ÖZEL SAĞLIK KURULUŞLARININ DURUMU NEDİR ?
NEDEN ÇOK SAYIDA KAPANMALAR VAR ?
NASIL KURTULURLAR ?
Özel Sağlık Kuruluşlarının Durumu
Durumlarının iç açıcı olmadığını belirtelim.
Nedeni de, sağlık sistemindeki son dönemde izlenilen yol ve yapılan düzenlemelerdir. Sağlık sistemi, hızla eski Doğu Bloku ülkelerini düşündüren garip bir sosyalist modeli andırıyor. Sadece yönetici, standartları belirleyici ve denetleyici role dönüşerek küçüleceği söylenen Sağlık Bakanlığı, hem en büyük hastane işletmecisi haline geldi, hem de bütçeden ve SGK’ dan aldığı paylarla Türkiye’ nin en büyük bütçelerinden birini kontrol eder hale geldi. Aşırı zenginleşti. Dev olanaklarla, rekabette net biçimde üstün duruma geldi.
Özel sağlık kuruluşlarının bu imkanları elde etmesi ve rekabet etme olanakları bulunmuyor. Bu koşullarda da imkansız gibi birşey.
En basiti, Sağlık Bakanlığı 14 milyar TL’ ye yakın bir bütçeyi (2010) genel bütçeden alıyor. 12 milyar 700 milyon TL de global bütçe adı altında SGK’ dan alıyor. Kira vermiyor. Vergi avantajları var. Genel bütçeden aldığı destek, SGK’ dan aldığının fazlası (14 milyar / 12.7 milyar = %110). SGK’ dan aldığını 100 kabul edersek, genel bütçeden de en az % 110 destekleniyor. 100+110 = 210 birime ulaşıyor. Kira ve vergi avantajlarıyla, özel idare destekleriyle bu oranın 230-250 birime ulaşabileceği söylenebilir.
Özel sağlık kuruluşlarının, mevcut koşullarda bu imkanları sağlaması çok zor.
Zaten muayenehaneler sistem dışındalar. Sayıları giderek azalıyor. Laboratuvarlar da sistem dışına itildiler, yüzlercesi kapanmış durumda. Hiç özel laboratuvar kalmayan onlarca il mevcut. Son kalan az sayıdaki örnek de can çekişiyor ve uzatmaları oynuyorlar.
Poliklinikler de sistem dışında tutuldular.
Yüzlercesi kapandılar. Az sayıdaki poliklinik de gün sayıyor.
Tıp merkezlerinden de yüzlercesi kapandılar. SGK ile sözleşmede, alabilecekleri fark ancak % 30’ dan ibaret. Yani SGK’ dan alacakları miktarı 100 birim kabul edersek, ancak 100+30 = 130 birime ulaşabilirler. Kesinlikle Sağlık Bakanlığı’ nın geliri olan 210-250 birime ulaşamazlar. Rekabeti de sürdüremezler.
Özel hastanelerin de durumu parlak değil. Onlar da Sağlık Bakanlığı ile yarışamazlar. Alabilecekleri fark % 30 ile % 70 arasında. En fazla alabilen % 70 fark alabilir, SGK birimi olan 100+70 fark ile en fazla 170 birime ulaşabilirler ve yine Sağlık Bakanlığı’ nın 210-250 birimlik gelirine ulaşamazlar ve rekabet edemezler.
Bu yüzden, bir kısmı bu rekabete dayanamadı ve SGK sözleşmelerini feshettiler. En isimli olanların çoğunluğu, iflası önlemek için yabancılara satıldılar. Artık en isimli özel hastane “zincirlerinin” sahibi yabancılar. Bir kısmı yabancı alıcı arayışındalar. Bir kısmı, gelir-gider dengelerini sağlayabilmek için, tüm cezaları ve riskleri göze alarak, hastadan % 30-70 yasal fark dışında, ayrıca bir fark daha alıyorlar. Yani mecburen yasa dışı konuma düşmüş durumdalar. Bir kısmı da, borçları nedeniyle adım adım kapanmaya doğru gidiyorlar.
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, emeğiyle idare etmeye çalışan küçük sağlık kurumları dışında, özel sağlık kuruluşlarından kar edebilenler ve durumundan memnun olanlar neredeyse yok gibi. Bu koşullarda da olamaz zaten.
Nasıl Kurtulurlar ?
“Bize ne, batarlarsa batsınlar. Onların kurtulması bizim sorunumuz değil” diyebilirsiniz. Haklısınız. Saygı duyarız.
Ama onlar da bu ülkenin kurumları ve değerleri. Onlar da bu halka ve ülkeye hizmet üretiyorlar. Ülkenin, onların emeğine de ihtiyacı var. Bu yüzden, cezalandırılması ve yok edilmesi gereken suçlular olarak değil de, sistemde yararlanılması gereken potansiyel olarak bakmak gerekir.
Bu nedenle :
1. Muayenehaneler, laboratuvarlar ve polikliniklere de SGK ile sözleşme yapabilme hakkı tanınmalı ve sistem dışı kalmaları önlenmelidir. GSS’ nin temel felsefesi de bunu emretmektedir.
2. %30 - %70 gibi, gerçek maliyetlere dayanmayan ve hiçbir haklı temeli olmayan fark sınırlaması kaldırılmalıdır. Özel sağlık kuruluşları ile, Sağlık Bakanlığı arasındaki haksız rekabet koşulları ortadan kaldırılmalı, adalet sağlanmalıdır.
Özel sağlık kuruluşlarının, kalitelerini geliştirebilmeleri için, hastadan alabilecekleri fark sınırı serbest hale getirilmelidir.
3. Eğer bu yapılamıyorsa, Sağlık Bakanlığı kuruluşlarına sağlanan kira muafiyeti, vergi avantajları ve personel giderlerine katkı, özel kuruluşlara da sağlanmalıdır (Şaka !). Bu yapılamayacağına göre, fark sınırı kaldırılmalıdır.
“Bunlara gerek yok, biz sağlığı sosyalist bir modele dönüştürüyoruz. Paramız da bol. Tüm giderleri de karşılarız.” derseniz, yapacak birşey yok. O zaman, yılda 50 milyar TL’ nin üzerine çıkmış sağlık giderlerini karşılar, 50 milyar TL üzerindeki bütçe açığına katlanır ve 50 milyar TL üzerindeki faiz giderlerini de ödersiniz o zaman.
Sorunları ve yükü de gelecek kuşaklara aktarıp, kendinizi aradan sıyırırsınız.
Ama acaba gelecek kuşaklar size ne diyecekler o zaman ?
30-06-2010
Doç. Dr. Paşa Göktaş
GSM : 532 243 84 74
e-mail : tiplab@tiplab.org