Türkiye'nin sağlık turizminden geliri 20-25 milyar dolar olmalı

Sağlık Bakanı Müezzinoğlu: "Hedefimiz şu, 2018 sonu itibarıyla Türkiye'nin sağlık turizminden geliri 9-10 milyar dolar, 2023'te de 20-25 milyar dolar olmalı"

Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Türkiye'nin sağlık turizminden 2018 sonu itibarıyla 9-10 milyar dolar, 2023'te de 20-25 milyar dolar gelir elde etmesinin hedeflendiğini söyledi.

AA Editör Masası'na katılan Bakan Müezzinoğlu, sağlık turizminin geliştirilmesi için atılacak adımlarla ilgili bilgi verdi.

Sağlık Turizmi Koordinasyon Kurulunun ilk toplantısını kendi başkanlığında yaptığını anımsatan Müezzinoğlu, Türkiye'nin sağlık turizmi için çok güçlü bir altyapısı bulunduğunu ancak bunun bölge ülkelerinin kamuoyuna sunulmasında bütüncül yaklaşım olmadığı için sorunlar yaşandığını dile getirdi.

Ülkede son 12 yılda önemli mesafeler kat edildiğini, bunun azımsanamayacağını belirten Müezzinoğlu, 2002'de 120 bin vatandaşın yurtdışına sağlık hizmeti almaya gittiğini bunun için de 1,5 milyar harcandığını, bugün ise yaklaşık 500 bin civarında yabancının Türkiye'ye sağlık hizmeti almaya geldiğini ve 2,5 milyar dolar para bıraktığını anlattı.

Müezzinoğlu, bunun ülkenin hak ettiği düzey olmadığını, ülkenin sahip olduğu altyapı ve insan gücüyle bunun en az 5 katını hak ettiğini söyledi.

Organizasyon, tanıtım ve bölge kamuoyuna bunları yansıtma sorunu olduğunu dile getiren Müezzinoğlu, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun bu soruna sahip çıktığını belirtti. Davutoğlu'nun "Koordinasyonun Sağlık Bakanlığınca yapılması gerektiği" görüşünü dile getirdiğini anlatan Müezzinoğlu, konuyla ilgili Başbakanlık genelgesinin de bu çerçevede çıktığını, Koordinasyon Kurulu toplantısının da bu kapsamda yapıldığını bildirdi.

Toplantıda bir yol haritası çizildiğini, tanıtım, hukuksal altyapı, finansman ve güvence konularında çalışmak üzere üç grup kurulduğunu, bütün bu grupların çalışmalarını yapacağını, bir ay sonra değerlendirme, iki ay sonra da sonuçlandırma toplantıları yapılacağını aktaran Müezzinoğlu, 7 Haziran seçimleri sonrasına ilişkin hükümet programına alınacak konu başlıklarının yanı sıra özel sektörün destekleneceği, teşvik alacağı konuların belirlenmesinin öngörüldüğünü söyledi.

Bu kapsamda Akreditasyon Enstitüsü kurulduğunu, akredite olan kurumların teşvik alabileceğini, buralardan hizmet alanlara da devlet olarak güvence vereceklerini ifade eden Müezzinoğlu, hastanın beklediğini alarak dönmesinin, güvenilirlik, saygınlık ve hedefe ulaşmada önemli olduğunu dile getirdi.

Bakan Müezzinoğlu, her kurumun sağlık turizminin bütün alanlarında faaliyet göstermesinin mümkün olmadığını, jeotermal, organ nakli gibi spesifik alanlarda söz sahibi bölgelerin, ileri oldukları alanlarda gelişmesinin teşvik edileceğini belirterek, gerekirse rutin dışı teşvik de verilebileceğini söyledi.

Müezzinoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Diyarbakır'a hangi yükü, Van'a, Erzurum'a hangi stratejik alanı vereceğiz? Samsun'a Edirne'ye, İzmir'e, Samsun'a bütün bunları kendi altında biriktirdiği zenginlikleriyle... Yalova'nın farklı zenginliği var. İstanbul'un kendine ait farklı zenginliği var. Onkolojinin belirli alanlarında nerede güçlü insan yapımız var ve bunu daha güçlü hale nasıl getiririz? Buradaki teşvikler farklı boyutlarıyla olacak. Hedefimiz şu, 2018 sonu itibarıyla Türkiye'nin sağlık turizminden geliri 9-10 milyar dolar, 2023'te de 20-25 milyar dolar olmalı."

-"Artık ambulans uçaklarımız var"

Buna "hayal" ya da "seçim propagandası" diyenler olduğunu ancak 12 yıllık süreçte hayal denilen birçok konunun ne kadar reel olabileceğinin görüldüğüne işaret eden Müezzinoğlu, geçmişte başka ülke vatandaşlarının özel ambulans uçaklarla götürüldüğüne tanık olunurken, "Biz o günleri görmeyiz, bunu başaramayız, zaten hak etmiyoruz" diye yakınmalar işitildiğini anımsattı.

Bugün Almanya'nın, İsviçre'nin, Fransa'nın yaptığının yapıldığına dikkati çeken Müezzinoğlu, "Bu milletin zekasında sorun yok. Birileri her ne kadar bidon kafalı dese de. Bu milletin genç nüfusuyla, dinamik girişimci yapısıyla... Bakın bugün ambulans uçaklarımız, ambulans helikopterlerimiz var" diye konuştu.

Geçen yıl Kazakistan'da kaza geçiren bir TIR şoförünün, kendisine Türkiye'de tedavi olma talebini ilettiğini, bu ülkeye giden ambulans uçağın bu kişiyi Türkiye'ye getirdiğini anlatan Müezzinoğlu, şunları kaydetti:

"Bizim insanımız değerli. Almanya'nın vatandaşı değerli de Türk vatandaşı değerli değil mi? Bunu başarabiliyoruz. Gece uçuşu yapabilen ambulans helikopterleri devreye sokan dünyanın 13'üncü ülkesi olduk. Şimdi bütün bunları başarabiliyoruz. Bugün Amerika'daki bilimsel araştırmaların merkezlerinin başında Türk hekimleri yönetici olarak bulunuyor. Sağlık Enstitüleri Başkanlığını biz 50 yıl önce kursaydık, 1930'larda Amerika kurdu, kanser enstitümüz dünyaya bilimsel veri sunardı. Biyoteknoloji enstitümüz bugün biyoteknolojide farklı noktada. Ama bu millete inanmayan, güvenmeyen, farklı muamele yapan bir zihniyetle bu millet ne yazık ki muhatap kaldı. Bugün için o dönemi atlattı. İnsanına inanan, güvenen, gençliğine güvenen bir yönetim anlayışı var. İnanıyorum ki o 25 milyar doları bu ülke 2023'de, belki 2023'e yakışan olur 23 milyar dolarda da kalabiliriz, o da olsa ona da razıyız."

Sağlık Bakanlığı olarak tıp fakültesi öğrencileri ile genç hekimleri buluşturduklarını, bunların sağlığın geleceğini konuştuğunu anımsatan Müezzinoğlu, bu gençlerin geniş bir vizyona sahip olduklarını söyledi.

Müezzinoğlu, sağlık turizminde sistemin işleyişi ve koordinasyonuyla ilgili bir soru üzerine, hastaların evinden alınmasından, refakatçisinin barınması ve ulaşımına kadar her aşamanın organize edileceğini bildirdi.

Her ülke insanının farklı kültürü olduğu için altyapı kurulurken kültürel ve coğrafi unsurların da göz önüne alınması gerektiğini vurgulayan Müezzinoğlu, "Edirne dediğin zaman Suudi Arabistan'dan kim sağlık turizmi için gelir derseniz boşu boşuna para harcarsınız. Ama Balkanların dinamikleri, ihtiyaçları göz önüne alınarak yapılabilir" dedi.

Müezzinoğlu, yüzde 60'ı yakalamış bir yerin yüzde 80-90'a çıkarılmasının daha kolay olduğunu ancak karşı tarafın talebinin de bilinmesinin gerektiğini kaydederek, hedef kitlenin ortak beklentileri ve birinci derecede muhatap bölgenin saptanmasının büyük önem taşıdığını söyledi.

-Aile içi şiddetin önlenmesi

Sağlık Bakanı Müezzinoğlu, aile içi şiddetin önlenmesi konusunda ilgili bakanlıklarla yürütülen çalışmalarla ilgili de bilgi verdi.

Yasal tedbirlerin önemine değinen Müezzinoğlu, hangi yasa çıkartılırsa çıkartılsın, hangi ağır kural konulursa konulsun ruh sağlığı yerinde olmayan bireyin önünün kesilebilmesinin çok kolay olmadığını dile getirdi.

Öncelikle ruhen, fiziken ve sosyal yönden sağlıklı olmanın önemini anlatan Müezzinoğlu, şöyle konuştu:

"Dünya Sağlık Örgütü, sağlığı öyle tarif ediyor. Ruhen, fiziken ve sosyal yönden. Dünyanın da bu anlamda sıkıntısı var. Bu 3 kelimenin bir tanesini çok güçlü hale getiriyor. Fiziken sağlıklı olmak. Çocuklarımızı yetiştirirken de fiziken sağlıklı olma haline en çok desteği verdiğimiz bu alan oluyor. Aman iyi giyinsin, kilosu yerinde olsun, beslenmesi... Peki bu çocuğun ruh sağlığı, evdeki huzur ortamı, sosyal sağlığı, topluma gittiği zamanki hali, buralardaki sağlık bilincini bütün olarak geliştirmediğimiz zaman Sağlık Bakanı olarak toplumun fiziksel sağlığı için yaptığım yatırımlar ve geliştirdiğim projeler kadar ruhsal sağlığı için yatırım yapmazsam ve proje geliştirmezsem, biri yukarı çıktı, biri aşağıda kaldı, makas açıldıkça en çok neyle karşılaşıyoruz? Kendiyle barışık olmayan insan diyoruz. Kendiyle barışık olmayan insan sayımız artıkça şiddet oranımız artacaktır. Bu aile içi şiddette de böyle, trafikte şiddette böyle, sağlık alanındaki şiddette de böyle, spordaki şiddette de böyle."

Müezzinoğlu, işin özünü kaybetmeden yol haritasının belirlenmesi gerektiğini ifade ederek, "Bataklığa bakmadan sivrisinekleri öldürmeye çalışırsak, şöyle izliyoruz, yanına güvenlik gücü koyduk, şöyle koruyoruz bütün buna rağmen onu aklına koymuş olan o cinayeti işliyor" değerlendirmesinde bulundu.

-"Aile içi sohbet kayboldukça şiddet başlıyor"

Bireylerin, ruhen, fiziken ve sosyal yönden sağlıklı yetişmesinin çok önemli olduğunu vurgulayan Müezzinoğlu, "Gelişmiş ülkelerin de bizim de sosyal yönden 20-30 yıl öncesine göre daha gelişmiş bir sosyal yönümüz mü var? Yoksa daha geri gitmiş bir sosyal yönümüz mü var" diye sordu.

Müezzinoğlu, herkesin elinde bir bilgisayar bulunduğunu ve aile sohbetlerin bittiğini aktararak, şöyle devam etti:

"Hatta her evde bir televizyon. Torun farklı bir şeyde, kızlarım farklı bir şeyde, damatlar farklı bir şeyde. Hanım bir farklı, o dizi izliyor, ben haberleri izliyorum. Hani aile için sosyal iletişim? Bunlar kayboldukça aile içi şiddet başlıyor. Niye? Birbirini anlamamaya, birbirinle paylaşmamaya gidiyorsun. Bakıyorsun çocuk babasının katili oluyor veya anne ya da baba evlatlarının katili oluyor. Fizikene verdiğimiz değer kadar ruhene anlam yüklemiyoruz, değer vermiyoruz. Peki ondan sonra başımıza bu sorun niye geliyor? Hekimlik yaptığım sürede, 'doktor bey, kül tablalarını atıyor, fincanları kırıyor vesaire... Çocuk bir başka oluyor'. Beş yaşında çocuk misafir gelince bir başka oluyor. Niye? Misafir geldiğinde, seni, misafirin karşısında zayıf görüyor, onu dövemeyeceğini, onu cezalandıramayacağını biliyor ve intikamını orada alıyor."

-"Kendi istediğin gibi olmasını istedin. Halbuki o ayrı bir birey"

"Bütün bunları kontrol altına aldın, 'babana şikayet ederim, misafir gidince çimdiklerim, şunu yaparım bunu yaparım'... En sonunda şunu yapıyor, gece altını ıslatıyor. Niye? Hadi bakalım gel, kuzu kuzu temizle diyor" ifadesini kullanan Müezzinoğlu, "Niye? Haklarına müdahale ettin, onun ruh sağlığına müdahale ettin. Ruhen sağlıklı gelişmesinin yanında olmadın. Kendi istediğin gibi olmasını istedin. Halbuki o ayrı bir birey. İştahı yokken sen onu zorla, elinde tabak, ağzına teperek besledin. Buna hakkın yok. O çocuk sonra kendisiyle barışık olmayan çocuk. Seninle sorunlarını paylaşmayan bir çocuk haline geldi. Evden kaçıyor, anne-babaya küfrediyor. Saçımı süpürge ettim, benim evlat niye böyle? Yok, ona haksızlık ettin" şeklinde konuştu.

Bakan Müezzinoğlu, ruhen, fiziken ve sosyal yönden sağlıklı olmanın altını çizerek, kelimelerin çok basit olduğuna aktardı.

Sosyal yaşamın, evde muhabbetin, misafirliklerin, komşuluk ve arkadaşlık ilişkilerinin ruhunu kaybettikçe sıkıntıların olacağına dikkati çeken Müezzinoğlu, bu sıkıntıların kavga, dövüş, vurma, kırma ve cinayet olduğunu bildirdi.

-"İşin bataklık kısmına yoğunlaşmamız gerek"

Müezzinoğlu, aile içi şiddet konusunda hükümet olarak yasal anlamda azami tedbirleri alacaklarını ancak işin bataklık kısmına çok daha fazla yoğunlaşmak gerektiğini anlattı.

Hasta bireyi iyi tedavi etmenin önemli bir sorumlulukları olduğunu belirten Müezzinoğlu, "Benim adım Sağlık Bakanı, hastalık bakanlığı değil ki. Ama baktığın zaman toplum benden hastalıklarla ilgili hep çözüm istiyor. Hastane, doktor, tomografi, MR, yatırım... Benim sağlıklı hayatımla ilgili, ruhen, fiziken, sosyal yönden sağlıklı bir yaşamla ilgili ey hükümet, ey bakan, senden şunu şunu istiyorum diyen bir bilincin toplumunu oluşturmamız lazım" görüşlerini paylaştı.

-"Sağlıklı geçişlerin ne olduğunu tartışmıyoruz"

Müezzinoğlu, bebeklerin yüzde 99,5'unun dünyaya sağlıklı geldiğini anımsatarak, sağlıklı bir yaşamı sürdürecek zeminlerin başarılması gerektiğini bildirdi.

O nedenle sağlıklı yapının daha çok konuşulması gerektiğini dile getiren Müezzinoğlu, oradan aksıyan yönlerin kamuoyunun, medyanın daha çok gündeme getirmesi gerektiğini söyledi.

Müezzinoğlu, çocuk nüfusun fazlalığına dikkati çekerek, bunun büyük bir zenginlik olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:

"Çocukların yarınlara daha sağlıklı gitmesi için sosyal yönden neye ihtiyaç var, ruhsal yönden neye ihtiyaç var? Sivil toplum örgütleri, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, yerel yönetimler, bunları konuşabilirsek o 1 milyon çocuğun, 5 yaşından 6 yaşına geçişini sağlıklı, 1 milyon 15 yaşındaki çocuğu 16 yaşına yüzde 10 daha sağlıklı geçirebiliyorsak yüzde 10 şiddeti azaltırız. Hatta yüzde 20. Niye? O örnek hızla genişler. Ama biz o sağlıklı geçişlerin ne olduğunu tartışmıyoruz, neler olması gerektiği yönünde tedbirler, projeler konuşmuyoruz. Bunları konuşmamız lazım. Bu bence en temel sorunumuz. Yoksa Meclis şu kararı çıkardı mı şu kanun uygulandı mı polis ihmal etti mi... Bunları konuşmayalım demiyorum. Ama esas konuşmamız gereken alana bakmamız lazım."

Manşetler

DUYURU-5
EBELİK YÖNETMELİĞİ
HASTANE KOORDİNASYON KURULU YÖNETMELİĞİ