birçok insan bu konuda yorumlar-dedikodular yapmaktadır.

Birçok insanın bu konuda kaygıları olduğunu sohbetlerden mülahaza ediyorum. Bu işin dedikodusu oldukça fazla. Dedikodu dememin sebebine gelince; malumunuz bir konuda, yeterince bilgi sahibi olmadan yapılan yorumlar sağlıklı olmaz ve dedikodudan öteye gitmez.

Şimdiye kadar açılan dört hastaneyi gezmiş, incelemiş ve işletenlerle birebir görüşme şansı yakalamış birisi olarak konu hakkında düşüncelerimi paylaşmak ve herkesi doğru bir şekilde bilgilendirmek için bu yazıyı kaleme alıyorum.

Yapılan yatırımların büyüklüğü, herkes gibi beni de oldukça endişelendirmiş ve bende birçok yerde bu konuda bilgi paylaşımlarında bulunmuştum. Bundan önce bu düşüncelerimle ilgili birkaç yazı kaleme almış ve sizlerle paylaşmıştım.

Şu ana kadar açılan en büyük hastane olan Adana Şehir hastanesi 1.550 yatak kapasiteli ve toplamda 320.000 m2 kapalı alana sahiptir. Yeni açılacak 3.500 yatak kapasiteli ve kapalı alanı 1.000.000 m2'den fazla olacak olan hastaneler var yolda. Bu büyüklükte hastaneleri işletmek oldukça zor bir iş. Dünyada bu büyüklükte örneği olmayan yapılar bu anlamda bir devrim niteliğinde.

İkinci büyük sorunda yapıların aşırı büyük olmasından kaynaklanan lojistik süreçleri. Tek bir mutfakta günlük 15.000 yemek üretmek ve bunu zamanında soğumadan tüketiciye ulaştırmak, sonrasında tüketilen yemeğin bulaşıklarını aynı şekilde bulaşıkhaneye toplamak, burada bunları yıkamak ve tekrar kullanıma sunmak. Bu dediğim sayı halihazırda açık olan hastane kapasiteleri. Yeni açılacak yapılarda bu sayı neredeyse ikiye katlanacak. Tüm bu süreçte asansör kullanımından, personel sayılarına kadar herşey çok iyi planlanmalı. Aksi taktirde hem hizmet istenen şekilde verilemez hemde maliyetler aşırı yükselebilir.

Bunun gibi günlük 30.000-50.000 test bakılacak laboratuvar. Bunların numunelerinin alınması, ana laboratuvara ulaştırılması tetkiklerin yapılıp zamanında hekimlere sonuçların iletilmesi.

Günlük 5.000 radyoloji tetkiki düşünün. Bunların bekleme alanı, işlemleri, sonuçları.

70-100 adet ameliyathane düşünün. Buradaki vakalar, hijyeni, steril malzemeleri vs.

Sterilizasyon süreçleri, çamaşırhane süreçleri. Temizlik işi. Güvenlik işi vs.

Günlük 20.000 poliklinik hastası, ziyaretçisi, yatan hastası ve refakatçisi, 6.000-7.000 çalışan. Toplamda günlük 50.000 insanın içerisinde olduğu bir kompleksi düşünün. Bu yapının sürekli işler halde tutulması gerek. Burada sağlık hizmeti verildiği için AVM mantığında bir yönetim yapamazsınız.

Böyle bir yapıdaki bu sayıların yanına ekonomik büyüklüğünü de koyduğumuz zaman, insanların kaygılarının sebebini daha iyi anlıyoruz.

Bu kadar büyük yapılar olunca dedikodular, kaygılar haksız sayılmaz. İlki başarmak her zaman risk barındırır.

Peki açılanlarda durum nedir.

Açılan ve hizmet vermeye başlayan hastanelerde tespit ettiğim, sorunlu olanda var başarılı olanda. Zamanla sistemin oturacağına inancım var. Ancak burada sistem oturana kadar en az maliyetle bu dönemi atlatmak hedef olmalı. Sonuçta buraların finansmanını biz vatandaşlar ödüyoruz.

Başarı neye bağlı derseniz tamamen işletme mantalitesi ile ilgili. Bu yapıların en zor taraflarından birisi işi üstlenen işletmeci özel sektör ile sağlık hizmetini sunacak olan kamu kesiminin uyumlu halde çalışma zorlukları. Mantalite olarak birbirinin zıttı bu iki anlayışın bir arada bu yapıları koordineli işletmesi için çok iyi organize olmaları şart.

Birbiriyle bu manada başarılı bir koordinasyon kurabilenler şu an daha iyi durumda. Özel sektörün yönetim mantalitesini kamuya bir nebze olsun aktarmak lazım. Kamudaki yöneticilerimizin biz patronuz ne dersek o olur anlayışından çıkarak iş birliği halinde özel sektörün dinamiklerinden faydalanmaya çalışmaları gerekir. İdareci gömleğini çıkarıp yönetici gömleğini giymeliler. İşletmeci tarafındaki özel sektör yöneticilerimizin de sadece ticari anlayışla değil sosyal sorumluluk perspektifinden olaylara bakabilme yeteneğini kazanmaları gerekmektedir.

Hata kabul edilebilir. Ancak tekrarı asla. Neyi kast ediyorum. Şimdiye kadar açılan hastanelerde yaşananlar, tecrübeler ve kazanımlar var. Bunların yeni açılacak olanlarda tekrarlanmaması yeni maliyetler ödememizin önüne geçer. Hem kamu hem özel sektör bu konuda bir kurumsal hafıza oluşturarak bunu yeni yerlere aktarmalı. Özel sektörde farklı üstleniciler olduğu için bu konuda iletişimde sıkıntı olabilir. Bu konuda görev işveren olarak kamu kesimine yani Sağlık Bakanlığına düşmektedir.

Sağlık Bakanlığı bir ekip oluşturmalı. Bu ekibin içerisinde sağlık yöneticileri ve teknik olmalı. Bu ekipler açılan ve hizmet vermeye başlayan hastaneleri gezmeli, inceleme ve görüşmeler yapmalı.

Tespitlerini;

► Mimari planlama,

► Elektrik altyapısı,

► Mekanik altyapısı,

► İnşaat,

► Sağlık hizmet sunumu,

► Lojistik Destek hizmetler (yemek, çamaşır, temizlik, güvenlik vs.)

► Kamu özel ilişkilerindeki süreçleri,

konuları üzerinde yoğunlaştırmalılar.

Yapacakları bu tespitlerle başarılı ve sorunlu uygulamalar tespit edildikten sonra bir rapor haline getirilmeli. Gerekli tartışmalar ve analizler paylaşımlardan sonra son hali verilerek ilgili tüm taraflarla ayırım yapılmadan paylaşılmalıdır.

Gerekirse bu konuda toplantılar, çalıştaylar yapılmalı. Bu çalışmalardan elde edilecek kazanımlar tüm paydaşların nihayetinde ülkemizin faydasına olacaktır.

Bakanlık işletmeci firmaların eksiklerini tespit ederek ceza keserim önceliğinde sıyrılmalı.

Bu taraflar kimler olabilir:

► İdare dediğimiz kamu hastane yöneticileri,

► İşletmeci dediğimiz üstlenici firma,

► Planlamayı yapan mimari, elektrik, mekanik ve inşaat ekipleri,

► İşletmede alt yüklenici olarak hizmet veren firmalar,

► Bu yapılara cihaz sağlayan firmalar,

► Sağlık yöneticileri ve dernekleri,

► Danışman firmalar,

Kamu kesiminin yapmasını önerdiğim bu uygulamanın yanında yüklenici olan özel sektöründe yapması gerekenler var. Öncelikle planlama aşamasında işletmeci gözüyle olaylara bakmalı. Sağlık hizmetinin ticari tarafının yanında sosyal sorumluluk tarafının olduğunun bilinci ile hareket etmek. Bu komplekslerde yöneticilik yapacak ekipler önceden tespit edilerek işin başında sürece dahil edilmeli. İnşaat döneminden başlayarak bu işe entegre edilmiş ekipler işletme döneminde çok daha başarılı olduklarını gözlemledim.

Asıl hedef halka hizmet ise bunu yaparken kamu kaynaklarını en etkili ve verimli şekilde kullanmanın hesaplarını yapmak zorunluluğumuz var.

Bu projelerde rakip yok. Kaynaklar bizim. Dolayısıyla bizler aynı taraftayız.

Yaşar GENÇ
Sağlık Kurumları Yönetim Danışmanı

 

Sağlık Aktüel - www.saglikaktuel.com

YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Sağlık Aktüel’e (www.saglikaktuel.com) aittir.  www.saglikaktuel.com biçiminde aktif bağlantı kurulabilir, açık kaynak gösterilmek kaydıyla içerik kullanılabilir. Açık kaynak göstermeden yapılan alıntılar için yasal işlem uygulanacaktır.