Çocukluk çağında gaita yaparken ya da sonrasında kan gelmesi sık karşılaşılan ve önemsenmesi gereken bir durumdur. Çok sayıda hastalık için bir ön belirti olarak karşımıza çıkar. Kanamanın kaynağı belirleninceye kadar araştırılmalıdır. Ancak burada en sık bu duruma neden olan birkaç hastalıktan söz edilecektir.
a. Anüste Çatlak(Anal fissür): Çocukluk çağındaki dışkılama sırasındaki kanama nedenleri arasında ilk sırada yer alır. Her yaşta görülmekle birlikte bebeklikten çocukluğa geçiş döneminde daha sıktır. Bu dönemde katı gıdalarla beslenmeye geçildiğinde çocuğun gaitası da giderek katılaşmaya başlar. Birçokları için sorunsuz geçen bu dönem, bazılarında daha katı ve büyük hacimli gaita yapma şeklinde olmaktadır. Bunun sonucu olarak anüs kenarında yırtık(çatlaklar) oluşmaktadır.Son derce acı veren bu yaralanma gaitanın daha da geciktirilmesi sonucunu doğurur. Daha katı ve daha hacimli gaita giderek daha derin fissür açılmasına yol açan bir kısır döngü içine girer.
Tanı: Gaita üzerinde çizgi şeklinde kan görülmesi tipiktir. Gaita yapmanın acı verici olduğu, çocuğun gaita yapmak istemediği anlatılır. Kan hemen her zaman sert ve katı gaita ile birliktedir. Anal muayene ağrılı olmakla birlikte genellikle fissürü görmeye olanak tanır. Fissürün dış ucunda genellikle bir deri katlantısı(nöbetçi urve) bulunur. Birçok anne bu katlantı nedeniyle doktora başvurur.
Tedaviye mevcut kabızlığın ortadan kaldırılmasıyla başlamak gerekir. Kabızlık uzun dönemde gaitanın yumuşatılması, aralıklarının sıklaştırılması ile ortadan kaldırılabilir. Aynı dönemde ılık oturma banyoları ve ağrı kesici kremlerle fissürün iyileşmesi sağlanmalıdır. Ağrısız ve yumuşak gaita yapmaya başlamak tedavide en önemli aşamadır. Ancak kolayca tekrarlayabileceği unutulmamalı, aile gaita ve beslenme alışkanlıkları konusunda uyarılmalıdır. Kronikleşen olgularda operasyon gerekebilir. Çocuklarda nadiren başvurulur.
b. Rektal Polip(Juvenil Polip): Polip bir sap ucundan ya da sapsız olarak bir yere bağlı bir çeşit urdur. Çocukluk çağında en sık kanama nedenlerinden biridir. 5-15 yaşları arasında görülür. Boyutları 2-20 mm kadar olabilir. Olguların yarısında tek polip olmasına karşın sayıları 10’a kadar çıkabilmektedir. Barsak duvarına genellikle bir sapla bağlıdır. Gaita sürtünmeleriyle yüzeyinden kolayca kanar(Şekil 3). % 70’inin son barsak(rektum), %15’inin de altbarsak(sigmoid) yerleşimli olduğu bildirilmektedir. Hemen tamamı iyi huylu urlar olmakla birlikte patolojik inceleme şarttır.
Ilk belirtisi gaitada kan görülmesidir. Çizgi halinde gaitanın üzerine bulaşmış bir halde ya da gaitadan hemen sonra birkaç damla olarak görülebilir. % 10 olguda ilk belirti dışkılama sırasında anüsten polip sarkmasıdır. Kramp tarzı karın ağrıları ve hafif ishal de yakınmalar arasında bulunabilir. Kendiliğinden kopma sonrası daha fazla bir kanamadan söz edilir.
Tanı çoğunlukla muayene ile konulur. Şüpheli olgularda ilaçlı kalın barsak filmi veya endoskopik muayene yapılmalıdır.
Tedavisi ameliyatla çıkarılmasıdır. Genel anestezi altında anal yoldan girişim uygulanır. Günübirlik cerrahi şeklinde yapılarak hasta aynı gün evine gidebilir.
c. Barsakların İç İçe Girme Tıkanıklığı(İnvaginasyon): En sık 4-12 aylık bebeklerde görülmekle birlikte tüm yaşlarda görülebilir. Bol çilek jölesi şeklinde kanama ve kramplar tarzında zaman zaman gelen karın ağrıları ile birliktedir. Çocuk gaita yapmaz ya da yapınca da parlak kırmızı ve cıvık kıvamda kanlı yapar. Bir kabızlık ya da sıklıkla ishal sorası da görülebilir. Ağrılar arasında çocuk başlangıçta sakindir. Ancak erken fark edilmezse önce kusma ve karın şişliği; giderek ateş ve düşkünlük tabloya eklenir. Su kaybı nedeniyle hasta ileri derecede halsizdir. Barsakların birbiri içine eldiven parmağı ya da dürbün gibi girmesi olarak tarif edilebilir. Nedeni genellikle belli değildir. Daha büyük çocuklarda bu duruma küçük barsak urları(polip), kitleler ve doğuştan gelen bazı yapılar(divertikül gibi) yol açabilmektedir.
Tedavisi : Öncelikle hastanın genel durumu düzeltilmeli, sıvı ve elektrolit kayıpları yerine konulur. Tedavi üç aşamalıdır. Birinci aşama ile başlanır ve bu aşamada tedavi edilemeyen hastaya ikinci aşama, yeterli gelmezse üçüncü aşama tedaviye geçilmelidir.
• Birinci aşama(Ameliyatsız-Nonoperatif Tedavi): İç içe geçmiş olan barsağın bu durumdan kurtarılmasına yönelik işlemleri içerir. Öncelikle Anal yoldan verilecek sıvı ya da havanın sağlanan basınçla içteki barsağın çeşitli görüntüleme yöntemleri kılavuzluğunda geri çıkarılması denenir. En sık uygulanan yöntem ultrasonografi ile izlenirken anüsten serum verilerek yapılmasıdır. Halen giderek daha sık uygulanmakta olan en güvenli yöntemlerden biridir. Erken dönemde(ilk 24-48 saat) gelen hastaların % 85-90’ı bu yöntemle tedavi edilebilir. Tedavi sağlanamazsa ve hastanın durumu uygun ise yeniden denenebilir. Bu yöntemle başarı sağlanamazsa hasta ameliyat edilmelidir.
• İkinci aşama(Ameliyat): Ameliyatsız tedavinin başarısız olması durumunda ya da belirtilerin başlamasının üzerinden uzun süre geçmişse doğrudan ameliyat yapılır. Ameliyatta barsaklar elle düzeltilir.
• Üçüncü aşama(Ameliyat): Ameliyatta elle düzeltme denemesi de başarısızlıkla sonuçlanırsa etkilenmiş barsak bölümü çıkarılarak barsaklar yeniden uç uca dikilir. Bu durum gecikmiş hastalarda daha sık meydana gelir.