Yemediği halde kilo verememenin sebepleri

Giren çıkana eşittir değil mi? En azından bilim bize bunu söyler. Ama işte konu fazla kilolar olduğunda bu böyle olmayabiliyor!..

Giren çıkana eşittir değil mi? En azından bilim bize bunu söyler. Ama işte konu fazla kilolar olduğunda bu böyle olmayabiliyor! Ağzınıza neredeyse hiçbir şey koymuyorsunuz ama tartının ibresi bir türlü değişmiyor mesela. Bu, kilo vermeye çalışan pek çok kişinin yakından bildiği, karşılaştığı bir durum... Bilimsel araştırmalar vücut kilosunun ‘Giren çıkana eşittir’ kuralını bazı durumlarda tanımadığını gösteriyor. Bir başka deyişle, zayıflamanın sadece yeme miktarının azaltılmasıyla gerçekleşmeyebileceğini... İşte kilo verememede rol oynayan ve yenilen yemek miktarına bağlı olmayan nedenler:

Hassas bir bünye ile kilo bağlantısı:

Araştırmalar çocukluk döneminde başlayan obezitenin yiyecek alerjilerine bağlı olabileceğini gösteriyor. Gıda alerjisi olan bir çocuk bu gıdaları yemeye devam ettiği takdirde kilo artışı görülüyor. ‘Annenin babanın aklı nerede, görmüyorlar mı çocuğun alerjik olduğunu’ demek de mümkün değil çünkü yiyecek alerjisi kuvvetli değilse, sorun rahatlıkla gözden kaçabiliyor. Ama gözden kaçarken, vücuda zarar vermeye de devam ediyor. Alerjik olduğumuz veya düşük tolerans gösterdiğimiz gıdaları yediğimiz zaman, vücudumuz epinefrin ve nörepinefrin salgılıyor. Bu salgılar vücudumuzdaki rahatlık ve iyi hissetme duygularını arttırırken, yemememiz gereken yiyeceklere karşı ilgimizi ve isteğimizi arttırıyor.

Bu tip alerjiler ve hassasiyetler vücuttaki enflamasyonu attırıp su tutulmasına neden oluyor. Eğer bir de alerji tedavisi için antihistaminli ilaçlar kullanılıyorsa, iştah artışı ve enerji azalması kilo birikimine sebebiyet veriyor. Dikkat etmemiz gereken yiyecekler arasında sütlü gıdalar, glutenli gıdalar, fıstık ve soya sık görülüyor. Belirli mevsimlerde alerjik durumunuz şiddetleniyorsa kimyasal antihistamin yerine, doğal antihistaminli gıdalar yani flavonoidli ve bol C vitaminli gıdaları ve ‘petasites hibridus’ adlı bitkiyi kullanın.

Stres ve yorgunluk:

Kronik stres vücudumuzda kortizol denen stres hormonunu arttırıyor. Kortizol kas liflerini ve kan şekeri metabolizmasını bozabilirken, aynı zamanda beyindeki iştah açıcı, nöropeptid Y salgısını arttırıyor. Benzer şekilde, 3 gün süreyle, günlük uyumanız gereken miktardan sadece bir saat daha az uyumanız halinde bile, yine iştah açıcı olan ‘grelin’ hormonu artarken, tokluk duygusu uyandıran leptin hormonunun salgılanışı yavaşlıyor. Sonuç ise basit: Artan kilolar! Uzmanlar vücudu rahatlatmak ve sindirim sistemini temiz tutmak bu soruna faydalı olacağı için günde 30 dakika yoga ve her gün 250 mg. magnezyum desteği tavsiye ediyor. Henüz az sayıda olmakla birlikte yeni araştırmalar, yatmadan önce alınacak 500 ila 1000 mg arasında Gama Aminobutrik Asit (GABA) desteğinin anksiyeteyi azaltıp yağ kaybını hızlandırabileceğini gösteriyor.

Tiroid bezinin tembelliği:

İstatistikler bütün erkek ve kadınların üçte birinde, tiroid bezinin ideal değerlerin altında çalıştığını gösteriyor. Bunun nedenleri ise stres, aile genetiği, günde bir saatten fazla spor yapmak veya günlük kalori alışını kısıtlamak (kadınlar için günlük kalori 1700; erkekler için 2000’den az olması halinde) olabiliyor. Tiroid bezi vücudumuzdaki hücre metabolizmalarının tamamını etkiliyor. Açlıktan ölecek kadar da rejim yapsanız, eğer tiroid beziniz ideal bir işleyiş göstermiyorsa, kilo vermeniz mümkün değil. Sadece kiloda değil, saçlarda dökülme ve vücutta diğer kıllanma dağılımı ve miktarında sorun yaşanıyor. Ayrıca kabızlık, kadınlarda menstürasyonda sorun, ciltteki nem oranında azalma, baş, ense ve boyun, kas ve eklem ağrıları ve ruh halinde önemli bozukluklara neden olabiliyor.

Tiroid bezi hormonu olan TSH düzeyinizi test ettirerek tiroidinizin herhangi bir bozukluğa sebep olup olmadığını anlamanızda büyük fayda var. TSH seviyesinin 0.4 ila 4 ml/UL arasında olması normal olarak kabul edilse de, TSH seviyesinin 2 ml/UL’den fazla olması halinde metabolizmada yavaşlama görülüyor ve bu da kilo vermeyi zorlaştırıyor. Yani tıbbi olarak tiroid probleminiz olmasa bile, tiroid bezine bağlı olarak kilo sorunu yaşıyor olmanız çok mümkün. Ashwagandha otunun tiroid bezinin normal çalışmasında son derece etkili olduğu biliniyor. Selenyum tiroid bezinin sağlığı için çok önemli bir mineral. Her gün, selenyum zengini olan Brezilya fıstığından bir avuç yemenin faydalı olacağını söylüyor uzmanlar.

Genel olarak hormonların işleyişinde bozukluk:

Kısa bir süre önce New England Tıp Dergisi’nde yayımlanan bir araştırma kalori alımını kısıtlamanın ve vücutta yağ kaybının insülin, leptin, grelin ve başka bazı hormonların işleyişini bozduğunu ve iştahta artma gösterdiğini, metabolizmayı yavaşlattığını gösteriyor. Bu durum genellikle kilo vermeye başladıktan 10 hafta kadar sonra ortaya çıkıyor ve bir yıldan fazla devam edebiliyor. Ve rejimin kesildiği durumlarda bile devam edebiliyor. Ayrıca rejim yapmak dopamin seviyesinin düşmesine neden oluyor ve bu da vücutta tembellik, motivasyonda azalma ve depresyona yol açabiliyor.

Günlük omega-3 tüketimi, leptin düzeyini yükselttiği için tokluk duygusunu da arttırıyor. Bunun yanısıra, günde 300 mg alfa lipoik asit desteği ile insülin düzeyini dengeleyebilirsiniz. Dopamin düzeyini sağlıklı tutabilmek için de günde 1000 mg L-tirosin desteği tavsiye ediliyor. Dopamin düzeyini arttırmak için bir başka etkili yöntem ise seks.

Aytül Farquharson

Manşetler

DUYURU-5
EBELİK YÖNETMELİĞİ
HASTANE KOORDİNASYON KURULU YÖNETMELİĞİ