Erken tanının yaşamsal önem taşıdığı meme kanserinde radyoterapi uygulamaları, akıllı ilaçlar, genetik testler kadar; sportif aktivite, ideal kilo ve özellikle yoganın önemi her geçen gün artıyor. Amerika'daki her kanser merkezinde hastaların tedavi takvimine mutlaka eklenen yoga, hastanın gördüğü kemoterapiden daha iyi sonuç almasını sağlıyor. Tedavisi boyunca ve sonrasında yoga yapan kadınlarda, hastalığın yeniden nüksetmesinin de önüne geçiliyor. İdeal kilonun korunması da yoga gibi hem tedavi sürecinde, hem de tedavi sonrasında öne çıkıyor. Çocukluğundan itibaren hayatını spor yaparak devam ettiren kadınlarda meme kanserine yakalanma riskinin çok daha düşük oranda olduğu görülüyor. Memorial Şişli Hastanesi Onkoloji Bölümü'nden Doç. Dr. Soley Bayraktar, meme kanseri ve tedavisi hakkında bilgi verdi:
Avrupa ve ABD'den 10 yıl önce meme kanseri oluyoruz
Dünyada her sekiz kadından biri, 70 yaşına gelmeden önce meme kanserine yakalanmaktadır. Amerika ve Avrupa ülkelerinde meme kanserine yakalanma yaş ortalaması 51'ken, Türkiye'de ise 41'dir. Türkiye'de meme kanserinin erken yaşta görülmesinin sebepleri arasında; düzensiz beslenme, spor yapmamak, stresli bir yaşam ve meme kanseri hakkında yeterli derecede bilgi sahibi olmamak gösterilebilir.
HER YIL DÜZENLİ KONTROL
25 yaşından itibaren düzenli kontrol yapılmalı
Meme kanserinin en sık görülen belirtisi, kadının eline memesinde veya koltuk altında kitle veya şişkinlik gelmesidir. Bunun yanı sıra düzenli mamogram veya meme ultrasonu yaptırılması durumunda erken safhalarda meme kanserinin tespiti mümkündür. Kadınların ilk mamogram veya meme ultrasonlarını 35-40 yaş arasında yaptırıp her yıl kontrolden geçmeleri önerilmektedir. Ailesinde kanser hikayesi olan kadınların ilk kontrollerine 25 yaşından itibaren başlaması ve kontrollerini altı ayda bir yenilemesi gerekmektedir.
Fazla kilo meme kanseri riskini yüzde 30-60 oranında artırıyor
Yapılan araştırmalar, aşırı kilolu olmanın meme kanserine yakalanma riskini yüzde 30-60 oranında artırdığını ortaya koymaktadır. Bunun nedeni şu şekilde özetlenmektedir: Yağ dokusunun içerisinden kadınlık hormonları salgılanmaktadır. Östrojen, salgılanarak sentezlenmektedir. Kadınlık hormonları olan östrojen ve progesteron ise meme kanseri riskini artırmaktadır. Bu yüzden meme kanseri, özellikle de östrojene duyarlı meme kanseri tipi, daha çok kilolu kadınlarda görülmektedir. Ayrıca fazla kilolar, insülin direncini artırarak, kanser hücrelerinin büyümelerini tetikler. Ama bu durum normal kiloda, hatta zayıf olan kadınların meme kanserine yakalanmayacağı anlamına gelmemektedir. Meme kanseri tanısı alan ve sonra kilo almaya devam eden bir hastanın ileriki yıllarda meme kanserinin nüksetme riski daha fazladır.
İnsan ömrü uzadıkça bağışıklık zayıflıyor
Meme kanserlerinin sadece yüzde 10-15'i genetik faktörlüdür. Zayıf olan kişilerde genetiğin rolü olabilir ama erken adet görmek ya da geç menopoza girmek, çevresel faktörler, aşırı alkol tüketimi, hiç doğum yapmamış olmak, emzirmemiş olmak gibi faktörlerin de rolü vardır. Bunların tam tersi de olabilir; ailesinde meme kanseri hikayesi olmayan kişi de bu hastalığa yakalanabilir. Bu konuda bilinmeyen çok faktör vardır. Çoğu kadında aile hikayesi yokken, kişi aşırı kilolu değilken de meme kanseri görülebilmektedir. Bu nedenle meme kanserlerinin çoğunun sebebi bilinmemekte ve bu durumun sıklığı giderek artmaktadır. Bunun sebeplerinden biri, insan ömrünün uzamasıdır. Ömür uzadıkça bağışıklık sistemi zayıflar ve vücut kendini onaramaz, böylece tek bir hücre kanser hücresine dönüşebilir. Burada asıl sebep, insan ömrünün uzamasıdır.
AŞIRI ŞEKER TÜKETMEYİN
Suçlu deodorant değil, alınan kaloriyi harcayamamak
Deodorantların, organik olmayan saç boyalarının, makyaj malzemelerinin, cep telefonlarının ve tatlandırıcıların meme kanserine neden olduğu bilgileri tamamen yanlıştır. Bu maddelerin hiçbirisi meme kanseri riskini artırmamaktadır. Ama kişi aşırı şeker tüketip o kalorileri harcayamıyorsa ve onlar da aşırı yağlanmaya sebep oluyorsa, meme kanseri riski artabilmektedir. Ne yenildiğinden daha çok, tartıya çıkıldığı zaman kilonun ne olduğu önemlidir.
GÜNDE EN AZ 30 DAKİKA YÜRÜYÜŞ
Ailece yürüyüş yapmak hastalara iyi geliyor
Ailede özellikle eş desteği çok önemlidir. Hastaya hasta gibi davranılmamalı, kansere yakalandığı sürekli dile getirilmemeli, tam tersine kansere yakalanmadan önceki normal ve günlük aktivitelere devam edilmelidir. Kansere yakalandıktan sonra tüm hastalara motivasyonlarını artırmak için spor yapmaları tavsiye edilmektedir. Günde en az 30 dakika ailece yürüyüş yapmak bile motivasyonu artırır, endorfin salgılanmasına yardımcı olur; bu da kişinin kendisini daha iyi hissetmesini sağlar.
Yoga yapan hastalar kemoterapiden daha verimli sonuç alıyor
Yapılan araştırmalar; yoganın, hastaların psikolojisini en üst seviyede tutmasını sağlayarak kanserli hücrelerde kemoterapinin etkisini artırdığını ortaya koymuştur. Bu da yoga yapan meme kanseri hastalarının kemoterapiden daha çok verim almasını sağlamaktadır. Tedavi şemasında yoga bulunan meme kanserine yakalanan kişilerin, hastalıklarının ileriki dönemlerde daha az nüksettiği görülmüştür.
Çocukken başlanan yüzme gibi aktiviteler, meme kanseri riskini azaltıyor
İdeal kilo tüm hastalıklar gibi meme kanseri için de önemlidir. Çocukluğundan itibaren yüzme, bale, dans gibi aktiviteler yapan insanlar, ideal kilolarda olmaktadır. Bu da o kişilerin birçok hastalık gibi meme kanserine de yakalanma riskini azalmaktadır.
NAR MEME KANSERİNİ ÖNLER ALGISI YANLIŞ
Meme kanserine yakalanmamak için ne mucizevi bir formül, ne de bir yiyecek bulunmaktadır. Örneğin çok nar yiyenlerin meme kanserine az yakalandığı, halk arasında yaygın olarak düşünülmektedir. Bu, narın özel bir içeriğe sahip olmasından kaynaklanmamaktadır. Burada doğru olan, nar gibi doğal yiyecekler tüketen insanların beslenmesine ve ideal kiloda kalmaya dikkat etmesidir. Beslenmesine dikkat eden insanlarda sadece meme kanseri değil, birçok hastalığın ortaya çıkma ihtimali her zaman daha düşüktür.
D VİTAMİNİ İLE ÖNLEM ALIN
D vitamini eksikliği meme kanseri dışında kalın bağırsak, akciğer ve prostat kanseri riskini de artırır. Bu nedenle D vitamini hem meme kanserine yakalanmış, hem de yakalanmamış kişiler için çok önemlidir. Hücreler arasındaki iletişimi artırarak hızlı bölünmeleri engellenmektedir. Hücreler üzerinde bulunan D vitamini reseptörleri, o hücrelerin anormal bir şekilde çoğalmasını engelleyerek buraya kan akımını azaltır. Dolayısıyla, hücreler beslenemez ve yok olur. Bu nedenle D vitamini seviyesi yüksek olan kadınların meme kanserine yakalanmış bile olsalar, yaşam süreleri daha uzundur. D vitamini seviyesi 50 ng/ml üzerinde olan kadınların meme kanserine yakalanma riski yüzde 50 daha azdır. Büyük bölümü güneş ışınlarından alınan D vitamini; somon, tuna balığı, tavuk ciğeri ve yumurta sarısı tüketilerek de alınmalıdır.