Bağımlılıkla mücadele toplumsal mücadele alanına dönüştürülmelidir!

Sizden Gelenler

Bu yıl madde kullananlar arasında özellikle sentetik kimyasal madde kullanımının öne çıkması ve son zamanlarda özellikle gençlerde “bonzai” kullanımı sonrası görülen ölüm vaka haberlerinin medyada sıklıkla yer alması ile toplumda neler oluyor sorusu sık sorulmaya başlandı.

TUBİM (Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi) 2013 Türkiye Uyuşturucu Raporu ile Türkiye’nin bu alandaki mevcut durum verilerini, Devlet Denetleme Kurulunun ‘’Madde ve diğer bağımlılıklar ile mücadele kapasitesinin değerlendirilmesi’’ hakkında hazırlanan 30.01.2014 tarih ve 2014/2 sayılı araştırma ve inceleme raporunda tespit ettikleri eksiklikler ve öneriler ile bu alana ilişkin yapılan  çalışma sonuçlarını paylaşarak ‘’Neler Oluyor’’ sorusuna birlikte cevap arayalım!

BAĞIMLILIKLA MÜCADELE TOPLUMSAL MÜCADELE ALANINA DÖNÜŞTÜRÜLMELİDİR!

Toplumsal sahiplenme olmaksızın bağımlılıkla mücadele kısmi amaçlarla ve sınırlı araç ve gereçlerle yürütülen bir çabaya dönüşmekte, bağımlılık sorunu ve sonuçları büyük ölçüde bağımlıların ve bunların ailelerinin yaşadıkları ve katlandıkları bir sorun haline gelmektedir

Her geçen yıl madde kullanımının yaygınlığı ve madde kullanımı ile ilişkili sorunların boyutu artarak devam etmektedir

                                          Uyuşturucu madde kullanım yaygınlığı

Genel nüfusun yaş gruplarına göre yaşam boyu uyuşturucu madde kullanma durumlarının dağılımı,

Yaş Grubu            Yaşam Boyu Uyuşturucu Madde Kullanımı

                                 Var (%)          Yok (%)

15-24                          2,9               97,1

25-44                          2,8               97,2

45-64                          2,3               97,7

(Kaynak: TUBİM GPS Araştırması, 2011)

Ülkemizde yaşam boyu uyuşturucu madde kullanma oranının istatistikî verilerde % 2,7 olduğu belirtilmektedir. Uzmanlar, bağımlılığa yakalanma oranlarının istatistiklere yansıyan oranlardan daha yüksek olduğunu, problemli madde kullanıcılarının kayıt altına alınmak istememeleri nedeniyle tedavi merkezlerindeki yatarak tedavi olan uyuşturucu kullanıcılarına ait resmi rakamların düşük bir popülâsyonu temsil ettiğini belirtmektedirler. (Akgül, 2013)

Türkiye’de 2012 yılında bağımlılık tedavi merkezlerinde tedavi gören yatan hastalara ilişkin verilerde; tedavi gören hastaların özellikleri:

                                                  Tedavi Merkezlerinden Hizmet Alan Kişi Sayısı:

2012 Poliklinik Sayısı Toplam 187.329

2012 Yatan Hasta Sayısı Toplam 5.845
(Kaynak: Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 2013)

Yatarak tedavi gören hastaların ikamet ettikleri iller incelendiğinde; en yüksek vaka sayısının sürekli göç alan ve nüfus yoğunluğunun olduğu iller (İstanbul, Adana, Mersin, Antalya, Gaziantep, İzmir, Kayseri, Konya) olduğu görülmektedir.

Madde kullanmaya başlama yaşının giderek düştüğü, gençlerde madde kullanım sıklığının giderek yaygınlaştığı görülmektedir.

Tedavi Gören Kişilerin Yaşlarının Dağılımı


(Kaynak: Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 2013.)

Tedaviye başvuran hastaların 20-29 yaş grubu arasında yoğunlaştığı görülmektedir.20-29 yaş grubundaki hastaların toplam hastalara oranı %53’dür (2.503). Tedavi gören kişilerin en küçük kişinin yaşı 11 en büyük kişinin yaşı 71’dir.

Uyuşturucu Maddeyi İlk Deneme Yaş Aralıkları (%)


(Kaynak: Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi, 2013.)

En küçük deneme yaşının 10, en büyük deneme yaşının 67 olduğu görülmüştür. Maddeyi ilk deneme yaşının 15-24 yaşları arasında yoğunlaştığı görülmektedir. İlk deneme yaşının %10’nun 15 yaşından küçük olması dikkat çekicidir.

Erken yaşta maddeye başlayanlarda çoklu madde bağımlılığı gelişme riski daha fazladır.

Erken yaşta madde kullanımı, eğitimin yarım kalmasına neden olmaktadır ve buna bağlı olarak ta meslek edinemeyip işsizliği kolaylaştırmakta, çocukların suçla ve suç bağlantılı çevreyle tanışmasına yol açmaktadır. Bu şekilde çocuğun maddeden uzaklaşması zorlaşmakta ve çoklu madde bağımlılığı gelişme riski artmakta, psikotik bozukluk gibi ciddi psikiyatrik hastalıklar için önemli bir risk faktörü oluşturmaktadır.

 

Eğitim ve öğretim düzeyi düştükçe madde kullanım sorunu ve bağımlılık sayısı artmaktadır.

Tedavi Gören Kişilerin Eğitim Durumlarının Dağılımı


(Kaynak: Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 2013.)

Tedavi gören hastaların; %70,6’sının (3.332), ilk ve ortaöğretim mezunu,  %21,9’unun (1.033) lise mezunu, %5,2’sinin (244) yüksekokul mezunu,  %2,4’ünün (111) hiç okula gitmemiş olduğu görülmektedir.

Bireylerin bağımlılık nedeniyle sekteye uğrayan eğitim ve meslek hayatlarına devamını temin edecek programlar yürütülmesi gerekmektedir.

 

Madde kullanım sorunu toplumun tüm kesimini etkilemekle birlikte işsiz/yoksul kesimini daha çok etkilediği görülmektedir.

Tedavi Gören Kişilerin İş Durumlarının Dağılımı


(Kaynak; Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 2013.)

Tedavi gören kişiler iş durumlarına göre; %59’unun (2.783) işsiz olduğu, %30,3’ünün(1.431) düzenli bir işi olduğu,%2,5’inin(120) öğrenci olduğu görülmektedir.

Yoksulluk, işsizlik, güvencesizlik, alkol ve madde kullanımını da içeren birçok psikiyatrik hastalıkla doğrudan ilişkilidir.

Madde kullanım sorunu sosyoekonomik anlamda geride kalmış kesimlerin sorunu olarak algılanmaya başlanmıştır.

Uyuşturucu Maddeye Başlama Nedeni (%)


Başlama nedenleri arasında arkadaş etkisinin %41 merakın %26 saptanması çocuklara yönelik eğitimin önemini artırmaktadır.

 

Uyuşturucu madde kullanımına bağlı ölümlerin yıllar içinde artış gösterdiği gözlenmektedir.

Doğrudan Uyuşturucu Madde Bağlantılı Ölümler (MBÖ); 2011 yılında 105 doğrudan MBÖ olayı meydana gelirken, 2012 yılında %54,3 artış göstererek 162’ye yükselmiştir. Kaynak: Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Başkanlığı, 2013                          

Dolaylı Uyuşturucu Madde Bağlantılı Ölümler; 2011 yılında 260, 2012 yılında 163 dolaylı MBÖ olgusu saptanmıştır. . Dolaylı MBÖ’lerin, olguların ölüm nedenlerine göre dağılımı incelendiğinde;  en sık ölüm nedeni kalp, damar hastalığı olup, sıklık sırasıyla; ateşli silah yaralanması, kesici-delici alet yaralanması, trafik kazası, yüksekten düşme ve suda boğulma şeklinde devam etmektedir.  

Uyuşturucu kullanımı ölümlerin yanı sıra, yeti yitimlerine, yaşamların dramatik bir şekilde kararmasına, bireyin ve toplumun refah düzeyinin düşmesine, madde ile ilintili suç ve kazaların, enfeksiyon hastalıklarının artmasına yol açmaktadır. Ticareti yapılan, alınıp satılan sadece uyuşturucu maddeler değil, bireylerin hayatı, toplumun sağlığı, refahı, moral değerleri ve bilinçleridir.                                  

Mevcut tedavi merkezleri sayı, yatak ve uzman sayısı bakımından yetersizdir.

2012 verilerine göre bağımlılık tedavisi yapan 25 tedavi merkezi bulunmaktadır ve toplam 678 hasta yatağı ayrılmıştır, bunun 457 adedi Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde, 221 adedi ise üniversite ve özel hastaneler bünyesinde bulunmaktadır. Tanımlanan bu kapasite alkol ve madde bağımlılığı tedavisi için toplam sayıdır.

Türkiye’de tedavi gören bağımlı hastaların yaklaşık %70’i, Sağlık Bakanlığı’na bağlı merkezlerde tedavi görmekte ve tedavi giderleri büyük ölçüde Sosyal Güvenlik Kurumunca karşılanmaktadır. (Kaynak: Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi, 2013.)

Madde bağımlılığı tedavisinin uzun sürelidir. Tedavi merkezlerinde yatarak tedavide temel olarak arındırma tedavisi uygulanmaktadır. Arındırma için tedavi süresi ortalama 3 hafta kadardır.

Bağımlılık merkezleri emek yoğun bir alan olup sağlık hizmet sunumunu terapist, hemşire, psikolog, sosyal hizmet uzmanı, doktor, eğitmen bir ekip içinde çalışarak yaparlar. Ülkemizde bağımlılık alanı ile uğraşmak zor, zahmetli olup cazip olmadığından bu alanda iş üreten katkı koyan insan gücü sınırlıdır. Bağımlılık alanında çalışan akademik/sağlık personel sayısının yetersiz kaldığı görülmektedir.

‘’Tedavi merkezlerinin mevcut kapasitesi ihtiyacı karşılamaktan uzaktır. Tedavi başvurularına bazen aylar sonra cevap verilebilmektedir. Ayrıca, maddi, idari ve teknik kapasite yetersizlikleri nedeniyle bağımlı bireylerin tedavi sonrası bakım ve rehabilitasyonu için ihtiyaç duyulan hizmetler gerektiği şekilde verilememekte, hastanın tedavi görmüş olsa bile yeniden bağımlı hale gelme riski yükselmektedir’’ belirtilmektedir. (Devlet Denetleme Kurulunun Araştırma ve inceleme raporu 2014/2)

Tedavinin başarısı açısından rehabilitasyon hizmetlerinin uygulanması çok önemlidir.

Tedavinin etkili ve başarılı olması isteniyorsa, uyuşturucu madde bağımlılarının tıbbi tedavisi sonrasında ve topluma yeniden kazandırılması amacıyla, rehabilitasyon hizmetlerinin/programlarının uygulanması, işgücü hizmetlerinden yararlandırılması, sosyal uyum projelerine öncelik verilmesi gerekmektedir. (Kaynak: Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi, 2013.)

Ancak Türkiye’de bağımlılık alanında sosyal destek sistemleri ve rehabilitasyon çalışmaları istenilen düzeyde değildir. Bireyler, bağımlılıktan kurtulmaları sonrasında hayata yeniden tutunma ve toplumsal yaşamla kuvvetli bağlar kurma konusunda yeterince desteklenememektedir. (Devlet Denetleme Kurulunun Araştırma ve inceleme raporu 2014/2)

Bağımlıların tedavisi için ödemeler SGK’nın Sağlık Uygulama Tebliği’ne göre yapılırken, söz konusu tebliğde bağımlıların tedavi sonrası rehabilitasyon ile ilgili herhangi bir harcama kalemi yer almamaktadır. Rehabilitasyon sürecinin, bağımlılık tedavi sürecinde olduğu gibi sağlık uygulama tebliğinde de yer almasının sağlanması gerekmektedir.

Madde bağımlılığı bir suç değil tedavi edilebilen ciddi bir halk sağlığı sorunudur!

Uyuşturucu bağımlılığına karşı toplumsal mücadele..

Toplumsal sahiplenme olmaksızın oluşan ortamda bağımlılıkla mücadele, sadece talep azaltımı ve arz azaltımına yönelen kısmi amaçlarla ve sınırlı araç ve gereçlerle devlet tarafından yürütülen bir çabaya dönüşmekte; bağımlılık sorunu ve sonuçları büyük ölçüde bağımlıların ve bunların ailelerinin yaşadıkları ve katlandıkları bir sorun haline gelmektedir. Başka bir deyişle, bağımlılıkla mücadele alanının önemli bir kısmı hiçbir zaman toplumsal bir mücadele alanı olarak görülmemektedir.(Devlet Denetleme Kurulunun Araştırma ve inceleme raporu 2014/2)

Bağımlılıkla mücadelenin merkeziyetçilikten ziyade yerel kaynak ve ihtiyaçları esas alan, çok sektörlü, bütüncül bir yaklaşımla yürütülmesi gerekmektedir. Bu soruna çok boyutlu yaklaşmak gerektiğinden, planlamanın tek bir kurum veya merkez tarafından değil, başta meslek örgütleri ve uzmanlık dernekleri olmak üzere ilgili tüm yerel paydaşların katılımıyla tek çatı altında yapılması daha doğrudur. (Devlet Denetleme Kurulunun Araştırma ve inceleme raporu 2014/2)

 

SONUÇ OLARAK;   TUBİM 2013 Türkiye Uyuşturucu Raporundaki veriler, Devlet Denetleme Kurulunun ‘’Madde ve diğer bağımlılıklar ile mücadele kapasitesinin değerlendirilmesi’’ hakkında hazırlanan araştırma ve inceleme raporunda belirtilen öneriler ile bu alana ilişkin yapılan tüm çalışmalarda;

-   Her geçen yıl madde kullanımının yaygınlığı ve madde kullanımı ile ilişkili sorunların boyutunun artarak devam ettiği,

-   Madde kullanmaya başlama yaşının giderek düştüğü, gençlerde madde kullanım sıklığının giderek yaygınlaştığı ve madde bağımlılığının son yıllarda toplumun daha genç bir kesimini etkilemeye başladığının görüldüğü,

-  Madde kullanımı ve bağımlılığı toplumun tüm kesimini etkilemekle birlikte işsiz/yoksul kesimleri daha çok etkilediği, eğitim ve öğretim düzeyi düştükçe madde kullanım sorunu olanların sayısının arttığı,

-  Uyuşturucu madde kullanımına bağlı ölümlerin yıllar içinde artış gösterdiği,

-  Son yıllarda yeni AMATEM’lerin açılmasına ve yatak sayısının artırılmasına rağmen mevcut tedavi merkezleri sayı, yatak ve uzman sayısı bakımından yetersiz olduğu, ( Bu duruma rağmen İzmir EGEBAM, Ankara Gazi Ünv. AMATEM kapatılmıştır.)

- Uyuşturucu maddeyi ilk deneme yaşının kullanıcıların %10’unda 15 yaşından küçük olması ve % 47’sinin 15-19 yaşları arasında olmasına rağmen bağımlılık merkezlerinin çok az bir kısmı 18 yaşın altındaki hastalara hizmet vermektedir. Çocuklara hizmet veren yataklı birim sayısı ihtiyacı karşılamaktan oldukça uzak olduğu,

-  Birçok hastanede halen sentetik kannabinoidler (SK) kullandığını belirterek tıbbi yardım arayışına giren kişilere herhangi bir tarama test uygulanamamaktadır. Bu durum tanı, tedavi ve hastanın tedavi sürecini takipte tıbbi ve adli açıdan zorluk yarattığı,

- Ülkemizde bağımlılık alanı ile uğraşmak zor, zahmetli olup cazip olmadığından bu alanda iş üreten, katkı koyan sağlık insan gücü ve akademik personel sayısının sınırlı olduğu,

- Tedavi merkezlerinin maddi, idari ve teknik kapasite yetersizlikleri nedeniyle bağımlı bireylerin tedavi sonrası bakım ve rehabilitasyonu için ihtiyaç duyulan hizmetlerin gerektiği şekilde verilemediği,

- Rehabilitasyon ücretlerinin SGK tarafından karşılanmadığı,

- Bireyler, bağımlılıktan kurtulmaları sonrasında hayata yeniden tutunma ve toplumsal yaşamla kuvvetli bağlar kurma konusunda yeterince desteklenemediği,

- Bağımlılıkla mücadele alanının hiçbir zaman tam olarak toplumsal bir mücadele alanı olarak görülmediği, mücadelenin bütüncül bir yaklaşımla yürütülmediği ve yerel dinamiklerin sürece dâhil edilemediği,

-  Madde bağımlıları, gerek tedavi için merkezlere erişimde zorluklar yaşadıklarından; gerekse, tedavi sonrası sosyal rehabilitasyon aşaması takip edilmediğinden tekrar kısa sürede madde kullanmaya başladıkları belirtilmektedir.

Alkol-madde bağımlılığına özel üretilmiş ilaçlar çok fazla değildir, birçok maddeye özgü ilaç ise yoktur, maddeyi bırakmanın asıl yolu yaşam biçimini değiştirmektir.

 

Sağlık boyutu açısından öneriler;  Madde kullanımını ve madde kullanım bozukluğunu çağımızın ciddi bir sorunu olarak ele alıp uzun vadeli ve kalıcı devlet politikaları geliştirmeli ve gerekli önleme ve tedavi programları üretilmelidir.

Özellikle göç alan ve nüfus yoğunluğunun yaşandığı bölgelerde, ekonomik, kültürel ve sosyal yapı göz önünde bulundurularak yeni tedavi/ toplum temelli müdahale merkezleri oluşturulmalıdır. Özellikle çocuk ve ergen tedavi merkezlerine önem verilmelidir.

- Tedavi merkezlerinin maddi, idari ve teknik kapasite yetersizlikleri giderilmelidir.

- Hastalara sağlıklı bir tedavi uygulanabilmesi için tedavi kurumlarında sentetik kannabinoidler  ( SK) tarama testleri hızla yaygınlaştırılmalıdır.

- Bağımlılıkla mücadele kamuda salt bir asayiş ve sağlık sorununa indirgenmeden bütüncül yaklaşılmalı, toplumun tüm kesimleri, sivil toplum kuruluşları, bağımlılık alanında çalışan meslek grupları, yerel yönetimler ve devletin ilgili organlarının katılımı ile sorun çözme politikaları geliştirilmelidir.

- Tedavinin etkili ve başarılı olması için madde bağımlılarının tıbbi tedavisi sonrasında rehabilitasyon hizmetlerinin/programlarının uygulanması, işgücü hizmetlerinden yararlandırılması, sosyal uyum projelerine öncelik verilmesi gerekmektedir.  Rehabilitasyon hizmetleri tıbbi tedavinin devamıdır ve SUT kapsamına alınmalıdır.

- SUT fiyatlarında değişiklik yapılmalıdır. Hastane işletmecileri işletmeye para getiren bölümleri daha çok tercih etmektedirler. Ticari anlamda “kar” getirmeyen birimlerin devamlılığını fazla düşünülmemektedir. Öncelikle SUT fiyatlarında değişiklik yapılmalı ve bu alanda çalışan akademik personel ile sağlık çalışanları için özendirici tedbirler getirilmelidir.

- Toplumun bu konularda sağlıklı olarak bilinçlendirilmesi ve önlem alınmasında medyaya çok önemli bir rol düşmektedir. Medya bu konuda günlük söylemlerden kaçınarak ilgili kurumlarla işbirliği içinde bilimsel gerçeklikle hareket ederek topluma bilgi sunmalıdır. Halkımızı doğru olarak bilgilendirecek, yönlendirecek ve koruyacak projeler oluşturulmasına ihtiyaç vardır.

- SK kullanımı ile ilişkili olarak acil servislere, psikiyatri polikliniklerine ve aile hekimlerine çok sayıda hasta başvurmaktadır. Kısa süre içerisinde, önleme programlarının yanı sıra tedavi için başvuran SK kullanıcılarına yaklaşım konusunda ilgili tıbbi branşların birlikte hareket edebileceği multidisipliner bir tedavi planı oluşturma zorunluluğu acilen gerekmektedir

- Toplumsal sahiplenme olmaksızın bağımlılıkla mücadele kısmi amaçlarla ve sınırlı araç ve gereçlerle yürütülen bir çabaya dönüşmekte, bağımlılık sorunu ve sonuçları büyük ölçüde bağımlıların ve bunların ailelerinin yaşadıkları ve katlandıkları bir sorun haline gelmektedir.

- Tüm bunların ışığında ülkemizin bağımlılık politikalarının çağımız koşullarına uygun olarak oluşturulmasına ve ilgili tüm kurum ve kuruluşların sorumluluklarını ciddiyetle ele almalarına ihtiyaç olduğu bir kez daha görülmektedir.

Dr. Ergün DEMİR - İzmir Tabip Odası Hekim Meclisi üyesi

Dr. Güray KILIÇ - İstanbul Tabip Odası TTB delegesi

 

Kaynaklar;

- 2013 Türkiye Uyuşturucu Raporu TUBİM,

- Devlet Denetleme Kurulunun ‘’Madde ve diğer bağımlılıklar ile mücadele kapasitesinin değerlendirilmesi’’ Araştırma ve inceleme raporu, 30.01.2014.

- Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2013 istatistik yıllığı,

- Türkiye Psikiyatri Derneği Alkol Madde Kullanım Bozuklukları Çalışma Birimi açıklaması,