1. Yapay Bir Sağlık Sistemi Kuruldu
Maalesef sağlık sistemimizin sorunları devam etmektedir. Halkın ve sıradan vatandaşın gözünden bakıldığı zaman, sanki sağlık sisteminde oldukça iyi işler yapılmış gibi görünmektedir. Ancak, sistemin temel karakteri aşırı populizme ve oy desteği sağlamaya yönelik olmasıdır. Gerçekte, kurulan sistem büyük ölçüde yüksek bütçe harcamalarına dayalı olan, ekonomik olarak sürdürülebilirliği olmayan, zorlamacı ve yapay bir sistemdir.
Populist yönü önde tutulduğu için de, sistemin problemleri iyi anlaşılabilmiş durumda değildir.
2. Sağlık Sisteminin Ülkeye Ekonomik Bedeli Ağırdır
12 yıllık sürede, kamu sağlık giderlerinin 6 milyar TL’ lerden 70 milyar TL’ lere geldiği bir sistemden söz ediyoruz. Bu bedel ülke için ağırdır. Geçtiğimiz bu dönemde, uluslar arası piyasada paranın kolay bulunabilmesi ve kolay borçlanabilme olanakları, Başbakan Erdoğan’ı ve hükümeti yanılgıya sürüklemiştir. Daha doğrusu Başbakan bu konuda yanıltılmıştır. Türkiye, gücünün üzerinde ve efektif olmayan abartılı sağlık harcamalarıyla, gereksiz biçimde borçlanmıştır. 25- 30 milyar TL’ lere akılcı biçimde kurulabilecek benzer etkinlikte bir sağlık sistemi yerine, gösterişli ama savurgan, gerçekte içi boş bir sağlık sistemi anlayışına sürüklenmiştir.
Başbakan’ı yanıltan, geçmiş Sağlık Bakanı ve ekibidir.
3. Hekime Erişim Kolay Mı?
Sağlık sisteminin en temel avantajı olarak, hekime erişimin kolay olduğu belirtiliyor.
"Herhangi bir hekime" erişim kolay görünmektedir. Ancak, "istediğiniz hekime" erişim oldukça zordur. Bürokratik mekanizmalar buna izin vermemektedir. Duvar gibi bir sistemle karşı karşıyasınız. Hekime güven kaybolmuş durumdadır. Bu durum da, yürütülen sistemle ilgilidir.
4. Performans Sistemi: Yolsuzluğun Yasal Hale Getirilmiş Modeli
Hastanelerde kurulan performans sistemi, şu anda yolsuzluğun yasal hale getirilmiş biçimidir. Kağıt üzerinde üretilen verilerle ve bölümler arasındaki dengesiz puanlarla performans primleri alınmaya çalışmaktadır. Adaletsizlik, bizzat sağlık yönetimi tarafından üretilmiştir. Yönetim değişikliği olmadığı için de, halen sürdürülmeye çalışılmaktadır.
5. Tamgün Yasası: Tam Gün Oturan Doktorlar Sistemi
Nedendir bilinmez, giden Sağlık Bakanı tarafından, ısrarlı biçimde torbalara konularak Tam Gün Yasası çıkarıldı. Defalarca iptaller oldu yine çıkarıldı. Yeni Sağlık Bakanı da bu konuda aynı yanlışı sürdürdü.
Sonuçta, devlet ve üniversite hastanelerinde Tam Gün Yasası ile, "Tam gün oturan doktorlar" oluşturuldu. Kadrolar şişirildi. Hekimlerin ve sağlık personelinin reel üretim ve çalışma süreleri düştü. Hantal ve bürokratik bir kadro yapılanmasına gidildi. Daha çok insanla, daha az iş üretilir hale gelindi.
Akılcı olmayan sistem, kamuya ağır bir ekonomik yük ve hantal bir sistem armağan etti.
6. Yanlış Sağlık Sistemi Yapılanmasında Israr Ediliyor
Tüm ülkelerde yapılan, ayaktan tanı ve tedavi kuruluşlarının yaygınlaştırılması ve desteklenmesidir. Çünkü hastaların ayaktan tanı ve tedavi kuruluşlarında bakılması daha ekonomiktir. Hastaneler yatan hastalar içindir. Maliyet pahalıdır ve olabildiğince hastalar, hastaneye az gereksinim duymalıdır.
Bu temel kural ihlal edildi. Poliklinik, tıp merkezi, muayenehane, laboratuvar gibi ayaktan tanı ve tedavi merkezleri adeta suçlu ilan edildi. Koşulları zorlaştırıldı. Çalışanlara eziyet edildi ve bıktırıldı. Hastanecilik modeli desteklendi ve tüm sistem hastaneler üzerinden döndürülmeye çalışıldı. Dolayısıyla da, bu akıl dışı sistemin ülkeye maliyeti de yükseldi. Çünkü bir hastanın ayaktan kuruluştan bakılma maliyeti, hastanedekinden dört kat daha ekonomiktir. Israrla pahalı model desteklendi.
7. İdari Yapıda Değişiklik: Kamu Hastaneleri Sistemi
Kamu hastaneleri sistemi ile yapı tümüyle değiştirildi. Geleneksel hastane yapısı kayboldu. Dışarıdan gelen ve sistemi tanımayan, genelde de yönetim birikimi yeterli olmayan hastane ve bölge yöneticileri nedeniyle, hastaneler eskisine oranla çalışanların daha mutsuz olduğu bürokratik yapılara dönüştü. Yerinden yönetim yerine, uzaktan bürokratik yönetim, verimliliği azaltmaya başladı.
8. Hantal Yapı ve Dev İhaleler Sorun Olacaktır
Çeşitli konulardaki, laboratuvar, malzeme ve hizmet alımları gibi ihtiyaçlar büyük boyutlu dev ihalelere dönüştürüldü. Bu sistemlerin ne sonuç vereceği henüz bilinmiyor. Ancak, denemiş olan ülkelerde kısa sürede vazgeçildiği biliniyor. Bizde de, şimdiden sonucunun çok da parlak olmayacağı görünüyor. Hantallık, sistemde yavaşlık, kalitede azalma ve tıbbi hataların artışına yol açacak bir sistem ufukta görünmektedir.
Yerinden ve ihtiyaca yönelik yönetim biçiminin değeri gözardı edilmektedir.
9. Hekimlerin En Büyük Sorunu: Çalışma Özgürlüğü Sorunudur
Şu anda Türkiye’ de hekimler, son 100 yıllık dönemin en mutsuz oldukları dönemini yaşıyorlar. Çalışma özgürlüğüne sahip değiller. Ya devletin işçisi olacaklar, ya da bir özel hastane zincirinin. Bir avukat, mühendis, mimar, muhasebeci gibi bağımsız çalışabilmelerinin önüne aşılmaz engeller konulmaktadır. Hekimlerin çalışma özgürlüklerinin önüne konulan engellerin ortadan kaldırılması gerekmektedir.
10. Üniversite Hastaneleri İflasa Sürüklenmiştir
Hükümetin en başarısız olduğu konulardan birisi de üniversite hastanelerinin durumudur. Üniversite hastanelerinin çoğunluğu şu anda neredeyse iflasa sürüklenmiş bulunmaktadır. 24 ay geçtiği halde borcunu ödemeyenler bulunmaktadır. Bunun nedeni de, bir önceki Sağlık Bakanı’ nın getirdiği akıl dışı önlemlerdir. Hükümet ve Başbakan da, konuya eğilmemek ve yanlışı uygulamak suretiyle çıkmaza katkı sağlamış durumdadırlar. Bugün için bir önceki Bakan gitmiş, ama sorunlar ve başarısızlık hükümetin kucağında kalmış bulunmaktadır.
Halen, üniversite hastanelerinin sorunları ne anlaşılabilmiş, ne de çözüm getirilebilmiş durumda değildir.
11. Başbakan Erdoğan Yanıltılıyor
Özellikle bir önceki Sağlık Bakanı ve ekibi tarafından, Başbakan Erdoğan sağlık sistemi konusunda ciddi biçimde yanıltılmıştır. Oy desteği gerekçe gösterilerek, populist politikalara sürükletilmiştir. Ağır bütçe harcamaları ülkenin sırtına kambur olarak yüklenmiştir.
Şu anda ülke ve yönetim bu durumdan nasıl kurtulacağını da bilmemektedir.
Ekonomik koşulların zorlaştığı, para kaynaklarının kıtlaştığı ve bedelinin yükseldiği bu dönemde, sağlık sisteminin kamuya olan ağır maliyeti, Türkiye’nin en büyük açmazlarından birisi durumundadır.
Mevcut sağlık yönetiminin de halen bu tabloyu meydana getiren ekipten oluşuyor olması ve ciddi bir yönetim değişikliğinin olmaması, Türkiye’nin en büyük şanssızlığıdır.
Başbakan Erdoğan güçlü ve etkin bir lider görüntüsü veriyor. Ancak, etrafına o kadar hakim olmadığı ve büyük yanılgılara açık olduğu, emniyet ve yargıdaki ileri derecedeki paralel örgütlenmelerin boyutunu görememiş olmasından da anlaşılıyor.
Gerçekte daha ağır bir yanılgıyı sağlık alanında görmekteyiz. Sağlık alanında da Başbakan ağır biçimde yanıltılmış ve hamasi nutuklarla yanlış politikalara yöneltilmiştir. Ayrı bir kapalı ve paralel örgütlenme de sağlık alanında mevcuttur ve bunların oluşturduğu politikaların ülkeye ekonomik maliyeti, emniyet ve yargıdaki boyutlardan aşağı değildir.
Burası da, işin çözülmesi gereken başka bir boyutudur.
Şu anda Türkiye ekonomik kırılganlık ile karşı karşıyadır. Eskisi kadar rahatlıkla ucuz ve kolay finansman bulabilecek ve borçlanabilecek durumda değildir. Ancak, içeride de tasarruf yapabilecek durumda değildir. Çünkü böyle bir alışkanlık geliştirmemiştir. Aksine, başta sağlık sistemi olmak üzere, tüketimi körükleyecek savurgan harcamalara alıştırılmış durumdadır.
En kötüsü de, sağlık sisteminde yanlış politikalardan dönüşü sağlayabilecek bir ekibin işbaşında olmaması ve halen sistemin, bizzat bu tabloyu oluşturanların kontrolünde olmasıdır.
Hem Türkiye’nin, hem hükümetin, hem de hekimlerin durumu zor görünmektedir.
Umarız, işi bilen birileri olaya sahip çıkar ve paralel gizli örgütlenmelere 12 yıl uyuyan Başbakan’ı uyandırır ve sağlık alanında da doğrulara yönelmesini sağlarlar.
Dr. P.Göktaş
tiplab@tiplab.org