YEŞİM SERT KARAASLAN - Sağlık Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ve Türk Kızılayı tarafından yürütülen "Plazma Fraksinasyonu Projesi" sayesinde birçok hastalığın tedavisinde kullanılan ve kandaki plazmadan elde edilen ürünler Türkiye'de üretilerek dışa bağımlılık sona erecek.
Proje kapsamında en çok ihtiyaç duyulan en yüksek maliyetli 4 plazma ürünü Türkiye'de üretilecek. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kurulacak tesisten elde edilen ürünleri satın alacak. Milyonlarca liranın ülkenin kasasında kalmasını sağlayacak proje için düğmeye basıldı ve SGK tarafından ihale süreci başlatıldı.
Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı ve Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkanı İrfan Şencan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, modern kan bankacılığında artık tam kan kullanımının hemen hemen hiç kalmadığını, bunun yerine kanın içindeki madde ya da hücrelerin ayrıştırılarak hastalara verildiğini anlattı.
Bu sayede kan israfı önlenirken hastalara sadece ihtiyacı olan kan elemanlarının verilebildiğini vurgulayan Şencan, böylece bağışlanan bir ünite kandan birden fazla hastanın yararlanmasının söz konusu olduğunu ifade etti.
Şencan, kan ürünlerinin tedavide kullanılmak üzere üretim tesislerinde plazmadan ayrıştırılarak elde edilebildiğini belirterek, "Bağışçıdan temin edilen kanda pıhtılaşma ve savunma hücreleri bulunuyor. Bir de sıvı kısmı var. Burada ham madde plazmadır. Plazmanın içinde farklı fonksiyonları gören protein yapıları bulunuyor. Plazma kandan aferez ile veya torbaya alınan kanın daha sonra ayrıştırılması ile elde edilir. Bu şekilde ilaç elde ediliyor" dedi.
Sentetik olarak üretilemeyen bu ilaçların sadece kandan ayrıştırılarak plazma ürünleri şeklinde temin edilebildiğini aktaran Şencan, şu bilgileri aktardı:
"Plazma ürünleri arasında faktör 8, faktör 9 gibi pıhtılaşma bozukluğu hastalıklarında kullanılanlar bir kısmı oluşturuyor. Bunun dışında albümin ise böbrek yetmezliği gibi birçok hastalığın tedavisinde kullanılıyor. Ayrıca immunoglobulinler var ki bunlar da pek çok enfeksiyon hastalığı ve organ yetmezliklerinde kullanılıyor. Bunun gibi yaklaşık 25 kadar etkili olabilen ilaç niteliğinde ürün var. Bu ürünler özellikle bazı hastalıklar için tek seçenek olması dolayısıyla stratejik önem taşıyor. Bunların içinde faktör 8 olmak üzere bir kısmı DNA teknolojiyle de yapılabiliyor ancak bu 25 üründen 3-5 tanesi bu şekilde yapılabiliyor."
"Kullandığımız ilaç ve teknolojinin artık Türkiye'de yapılmasını istiyoruz"
Şencan, Türkiye'nin de yıllardır plazma ürünlerini yurt dışından temin ettiğine dikkati çekerek, "Olağanüstü durumda yurt dışından temin edilen bu ürünleri başka ülkeler satmak istemeyebilir. Türkiye olarak bu ürünlere depocu, eczacı maliyetlerini de çıktıktan sonra toplamda her yıl 500-600 milyon lira para ödüyoruz. Bu rakama bu maliyetleri de eklediğimizde bir milyar liraya kadar çıkıyor. Yani Türkiye her yıl plazma ürünlerine eczacı ve depocu maliyetleri de eklendiğinde yaklaşık bir milyar lira ödüyor. Bunun tamamı şu anda ithal ediliyor" diye konuştu.
Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında Türkiye'nin sağlık endüstrisine de yatırım yapıldığını anımsatan Şencan, bununla ilaç ve ameliyat malzemesi üretimi alanlarında da etkin olunmasının amaçlandığını söyledi. Şencan, "Sağlıkta kullandığımız ilaç ve teknolojinin artık Türkiye'de yapılmasını istiyoruz" dedi.
Sağlık endüstrisinin Türkiye'de geliştirilmesi amacıyla plazma ürünlerinin de Türkiye'de üretimi için çalışma yapıldığını bildiren Şencan, "Burada temel olarak plazma ürünlerinden elde edilen 20-25 üründen hem en çok kullanılan hem de en fazla maliyeti olan 4 ana ürün olan faktör 8, faktör 9, immunoglobulin ve albümini ülkemizde üretmek istiyoruz" diye konuştu.
Plazma ürünlerinin Türkiye'de üretilebilmesinin yıllardır konuşulduğunu ancak bir türlü faaliyetlerin başlatılamadığını hatırlatan Şencan, şöyle devam etti:
"Bunun yapılabilmesi için birçok parametrenin olması gerekiyor. Bunun için öncelikle uygun ve kaliteli plazmanın Türkiye'de elde edilebilmesi gerekmektedir. Kaliteli kısımdan kastımız ise bulaşıcı hastalıklarla ilgili testlerin en üst düzeyde yapılmış olması gerekir. Kan bir kişiden alındığında yine bir kişiye veriliyor ve diğer ayrışımlar yapıldıktan sonra risk en fazla üç kişiyi kapsıyor ancak kan ürünlerinde hepsini bir havuza koyuyor, yüz binlerce kişininki bir araya geliyor ve buradan elde edilen ürün milyonlarca kişiye ulaşıyor. Buradaki risk çok çok büyük. O yüzden güvenlik parametrelerinin üst düzeye çıkması gerekiyor. Ayrıca elde edilen plazma ürünlerinin yıllarca izlenebilir olması gerekiyor. Bir kişiden alınan plazmanın kime kullanıldığının 30-40 yıl takip edilmesi gerekiyor.
Üçüncü olarak da plazmanın içindeki protein gibi ürünlerin de hasar olmadan hızlı bir şekilde dondurulabilmesi, ayrıştırmanın kaliteli yapılması lazım. Tüm bunların bir standarda ulaşması gerekiyor. Bunu ülke genelindeki hastane ve merkezlerden kan temin edildiğinde bu standart sağlanamaz. Şimdiye kadar bunun hayata geçirilememesinin en önemli nedenlerinden biri budur."
Projenin gerçekleştirilebilmesi için kanun çıkarıldığını, Türk Kızılayının kan teminine ilişkin ciddi bir kapasite oluşturduğunu vurgulayan Şencan, "Şimdi istenilen parametrelerin çoğu sağlandı. Plazmanın ürüne dönüştürülebilme süreci başladığında tamamlanabilecek bir iki adım kaldı" ifadesini kullandı.
Şencan, Sosyal Güvenlik Kurumunun proje kapsamında tek ödeyici olduğunu belirterek, "Plazma ürünlerinin Türkiye'de üretilebilmesi için Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından ihale süreci başlatıldı. Bu kapsamda biz ürünü satın alacağız yatırımcı da istenilen kalitede ürünleri üretebilmek için tesis kuracak. Bunda Türkiye'deki plazmayı kullanmak temel şart olacak" dedi.
Bunun için kanın Türk Kızılayından temin edileceğini aktaran Şencan, "Plazma ürünlerinin üretilebilmesi için tesis Türkiye'de kurulacak ve Sosyal Güvenlik Kurumu da buradan elde edilen ürünleri satın alacak" diye konuştu.