Son zamanlarda her hafta mutlaka birkaç yeni uygulama için Sağlık Ocağı Sorumlu Hekimleri toplantıya çağırılmakta ve bu toplantılarda Grup Başkanlıklarına İl Sağlık Müdürlüğü tarafından verilmiş direktifler anlatılarak yeni uygulamaları yapmaları istenmektedir.
Sağlık Ocaklarında görev yapmakta olan idari kadrolardaki hekimler ve personeller bu iş yükü karşısında iyice bunaldıklarını artık toplantılarda sıkça ifade etmeye başlamışlardır. Zira hekim, hemşire, sağlık memuru ve diğer idari kadrolarda görev yapacak personellerin bu kadar az olduğu bir dönemde işleri yetiştirmek, hasta yoğunluğundan zaman bularak bu işleri takip etmek ve yazışmalara yeni uygulama ve yönetmeliklere adapte olmak fevkalade zorlaşmıştır. İdari görevlerde bulunan insanların yorularak sitem etmeye hakları vardır. Sağlık Bakanlığı; hakikaten Cumhuriyet tarihinde hiç bu kadar yoğun çalışmamış, bırakın reformu devrim niteliğinde farklı birçok uygulama ve yönetmeliklere böylesine cesaretle imza atmamıştı. Bu hıza alt kademelerdeki hekimler ve diğer tüm personel yetişmekte zorlanmaktadır.
Yıllardır rahat ve gevşek çalışmaya alışarak adeta rutinleşmiş memur anlayışı; sadece bizim Bakanlığın performansına değil diğer Bakanlıkların performansına da ulaşmakta zorluk çekmektedir. Devlet memuru kavramına ulaşılması zor insan diyerek bakmaya kendisini alıştırmış olanlar ve rant adına sadece kendi menfaatleri doğrultusunda çalışanların hemen hepsi bu çalışma periyodunda elenmişlerdir. Eskiden makamlar kazanç yerleriydi şimdi ise ateşten gömlek haline gelmişlerdir… Genellikle ‘bürokratik oligarşi’ aktörleri rutinleşmiş memur anlayışına sahip olanların arasından çıkmaktadır ve bunların sayıları neredeyse yok denilecek kadar azalmıştır.
Diğer yandan iyi niyetle çalışan memur anlayışı sağlıklı olanlar, işlerin yoğunluğundan zorlandıklarını; topluca bir araya geldikleri toplantılarda artık açıkça ifade edilmeye başlamışlardır. Özellikle pratikte uygulama zorluğu olan ve kurumlardan dışarıya çıkarak yapılacak işlerde ve yeni uygulamalarda personelin tutumu kaygı vericidir. İdari personel zaten kurum içindeki işlerimize yetişemiyoruz birde dışarıya çıkarak dışarıdaki işleri bu şartlarda nasıl yapacağız? Diyerek tedirginliklerini ifade ediyorlar. Bu işler için vasıta temini en büyük sorundur. Çoğu kez filyasyon çalışmaları için araba temini ile güvenlik problemi zaten tüm personelin gerilerek rahatsız olmasına neden olmaktadır. Hırsızlık ve yasa dışı işlerin bu kadar çok arttığı bir ortamda insanlar kendilerini kurumlarında haliyle daha rahat hissetmekte ve dışarıya çıktıklarında güvenlik ve can emniyetlerinden tedirginlik duymaktadırlar.
İdari kadrolarda çalışanlarla birlikte diğer hekimler son zamanlarda artan oranlarda ücretsiz izin almayı istemekte veya ciddi olarak istifa etmeyi düşünmektedirler. Tam gün yasası çıktığında hiç kimsenin tahmin etmeyeceği kadar istifaların birbirleri arkasına gelerek sıralanacağı bu toplantılarda çoğu kez ifade edilmektedir. Eğer maaşlar çok cazip olursa ne ala… Belki insanlar tatmin edici maaş artışından sonra bu sıkıntıyı zorlanarak da olsa çekmeye karar verebilirler… Eğer hekimler ayrılmayı tercih ederlerse o zaman ülkemizin ve insanımızın vay haline… Böylelikle kurumların içini ve yapımı süren Devlet Hastaneleri inşaatları bittikten sonra bu hastanelerin kadrolarını yabancı hekimlerle bile doldurmaya kimsenin gücü yetmeyecektir.
Diğer yandan unutulmamalıdır ki bu yoğunluk içinde kimse bir sorumluluk almayı kendi rızası ile istememektedir. Yoğunluk, karmaşa, önünü görememe ruh hali, uygulamalardaki değişimler sağlık çalışanlarının çoktan sağlıklarını yitirmelerine neden olmuştur. İlaç mümessillerinden soruşturarak öğrenmek mümkündür. Çünkü onlar her kurumu ziyaret etmekte tarafsız ve objektif gözlem yapmaktadırlar. Onlara ve gözlem yapan herkese göre hekimlerin ve sağlık çalışanlarının durumları özellikle ruh halleri içler acısıdır. Kimsenin yüzü gülmemektedir. Ve ne yazık ki bu durum insanlarda kesinlikle sorumluluk kabul etmeme durumuna doğru onları her geçen gün daha güçlü olarak sürüklemeye devam etmektedir. Yakın gelecekte bu durumdan dolayı bir işi yaptırmak için sıkıntı çekme oranı her yerde artacaktır. Bunu en iyi bilenler İl Sağlık Müdürleridir. Artık kimse taşın altına elini koymak istememektedir. Bu durum parti kapatma müracaatından sonra daha da artmıştır. İnsanlarımız tedirgindir. Bu şekilde devam edilmesi durumunda Bakanlığımız mevcut işlerin ehil olmayanlara kalmasına neden olabileceğini şimdiden öngörmeye başlamalıdır. Çünkü sorumluluk almayı kabul etmemekte, artık tercih edilen bir durum haline dönüşmeye başlamıştır.
Sağlık Grup Başkanlığı’nda yeni bir uygulama için toplandığımızda eskiden İstanbul’un bir ilçesinde Sağlık Grup Başkanlığı yapmış ve şimdi Müdür Yardımcısı olmuş bir arkadaşımızın, ilçesinde yaptığı bir uygulamayı şimdi tüm İstanbul içinde uygulama kararlılığında olduğu ifade edildi. Bu uygulama; vatandaşlarımızın evlerine bir ekibin giderek ziyarette bulunmasını, diğer ekibin ise kurumdan evleri arayarak buradaki insanlarla görüşmelerini ve sağlık sorunları hakkında bilgi almalarını amaçlıyor. Bu bilgiler; gebe, bebek, çocuk ve lohusa izleminin yapılmasını öngörüyor. Ayrıca toplantı sırasında şimdi değil fakat ilerleyen zamanlarda ev halkı tespit fişinin doldurulmasının da istenebileceği ifade edildi.
Ev halkı tespit fişleri eskiden ufak yerleşim bölgelerinde yapılan bir uygulamaydı. Şimdi Anadolu’da, ufak yerleşim bölgelerinde hala yapılan ETF uygulamasının İstanbul içinde düşünülüyor olması bunun hemen ‘popülist’ bir uygulama olacağını akla getirmektedir. Elbette arka planında iyi ve temiz bir niyet vardır. Fakat bu uygulamanın büyük şehirlerde mevcut personelle Sağlık Bakanlığı’nca yapılmasını düşünmek bir traji komik hadiseden başka bir şey değildir. Bu uygulama ‘popülist’ bir uygulama olup; büyük şehirlerde insanlara “bak sizin için nasılda çalışıyoruz” dercesine göz boyamaktan başka bir mesaj taşımayacak kadar da eskiyip demode olmuş bir uygulamadır. Başbakanımız geçenlerde ‘bizden popülist uygulamalar ve davranışlar beklenmemeli’ derken hangi konuyu izah etmeye çalışıyordu bilmiyorum fakat resmi dairelerde biz hekimlerden bu tarz uygulamaları yaparak popülist uygulamalar içinde yer almamız maalesef istenmektedir. Asıl ve gerekli olan; yönetici konumunda bulunan insanlardan yasa ve yönetmelikler çerçevesinde ve makul şartlar altında bir çalışma performansı göstermelerini beklemektir. Ayrıca idareci hekimlere ek iş verirken ‘semerinizde bu iş için de bir yer bırakın’ diyerek açıklama getirmek hiç yakışık alan bir davranış biçimi ve benzetme olmadığı özellikle belirtilmelidir…
Bu uygulamanın İstanbul’un bir ilçesinde bir süredir yapılıyor olması her ilçesine yayılabilecek bir uygulama olduğunu göstermez. Zira merkez ilçelerde hekim ve personel açığı sıkıntısı yoktur. Buralar Osmanlı’dan günümüze miras kalan eski ilçeler olup tüm kayıtları standardize edilmiş ve kolay kolay göç almayan yerler haline dönüşmüşlerdir. Bu uygulamanın İstanbul’un her ilçesine yayılabilir olacağını düşünmek özellikle Sağlık Ocakları şartlarında hekim açığının bulunduğu yerlerdeki çalışma koşullarının hiç bilinmediğini tüm çıplaklığıyla ortaya koymaktadır. Müdürlüğün öncelikle yapması gereken en önemli iş; çevre ilçelerde ve köylerde bulunan hekim açığının giderilmesi olmalıdır. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü son yıllarda hakikaten bu alanda azımsanamayacak kadar önemli başarılar gerçekleştirmiştir. Fakat daha henüz özellikle çok yoğun sağlık kuruluşlarındaki hekim açığı tam olarak giderilebilmiş değildir. İstanbul’un merkez ilçelerinde bir Sağlık Ocağında beş hekim çalışmaya ve sırayla poliklinik yapmaya devam ederlerken yirmi dört saat hizmet veren ve non stop çalışan Sağlık Ocaklarında hala beş hekimle kurumu işletmeye çalışmak çok zor ve hatta bazı yöneticiler için imkansıza yakın bir başarı olarak değerlendirilmeyi hak etmektedir. Bu ağır şartlarda çalışan hekimler madalya almayı hak ediyorlar.
Hem idarecilik yapıp, hem beş ayda altı bin hasta bakmak ve sonrada yeni uygulama ve yönetmelikler doğrultusunda bunlara adapte olmaya çalışmak son derece zor olmaktadır. Buralar perifer ve varoş olarak adlandırıldıkları için haliyle hekim arkadaşlar ulaşım açısından sıkıntı yaşadıkları bu semtlerde çalışmak istememekte mevcut çalışanlar ise çalışma şartlarının ağırlığı ve hasta yoğunluğu nedeniyle başka yerlere tayin yaptırmaya çalışmaktadırlar. Buralar adı köy fakat kendisi azman bir il haline gelmiş İstanbul’un çevresinde bulunan yerleşim alanları olup buralarda ETF uygulamasının yapılması hemen hemen imkansıza yaklaşacak kadar zor ve absürt bir uygulama olur.
Bu tip keyfi uygulamalar devam ettikçe başta Başbakanımız olmak üzere Ak Parti ve Bakanlığımızın yetkilileri bunların gereksiz ve gösterişe varan uygulamalar olduklarını kısa zamanda görüp elbette vazgeçilmelerini sağlayacaklardır. Unutulmamalıdır ki Büyük Şehir Belediyeleri başta olmak üzere birçok Belediyemiz evde hasta bakma işlemine Sağlık Bakanlığı’ndan çok daha önce başlamışlar ve çokta güzel bu işlemi yerine getirmeye devam etmektedirler. Bu bilinmeyen ve çok özel olan bir hizmet değildir. Kendimizi kandırmayalım… Bu tip uygulamalarla dikkat çekerek kendimizi göstermeye çalışmayalım. Millet kendisine hizmet edenleri göremeyecek kadar saf değildir. Alınan seçim sonuçları her şeyi ortaya koymuyor mu?
Politika arenasında seçmenlerini memnun etmeye yönelik hizmet etmeye aday Belediyelerin işini yapmayı düşünmek doğru değildir. Tribünlere oynamak onların işidir. Bu kadar yoğunluğun içinde kendi işimize bakmalıyız. Ve kendi işimiz elbette kurumlarımızın içinde, çevre ve insan sağlığı uygulamalarıyla yakın çevremizle sınırlı olmalıdır. Hekimler olarak işimize gelmese de hataları olmakla birlikte Sağlık Bakanlığı çoğunlukla samimi ve doğru şeyler yapmaya çalışıyor. Herkes kendi işini yapar ve durumdan vazife çıkarma alışkanlığından vazgeçerse sağlıklı ve müreffeh bir ülke meydana getirmeye çalışan siyasilerimiz daha rahat nefes almaya başlayacaklardır. Zaten son bir yıl içinde dünya üzerinde popülizmden (“ucuz halkçılık-halk yardakçılığı”) en fazla etkilenen ülke haline gelmiş bulunuyoruz. Bir de kendi kurumlarımızı bu uygulamalara alet etmeyelim. Halkımız her şeyi görüyor… Merak etmeyin sakın; adında halkın ismini taşıyanların halktan ne kadar uzak oldukları kimsenin gözünden kaçmıyor artık…
Dr. Recai Yahyaoğlu