Anne-babalar için en zor dönemlerden birisi kuşkusuz çocuğunun okumayı öğrenmeye çalıştığı devre. Şu bir gerçek ki, okumayı sökerken her çocuk aynı performansı göstermiyor. Bu problem birçok farklı sebepten kaynaklanabiliyor. Zeka geriliği, görme-işitme özürleri, ciddi ruhsal sorunlar, sosyo-kültürel yetersizlikler, nörolojik-ortopedik özürler, aile içi çatışmalar, motivasyon eksikliği, okul-öğretmen ya da eğitim programından kaynaklanan sorunlar okul başarısızlığının ve öğrenme sorunlarının nedenleri olarak kabul ediliyor. Bu sebeplerle ortaya çıkan öğrenme sorunlarının dışında kalan özel bir durum daha var: “Disleksi”. Öğrenme bozukluğu olarak tanımlanan disleksi sorununun pedagogları, çocuk psikiyatrlarını, nörologları ve özel eğitim uzmanlarını yakından ilgilendirdiği belirtiliyor.
Disleksi toplum genelinde önemli bir sorun. Disleksi’ nin görülme sıklığının yüzde 8-10 arasında olduğu kabul ediliyor. Gelişimsel okuma bozukluğu olarak da tanımlanan disleksiye erkek çocuklarda kızlara oranla 4 kat daha fazla rastlanıyor. Disleksinin nedeni kesin olarak bilinmemekle birlikte, hamilelik sırasında annenin yetersiz beslenmesi ve geçirilen enfeksiyonlar, doğum sonrası görülen yüksek ateşli enfeksiyonlar, kalıtım sebepler arasında gösteriliyor.
Bir çocukta öğrenme bozukluğu olduğunu söyleyebilmek için belirli kriterlerin olması gerekiyor. Öğrenme bozukluğu, zekası normal ya da normalin üstünde olan ve beklenen akademik becerileri kazanamayan çocuklar için kullanılır. Bu çocuklarda hiperaktivite, dikkat sorunları, koordinasyon problemleri, görsel ve işitsel algı sorunları, konuşma problemleri, organizasyon ve oryantasyon sorunları, sosyal-duygusal davranış sorunları sıkça görülmektedir.
Disleksi görülen çocuk, öğrenme güçlüğü çektiği için birtakım psikolojik problemler yaşayabiliyor. Bu açıdan sorun yaşayan çocukların tıbbi ve psiko-pedagojik değerlendirmelerinin titizlikle yapılması gerekiyor. Okulda başarısızlık yaşayan bir çocuk öğrenme bozukluğu açısından değerlendirmeye alınır. Yapılan testlerle çocuğun zeka düzeyi, yeteneklerinin dağılımı, görsel –işitsel algı düzeyi belirlenerek tanı koyulur. Hazırlanacak bireysel eğitim programı ve özel eğitim desteği ile çocuğun okulda yaşayabileceği sorunlar en aza indirilmeye çalışılmaktadır. Çünkü öğrenme bozukluğu olan çocukların eğitimi, normal sınıflardaki müfredat programları ya da özel derslerle gerçekleşememektedir. Bu çocuklar tanı ve değerlendirmelerinden elde edilen bilgilerle oluşturulan özel eğitim programlarıyla ve psiko-pedagojik yaklaşımla yapılacak eğitsel terapiyle öğrenebilmektedirler. Terapinin birinci ilkesi, sorunla ilgili olarak öncelikle çocuğu ve aileyi bilgilendirmek ve okulla işbirliği yapmaktır.
Öğrenme güçlüğü çektikleri için bazı aileler çocuklarını azarlama, anlayışsız davranma yoluna gidiyorlar. Anne ve babaların onlara kızmak yerine daha anlayışlı davranmaları gerekiyor. Aileler çocuklarının okulda yaşadıkları başarısızlık ve öğrenme sorunları konusunda dikkatli olmalı, başarısızlığı tembelliğe ya da kapasite yetersizliğine bağlamadan önce gerekli değerlendirmeler bir uzman tarafından yapılmalıdır. Sorunla ilgili erken müdahale çocuğun başarısızlığını azaltacak, okulla ilişkisini olumlu yönde etkileyecektir.