Sağlık Bakanı Recep Akdağ, İstanbul'da 1 Kasım'da başlayacak aile hekimliği uygulaması kapsamında yerleştirilmiş hekimlerin oranının yüzde 94 olduğunu bildirdi.
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, ikinci dönem ''Suya Sabuna Dokunun Hastalıklardan Korunun Kampanyası''nın tanıtımı nedeniyle düzenlenen basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Gazetecilerin ''İstanbul'da 1 Kasım'dan itibaren aile hekimliği uygulaması başlayacak. Bu konuda bütün hazırlıklar tamam mı?'' sorusu üzerine Akdağ, Türkiye'de 70'e yakın ilde aile hekimliği uygulamasının başladığını anımsattı.
''İstanbul'da 1 Kasımda başlayacak aile hekimliği uygulaması kapsamında yerleştirilmiş hekimlerin oranı yüzde 94'' diyen Akdağ, uygulamaya geçilmesiyle İstanbul'da 752 kişi ile sağlık ocaklarında verilen hizmetin toplum sağlığı merkezleri de dahil olmak üzere 4 bin 500 kişiyle sağlanacağını belirtti.
Akdağ, çok az sayıda birime hekimin yerleştirilemediğini, bunun da daha çok hekimlerin yer bulma sorunundan kaynaklandığını ifade ederek, 50-100 yerleşim birimine şimdilik hekim atamasının yapılamadığını, ancak oradaki yurttaşın da başka hekimlere emanet edileceğini kaydetti.
İstanbul'un nüfusunun 13 milyon olduğunu anımsatan Akdağ, 750 hekimle hizmet edilen İstanbul'da bu uygulamanın başlamasıyla toplum sağlığı merkezlerindekilerle birlikte 4 bin 500 hekimle hizmet edeceğiz. Yurttaşa verilen hizmetin kalitesinde büyük ölçüde artmış olacak'' dedi.
Uygulamanın başlangıcında ufak tefek aksaklıkların yaşanabileceğini, bunun da normal olduğunu vurgulayan Akdağ, ''Vatandaşlara bir çağrım var. Uygulama başladıktan sonra 'www.ailehekimligi.gov.tr adresinden aile hekiminiz kim olduğunu, adresini ve telefon numarasını öğrenebilirsiniz'' diye konuştu.
Akdağ, aile hekimliği hizmetlerinin tamamen ücretsiz olduğunu, bunun içinde, koruyucu hizmetler aşılama, muayeneler, laboratuvar tetkiklerinin de bulunduğunu, sosyal güvencesi olan olmayan herkesin bu hizmetlerden ücretsiz yararlanabileceğini belirtti.
İsteyenlerin aile hekimlerini değiştirebileceklerine de dikkati çeken Akdağ, bütün bu süreç içerisinde bu konuya destek verenleri tebrik ederek, ''Halkımız bizi izlemeye devam etsin. Başka yenilikler de var'' dedi.
Bir gazetecinin, ''Son dönemde çıkan sentetik uyuşturucularla mücadelede bir sıkıntı yaşanıyor, çünkü yasal mevzuatın içine alınmalarında uzun bir süreç var. Bu ilgililerin ellerini bağlıyor. Bu konuda bir çalışma var mı?'' sorusu üzerine Recep Akdağ, ''Uyuşturucu ile mücadele konusunda sentetik uyuşturucular da dahil olmak üzere listeye konması gereken yeni maddelerle ilgili çalışmaları süratle sürdürüyoruz. Süreçte herhangi bir gecikmenin yaşanacağını da düşünmüyorum'' diye konuştu.
Akdağ, Türkiye'nin uyuşturucu kullanımı açısından birçok ülkeye göre daha iyi durumda olduğunu, ancak gelecek için çocukları koruma noktasında daha çok çaba gösterilmesi gerektiğini vurguladı.
Bir gazetecinin, ''Kamu hastane birlikleri yasası ile ilgili çalışmalar şu anda ne aşamada? Türk Tabipleri Birliğinin bu konuyla ilgili itirazları vardı'' sorusuna da şu yanıtı verdi:
''Türk Tabipler Birliği, bir iki istisna dışında, bizim Sağlıkta Dönüşüm Programımızın hangi aşamasına karşı çıkmadı ki buna da karşı çıkmasın. Biz, yaklaşım, bilimsel, halkın sağlığı ile doğrudan ilgili olmadığı için çok önemli görmüyoruz bu karşı çıkışları. Bizim için önemli olan vatandaşın alacağı sağlık hizmetinin mükemmelleştirilmesidir. Hastaneler Birliği ile gelecek olan, daha verimli, yöneticilerinin performanslarını çok daha geliştirmek zorunda oldukları yeni bir model. Bunun dışında sağlık çalışanları ile ilgili bir hak kaybı yok. Bütün mesele, vatandaşların daha iyi hizmet alabilecekleri ortamlar oluşturmak. Aile hekimliği böyle bir şeydir, hava ambulans sistemi böyle bir şeydir, vatandaşların tüm sağlık kuruluşlarından hizmet alması böyle bir şeydir. Özel hastane bile olsa, yoğun bakımlık, acil bir hastanız olduğunda yeşil kartlı bile olsanız sizden para alınmaması o hastaneden istifade etmeniz böyle bir şeydir. Hastaneler Birliği de bunun devamıdır.''
"Türkiye'de salgın bir hastalık"
Şişmanlık konusuna da işaret eden Akdağ, ''Türkiye'de gelişen bir halk sağlığı sorunu var. Şişmanlık ve şişmanlıkla ilişkili olarak giden şeker hastalığı sorunu. Bununla ilgili bir kampanyayı da başlatacağız. Bunun eylem planını da yaptık. Şişmanlık artık Türkiye'de bir salgın hastalık halini almış durumdadır'' diye konuştu.
Kampanyanın başlatılmasının üzerinden 6 ay geçtiğini anımsatan Akdağ, '' Bir araştırma yaptık ve kampanyadan sonra el yıkama konusunda bilgi sahibi olan ve ellerini uygun biçimde ve düzenli yıkayan vatandaşların oranının yüzde 62 olduğunu bulduk. Bu, çok yüksek ve memnuniyet verici bir oran'' dedi.
El yıkama gibi bir konuda farkındalığı artırıcı çalışmaların zaman zaman yapılmaması halinde el yıkama alışkanlığının geriye doğru gittiğini vurgulayan Akdağ, özellikle sağlık çalışanlarının, doktorların, hemşirelerin ellerini çok iyi yıkamak zorunda olduklarını, enfeksiyonlardan korunmak için bunun hayati bir alışkanlık olduğunu belirtti.
Akdağ, el yıkama alışkanlığını iyice pekiştirmek için kampanyayı düzenlediklerini ifade ederek, bu konuda bölge ülkeleriyle de dayanışmayı artırmak, Asya, Orta Asya, Ortadoğu ve Avrupa'daki ülkelerle kampanyayı geliştirmek istediklerini vurguladı.
Bakan Akdağ, ''Bulaşıcı hastalıkların yayılmasının önlenmesi için usulüne uygun el yıkamak çok önemlidir'' dedi.
Yurttaşların, sadece mideye giden mikroplar açısından el yıkamanın önemli olduğunu düşünebileceklerini, ancak nezle, grip, zatürre gibi hastalıklar yönünden de el yıkamanın büyük ölçüde koruyucu olduğunu kaydeden Akdağ, halk arasında bu hastalıkların elle bulaştığının bilinmediğini, ancak bunun bilimsel bir gerçek olduğunu dile getirdi.
Akdağ, 2008'de Dünya Sağlık Örgütünün çok çarpıcı bir rapor yayımladığını anımsatarak, bu rapora göre her 5 çocuktan 4'ünün aşılandığını, ancak her 5 çocuktan sadece birinin ellerini gerektiği gibi yıkadığını, aşılamaya büyük önem verilmesine karşın aşılamadan daha kolay bir alışkanlığı çocukların ancak yüzde 20'sinin uyguladığını ifade etti.
El yıkama alışkanlığı konusunda Türkiye'de durumun son derece iyi olduğunu, ama yüzde 62'lik oranın daha da yukarıya çekilmesi gerektiğini vurgulayan Akdağ, toplumda bu alışkanlığı yaygınlaştırmaya çalıştıklarını belirtti.
Akdağ, Avrupa'da kişi başına ortalama yıllık sabun tüketimi 360 gram civarında iken, Türkiye'de bu miktarın 1,5 kilogram olduğunu, ancak sabunun Anadolu'da el yıkama dışında, vücut veya çamaşır yıkamada da kullanıldığının bilindiğini anlatarak, bu konuda kesin veri bulunmadığını, bir saha araştırması yaptırarak sabunun ne kadarının el yıkama için kullanıldığının tespit edileceğini de söyledi.
Sıvı sabun tüketiminin, toplam sabun tüketiminin yarısına yakınını oluşturduğunu ve sıvı sabunların büyük ölçüde el yıkama için kullanıldığını anlatan Akdağ, bu bilgilerle Türkiye'de sabun kullanımının Avrupalının sabun kullanımından daha yüksek olduğunun söylenebileceğine işaret etti.
"Sabun ve suyun kullanımı medeniyetle yakın ilişkili
Sabun ve suyun kullanımının medeniyetle yakın ilişkili olduğuna dikkati çeken Akdağ, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Türkiye bu açıdan iyi noktadadır. Bir sinerji oluşturarak, komşumuz olan diğer ülkelerle birlikte bunu bölgesel bir yaygınlığa ulaştırmayı hedefliyoruz. Toplumda düzenli el yıkama alışkanlığını yüzde 100 olarak belirlemeliyiz. Bugün kampanyanın artık farklı bir anlamı var. Coğrafi olarak dostumuz ve komşumuz olan ülkelerle bu iletişimi yaygınlaştırmayı düşünüyoruz. Bugün aramızda bu ülkelerden KKTC, Tacikistan ve Gürcistan'dan da yetkililer var. Daha ileri ki dönemlerde bölgeden başka ülkelerle de bu çalışmaları yaparak geliştireceğiz.''
Akdağ, Türkiye'nin aslında el yıkama alışkanlığı da dahil olmak üzere bulaşıcı hastalıklar açısından da artık gelişmiş ülkelerin ulaştığı seviyeyi yakaladığını vurgulayarak, hatta bazı açılardan bazı ülkeleri geçmiş durumda olduğunu belirtti.
Türkiye'de 8-9 yıl önce yılda 25 bin tifo vakası görülürken, geçen yılki tifo vakası sayısının 200 civarında olduğunu, yılda 10 bin civarında görülen sıtma vakasının 30 küsura indiğini, yılda 10-15 bin kızamık vakası görülürken Türkiye'de artık yerli kızamık vakasına rastlanmadığını ifade eden Akdağ, Avrupa'nın bazı ülkelerinden Türkiye'ye kızamık gelmemesi için tedbirler alındığını aktardı.
Akdağ, Türkiye'de AIDS virüsünün son derece az oranda görüldüğünü, ancak yine de önemsendiğini, tüberküloz açısından ise Türkiye'nin tüm Avrupa'da yıllık yeni vaka ve toplam vaka sayısının en fazla azaldığı ülke konumunda bulunduğunu ifade ederek, ''El yıkamanın da koruyabileceği bulaşıcı hastalıklar alanında çok iyiyiz. Daha da iyi olmak için bu kampanyayı yapıyoruz'' diye konuştu.
"Şişmanlık Türkiye'de gelişen bir halk sağlığı sorunu"
Şişmanlık konusuna da işaret eden Akdağ, ''Türkiye'de gelişen bir halk sağlığı sorunu var. Şişmanlık ve şişmanlıkla ilişkili olarak giden şeker hastalığı sorunu. Bununla ilgili bir kampanyayı da başlatacağız. Bunun eylem planını da yaptık. Şişmanlık artık Türkiye'de bir salgın hastalık halini almış durumdadır'' diye konuştu.
Türkiye'de aşırı sigara kullanımının alınan tedbirlerle önüne geçildiğini ve bu konuda dünyaya örnek bir ülke konumunda bulunulduğunu anlatan Akdağ, en büyük mücadelelerinin el yıkamadan sonra şişmanlık salgınıyla ilgili olacağını kaydetti.
Recep Akdağ, el yıkama kampanyasına ilişkin yeni yapılan bir filmin bugünden itibaren Türkiye'de ve kampanyaya dahil olan ülkelerde kendi dillerinde gösterime gireceğini de sözlerine ekledi.
Akdağ, bir soru üzerine, el yıkama alışkanlığına ilişkin kampanyadan önce bir verinin ellerinde bulunmadığını aktardı.
Konuşmanın ardından Sağlık Bakanlığınca hazırlanan kampanya filmi gösterildi.
Sağlık Bakanı Akdağ, daha sonra ilköğretim öğrencileriyle birlikte ellerini yıkadı. Akdağ, öğrencilerle birlikte ''Herkesi düzenli ve uygun biçimde el yıkamaya davet ediyoruz'' dedi.