Yaşam biçiminiz doğurganlığınızı etkileyebilir

Sağlıklı yaşam biçimi davranışları, sadece herhangi bir hastalık ya da rahatsızlığı önlemeye yönelik olmayıp, bireyin genel sağlık,..

Amerikan Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölüm Başkanı Doç. Dr. Bülent Urman anlatıyor. Sağlıklı yaşam biçimi davranışları, sadece herhangi bir hastalık ya da rahatsızlığı önlemeye yönelik olmayıp, bireyin genel sağlık ve iyilik durumunu iyileştirmeyi amaçlayan davranışlardır. Fertiliteyi olumsuz etkileyen değiştirilebilir alışkanlıklar, davranışlar ya da durumlar olarak en fazla üzerinde durulan konular; sigara içme, obezite, zayıflık, egzersiz, alkol, kafein, çevresel zararlı maddeler, stres, anne yaşı ve cinsel yolla bulaşan hastalıklardır.

Sigara içme
Sigara doğurganlığı ve YÜT tedavisini en fazla etkileyen yaşam biçimi faktörlerinin başında gelmektedir. Sigara içenlerde infertilite riskinin normal populasyona göre 1,6 kat fazla olduğu bildirilmektedir. 1- 4 yıl erken menopoz ile ilişkili olduğu, yumurta gelişimi, yumurtlama, döllenme ve embriyonun erken gelişimi üzerine olumsuz etkilerinin bulunduğu, hatta gebeliğinde sigara içenlerde bebeğin ilerideki doğurganlık yeteneğinin azaldığı belirtilmektedir. Yardımcı üreme teknikleri ile tedavide sigara içenlerde, aynı sayıda embriyo transfer edildiğinde bile gebelik oranının P daha az olduğu ve gebelik için yaklaşık 2 kat fazla siklusa gerek olduğu bildirilmektedir. Aynı zamanda yumurta gelişiminin uyarılması (ovulasyon indüksiyonu) tedavisine cevap daha kötü olmaktadır. Erkek sigara içtiğinde mikro enjeksiyon (ICSI) ve tüp bebek (IVF) şansı azalmaktadır. Tedavideki pasif içicilerin de benzer risk altında olduğu bildirilmektedir.

Egzersiz
Sağlıklı beslenme ile birlikte düzenli egzersizin genel sağlık durumunu iyileştirdiği ve normal kilonun korunmasını sağladığı düşünülmektedir. Egzersizin insülin duyarlılığı arttırarak ve yumurtalık fonksiyonlarını düzenleyerek gebelik şansını yükselttiği iddia edilmektedir. Farklı egzersiz düzeylerinin doğurganlık üzerine etkisi araştırmalarda net olarak gösterilememiştir. ABD'de ilk IVF siklusuna alınan 2,232 kadın üzerinde yapılan bir araştırmada 1-9 yıl süreyle haftada 4 saati aşan egzersiz yapan kadınlarda daha fazla olumsuz IVF sonuçları olduğu bulunmuş ve infertilite sorunu olan çiftlerde egzersizin haftada 4 saati geçmemesi önerilmiştir.

Kafein
Kafeinin fertilite üzerine etkisi son zamanlarda çok araştırılan konulardan biridir ancak sonuçları tartışmalıdır. Normal, sağlıklı bir yetişkinde orta düzeyde kafein alımının risk oluşturmadığı belirtilmektedir. Ancak, doğurgan çağdaki kadınlar risk grubu kabul edilmekte ve günde 300 mg ve daha fazlası önerilmemektedir. Günde 7 ve daha fazla fincan kahve ya da çay tüketiminin doğurganlığı olumsuz yönde etkilediği bildirilmektedir.

Alkol
Haftada 7-8 bardak alkolün doğurganlığı belirgin şekilde azalttığı, hatta haftada bir bardak alkol alındığında bile alkol içmeyenlere göre döllenme şansının azaldığı bildirilmiştir. Yumurtalık fonksiyonunun olumsuz etkilendiği ve bebekte kromozom anomali riskini yükselttiği belirtilmektedir. Yapılan bir araştırmada haftada 1-5 bardak alkolün fertiliteyi % 100'den % 61'e, haftada >10 bardak ve üzerinin fertiliteyi 4'e düşürdüğü bulunmuştur. Ayrıca alkolün düşük riskini arttırdığı düşünülmektedir.

Çevresel Zararlı Maddeler
Çevremizde sıklıkla bulunan birçok kimyasal maddenin doğurganlık, gebelik kayıpları ve kusurlu bebek doğurma ile ilişkili olduğu gösterilmiştir. Pestisit (tarım zehiri) ve solventlere (temizlik ve yağ çözücü maddeler, boya ve boya çıkarıcılar, yapıştırıcılar ve kozmetikler vb maddelerde bulunur) maruz kalmanın sperm sayısını % 40 azalttığı belirtilmektedir. Yüksek ısı maruziyeti nedeniyle kaynakçılık, sperm sayısında azalma için risk oluşturmaktadır.

Stres
Stres hormonlar üzerine, sinir sistemi ve bağışıklık sistemine etki ederek doğurganlığı etkileyebilmektedir. Stresin YÜT üzerindeki etkileri oldukça fazla araştırılan konulardan biridir. Ancak stres nedenini, düzeyini tanımlamak ve ölçmek zordur. Stresin toplanan yumurta sayısını ve gebelik oranı azalttığı gösterilmiştir. Yumurta toplama ve embriyo transferi gibi stresli anlarda, adrenalin düzeyi fazla olan kişilerde gebelik oranının azaldığı ve gevşeme/stresle başetme programlarının gebelik oranlarını yükselttiği şeklinde araştırma sonuıçları mevcuttur.

İleri Yaş
Eğitim, kariyer, ekonomik nedenler ve evlilik anlayışındaki değişiklikler gibi faktörlerle son 30 yılda kadınlarda ilk doğum yaşı giderek artış göstermiştir. İleri yaş infertilite için önemli bir risk faktörüdür. Doğurganlık 35 yaşa kadar yavaş bir azalma gösterirken, bu yaştan sonra hızlı bir düşüş göstermektedir. Benzer şekilde YÜT tedavisinde de, klinik gebelik oranı, transfer edilen embriyo başına canlı doğum oranı anlamlı şekilde azalmaktadır.

Mother & Baby

Manşetler

DUYURU-4