Her şeye kadir olduğunu her fırsatta söyleyen modern tıp, günümüzde insanlığı tam bir hayal kırıklığına uğratmıştır. Modern tıp, son yıllarda ileri teknoloji ve ilaçlarla kendini oldukça sınırladı. Doktor ile hasta birbirlerini anlamaz oldular, birbirlerinden uzaklaştılar. Modern tıbbın insanı ruhtan yoksun kabul ederek, sadece biyolojik bir makine olarak algılaması ve bu yaratığın kendi dışındakilerle ve evrenle ilişkide olduğunu kabul etmeyişi, çıkmaza götürmüştü. Mevcut tıp sistemi hastalığı hep fiziksel parametreler ile izah etmeye kalkmıştır. İşte tam bu esnada oldukça güçsüz ve mesnetsiz bazı uygulamalar ‘Alternatif Tıp’ adıyla ortalıkta görünmeye başladı. Uzun bir dönem sesini duyuramayan alternatif tıp, modern tıbbın beceriksizliğinden faydalanarak şöhret oldu.
Alternatif tıbba, ‘alternatif’ olmayı layık gören diğer bir yönü ‘uygulayıcının bildiğimiz sertifikalı (hekim) sınıfından olmayışıdır. Sadece bu bile onu alternatif yapmaya yetmiştir. Oysa bu durum, yeni yeni bir tıbbi alternatifin ürünü olmayıp, sertifikalıların egemen olması (modern tıbbın kurumsallaşması) anlayışından kaynaklanmaktadır.
Sertifika şartı olmasaydı eğer, muhtemeldir ki bu türden uygulamalar, modern tıbbın bir parçası olarak kabul edilecektir.
Alternatif tıbbın diğer bir sorunu iddialarını ispat etmede yetersiz ve güçsüz olmasıdır. ‘Tedavi ettim’ iddiaları, modern tıbbın bilimsel ispat yöntemleri karşısında cılız kalmakta, inandırıcı olmamaktadır. Bunun yanı sıra alternatif tıp araştırmalarında, teşhisinde, uygulamalarında ve tedavisinde bir gelenek (ekol) geliştirememiştir. Tedavi veya teşhis yöntemlerinin bulunması genellikle ‘tesadüfî’ dir. Bir araştırma ürünü değildir. mantık ve yöntem kullanılmamıştır. Başarılı olduğunu iddia ettiği alanlarda bile mesnetsiz ve gelişigüzeldir. Uygulamalarında bir mantık zincirine bağlı kalmaz, hiçbir tedavisinin mekanizmasını izah edemez. Çünkü özgün değildir, rastlantısal ve taklididir. BU HALİYLE ALTERNATİF TIP ADIYLA ORTAYA KONULACAKLAR, ASLINDA MODERN TIBBIN BİR PARÇASIDIRLAR.
Bu nedenle modern batı tıbbı ile aynı tedavi yöntemlerini kullanmayan bütün uygulamalar, alternatif tıpla aynı potaya konularak, asında onun bir alternatif olmasına önemli ölçüde engel olmuştur. Aslında modern tıp ortaya çıkış zamanı itibariyle, alternatif tıp uygulamalarından çok sonradır. Yani ortaya çıkış zamanı nedeniyle aslında modern batı tıbbının alternatif tıp olarak adlandırılması daha uygun olacaktır. Buna diğer bir delil de, modern tıbba müracaat edenlerin sayısının, alternatif tıbba müracaat edenlere göre bir hayli daha az sayıda olmasıdır. Alternatif tıbbın talihsizliği ‘meşruiyet ve finansman’ konusundadır. Hükümetler açıkça destek vermekten kaçınmakta (uygar olmadıkları yönündeki ithamlar nedeni ile) ve kanunlar bu uygulamaları yasal kabul etmemektedirler. Bunun nedeni egemen tıbbi anlayışın batı ve modernizm güdümünde olmasıdır. Bundan uzak durarak alternatif modellere prim vermek hiçbir uygar(!) yönetici ve bireyin harcı değildir. Üfürükçü-muskacı diye anılarak, Reha Muhtar programlarının konuğu olmak işten bile değildir.
Alternatif tıbba teveccühün nedeni, insanların kendilerine yabancı olan tedavi yöntemlerinden çok kendi yerel kültürlerine dayanan tedavilerin uygulanmasını tercih etmeleridir. Hastaların kendi hemşerileri olan kendi dilini (hatta şivesini) kullanan hekimleri bu nedenle tercih ettikleri bilinir. Bir tıbbi sistemin, hala çok güçlü olan Modern Batı Tıbbı karşısında ‘alternatif’ olabilmesinin asgari şartları vardır.
Birincisi; ‘daha insancıl’ olduğunu insanlığın faydasını düşündüğünü, kar amacı taşımadığını ispat etmelidir. İkincisi; ‘insancıl’ anlayışını örgütlenme ve hizmet basamaklarına saf olarak yansıtabilmektedir. Özgün bir örgütlenme ve hizmet modeli sunabilmelidir. Üçüncüsü; kendi ‘terminolojisi’ olmalıdır. Sağlığa ait her ne varsa kendisi yeniden tarif etmelidir. Tanımlarken batılı tanımlamaları taklit etmemelidir. Dördüncüsü; ‘egemen’ olma anlayışına saplanmamalıdır. Kurumsallaşmamalıdır. Kontrol etmeye kalkmamalı, mucizeci(!) yöntemleri kullanarak, insanlığın önüne serap koymamalıdır. Keramet göstermekten vazgeçmelidir. Mutlak doğru olduğu şeklinde bir takıntısı asla olmamalı, daima güçsüz ve yetersiz olduğunu, öğrenilmesi ve bilinmesi gerekli daha çok şey olduğunu hatırından çıkarmamalıdır. Basındaki evrensel ve bilimsel olma adına yeren olanı göz ardı etmemeli, yerel potansiyel değerleri iyi kullanarak evrenselleştirilmelidir. Altıncısı; insanı ruh beden ikileminde ele almamalı, ayırmamalıdır. Sosyo psikolojik durumun hastalık ve tedavideki etkisini görmezden gelmemelidir. Sonuncu olarak, uzmanlaşma, branşlaşma, adına bütüncül anlayıştan asla vazgeçmemelidir. Uzmanlaşmanın getirdiği parçalanmadan kaçınılmalıdır. Parçalanmaya veya uzmanlaşma modern tıbbın önemli bir sorunudur.
‘Alternatif’ uygulamalar yukarıda saydığımız faktörleri henüz dikkate almadığından, önemli bir başarı elde edememiştir. Söz gelimi, modern tıbbın çaresiz kaldığı ciddi bir hastalıkta (kanser gibi) henüz kesin olabilecek bir tedavi ortaya koymamıştır. Batı tıbbı, zayıflık ve tehlikelerine rağmen hala çok güçlüdür. Halkın modern tıbba güvenin sarsılmasını veya modern tıbbın başarısızlığını alternatif tıbbın başarısı saymak büyük bir yanılgıdır. Alternatif tıp, modern tıbbın hatalarından medet ummamalı, başarısını, yekdiğerinin başarısızlığı ile tarif etmemelidir. Modern tıbbın düştüğü ukala tavra bürünmemeli, vakarlı olmalıdır. Lüzumsuz ve faydasız olanla zaman kaybetmemeli, uygulayıcıları kendilerine çeki düzen vermelidirler. Alternatif tıp, kanunlar nazarında meşruiyet kazanmaya çalışmak yerine, halkın güvenini kazanmaya çabalamalıdırlar. Bilgi ve tecrübe kazanmalı, sistematik olmalı rastlantısal ve gelişigüzel olandan vaz geçilmelidir. Büyük iddiaları bırakmalıdır. Mesnetsiz ve muğlâk terimler kullanmamalıdır. Hastayı dinlemeye yeterli zamanı ayırmalı, kişiyi parça parça değil tam olarak tedavi etmeye çalışmalıdır.
Şarlatanlığa prim verilmemelidir. Aksi halde alternatif tıbbın geleceği yoktur.
Dr.Murat BAŞ
www.drmuratbas.com
Alternatif tıbbın geleceği var mı?