Sağlık sektörü hakkında arkası düşünülmeden alınan kararlar son derece yıkıcı sonuçlar vermeye başlamıştır. Bunun son örneği de SGK güvenceli hastalardan alınacak fark ücretlerinin en fazla %30 olacak şekilde sınırlandırılması ile olmuştur.
Sağlık sektörü hakkında arkası düşünülmeden alınan kararlar son derece yıkıcı sonuçlar vermeye başlamıştır. Bunun son örneği de SGK güvenceli hastalarda alınacak fark ücretlerinin en fazla %30 olacak şekilde sınırlandırılması ile olmuştur. Hasta başına 30 ytl civarında olan SGK ödemesinin en fazla %30’u kadar bir fark ücreti alınması demek, hastanın kendi cebinden en çok 8-9 ytl ödemesi demektir. Hem hastanelerin hem de hekimlerin kazancı büyük ölçüde azalacağından, SGK ile çalışacak hastane ve hekimlerin ayakta kalabilmek için kaçınılmaz olarak baş vuracağı yollar ve bunun SGK’ya etkileri şöyle olacaktır;
1)İyi hekimlik, hastayı dinleme, dikkatli muayene ve tatminkar bir açıklama yapma safhaları pas geçilecek, zarar etmemek amacı ile mümkün olan en çok sayıda hasta bakılacak, maksimum sınır olan 50 hasta kontenjanı da sonuna kadar kullanılacaktır. Bu da her hastaya en çok birkaç dk ayrılması demektir. Bu süre içinde ise sadece, hastayla hiç ilgilenmeden paket dışı tetkikler istenecek ve baştan savma bir reçete yazılabilecektir.
2)Hekim kan tahlili veya röntgen, vs gibi zorunlu ama bu vaka başı paket ücretine dahil sayılan tetkikleri isterken 40 kere düşünecektir. Bunları istese hastane ve kendisi zarara girecek, istemediğinde de belki ciddi bir durumu gözden kaçırmış olacaktır. Pratikte bu durum hekimin “herhalde bunlar normaldir” diye kehanette bulunması şeklinde işleyecek ve kimse bu tahlilleri yazarak zarara girmek istemeyecektir. Kendinizi, anne babanızı veya çocuğunuzu götürdüğünüz SGK anlaşmalı hastanedeki hekimin içinde bulunacağı bu hali ve atlanabilecek hastalıkları lütfen unutmayınız.
3)Kimse bu şartlarda hasta yatırmak veya acilde hasta karşılamak istemeyecektir. Yine kimse hele artık malpractice yasalarının gazabına uğrama ve ciddi tazminat cezalarına çarptırılma riski de varken, bu kazançsız işlerle uğraşmak istemeyecektir. Hastalar ya yine eskisi gibi kamu hastanelerinde aylarca ameliyat, endoskop, vs için sıra beklemek veya SGK anlaşması olmayan hastanelerde eski fark ücretlerine kıyasla son derece astronomik boyutlara çıkacak masrafları ödemek zorunda kalacaklardır.
4)Üstteki pakete dahil olmayan ve bedeli SGK tarafından ekstra olarak ödenen ultrason, doppler veya benzeri tetkik taleplerinde hem artık daha rahat istenebilirlik, hem de muayene paketinden ayrı bir ek gelir kapısı olduğu için tam bir patlama yaşanacaktır. Ciddi dikkatle ve özenle yapılması gereken bu tetkikler artık ele ayağa düşecek, sadece sürümden kazanmayı hedefleyen ve doldur boşalt şeklinde çalışan merkezlerde güvenilir olmaktan son derece uzak şekilde yapılan işlemler haline gelecektir.
Diğer tehlikeye gelelim; şu an bu tetkikler ciddi fark ücretleri nedeniyle kısıtlı sayıda yapılabilmekte ve dolayısı ile SGK’ya kısıtlı ölçüde fatura edilmekte, yani aslında bir otokontrol mekanizması işlemektedir. Farz edelim; SGK tarafından 25 ytl civarı bedel biçilen bir renal arter doppleri için piyasada yaklaşık 150-200 ytl civarında fark ücretleri istenmektedir. Hekimin bu tetkiki talep etmesi durumunda birçok hasta bu yüksek ücret nedeniyle bunun ne kadar gerekli bir tetkik olduğunu sorgulamakta, ancak az sayıdaki bir grup hastada bu tetkikler yapılabilmektedir. Birçok zaman hekim de bu bariz fark ücretleri nedeniyle aklına gelen her hastadan bunları isteyememektedir.
Şimdi yeni uygulamaya gelelim; bu tetkik için hastadan alınabilecek fark ücreti sadece 7 ytl’dir. Doğacak sonucu ve patlayacak faturaları bir düşünün. SGK’nın sağlık finansmanını kollayacak bir yaklaşım amaçlansa, asıl yapılması gerekenin bunun tam tersi olduğu kolaylıkla anlaşılır. Nitekim profesyonel bir sağlık finansmanı için azami dikkat sarf eden özel sağlık sigortası kuruluşlarında, ayaktan başvurularda masrafların %20’nin hasta tarafından ödenmesi prensibinin altında yatan espri de budur. Alınamayan fark ücretleri nedeniyle maliyenin vergi kaybı ve bu kadar düşük kar marjları ile çalışırken gider kalemlerini kısma amacı ile yardımcı personele mutlaka uygulanacak olan toplu işten çıkarma furyası da madalyonun diğer yüzüdür.
5)Bu tartışmanın başlangıcına dönecek olursak, Sağlık Bakanlığı’nın fark ücretlerini %30 ile sınırlandırma ısrarındaki temel tezinin, kamudan özele hekim göçünü durdurmak ve hekimlerin özel sektörde bu fark ücretleri sayesinde yüksek maaşlarla istihdam edilmesinin önünü kapatmak olduğu kolaylıkla hatırlanacaktır. Ancak 15 Şubat 2008 yönetmeliği ile yeni sağlık tesisleri veya üniteleri kurmak, hatta yeni doktor almak bile engellendiği için artık bu tezin de kesinlikle geçerli olmadığı ortadadır.
Son olarak, yapılması asıl gereken; hem toplum sağlığı, hem yatırımcılar, hem iş hayatı ve işsizlik sorunu, hem de bütçedeki en büyük kara delik olan sağlık harcamalarının finansmanı ve SGK’nın ayakta kalabilmesi hususları bakımından son derece büyük bir tehlike haline gelmiş olan fark ücretlerini %30 ile limitleme kararının derhal iptal edilmesi, alınacak fark ücretini belirleme yetkisinin kendi özel şartlarına göre her sağlık tesisinin kendisine bırakılması ve hatta güvenilir bir sağlık hizmetini sağlayabilmek bakımından alınacak fark ücretine üst değil, zorunlu bir alt limit getirilmesidir.
Dr. Coşku Turan
Kardiyoloji Uzmanı