İsmail Hakkı DEMİR
Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Rüçhan Akar, Türkiye'nin kalp ve damar cerrahisindeki başarısıyla dünyada, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Almanya'dan sonra üçüncü sırada yer aldığını bildirdi.
Akar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dünyada en sık rastlanan hastalıkların başında kalp ve damar rahatsızlıklarının geldiğini belirtti.
Kalp ve damar hastalıklarının dünyada birinci ölüm nedeni olarak kabul edildiğini dile getiren Akar, bu rahatsızlıklarla mücadele etmede erken tanı ve tedavinin önemine dikkati çekti.
Prof. Dr. Akar, kalp hastalıklarının ölüm oranlarını, damar rahatsızlıklarının da bunun yanı sıra kişinin yaşam kalitesini ciddi şekilde etkilediğini kaydetti.
Dernek olarak geçen yıl farkındalık oluşturmak için "İçimizdeki Balon" adlı kampanyayı başlattıklarını anımsatan Akar, şu değerlendirmede bulundu:
"Damar rahatsızlıklarına dikkat çekmek için bu yapılmıştı. Atar damarlarda daralmalarının haricinde bir balonlaşma riski var. Kalpten çıkan ana damarın bacaklara inene kadar olan değişik bölgelerinde bu balonlaşmalar belli genişliğe ulaştıktan sonra aniden patlayabilmekte ve ölümle sonuçlanabilmektedir. Bunlara dikkat çekerek erken tanıyı ve tedaviyi hep tavsiye ettik."
Akar, özellikle 60 yaşını geçen ve sigara içenlerin ultrasonografiyle karın damarını, buradaki aortun bir ölçümünü yaptırarak balonlaşmanın olup olmadığını teşhis ettirmesi gerektiğini dile getirdi.
"Yurt dışından pek çok hasta tedavi için ülkemize geliyor"
Gelişen cerrahi teknikleriyle damardaki balonlaşmaların rahat tedavi edilebilir hale geldiğine değinen Akar, kalp damar cerrahisinde Türk hekimlerinin birer marka haline geldiklerine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Risk faktörlerimiz var. Genetik nedenlerle onları bertaraf edemiyoruz maalesef. Ama hiç olmazsa modifiye edilebilir yani değiştirilebilir risk faktörlerinin en asgariye indirilmesi en önleyici tedbir. Hastalık çıktıktan sonra da moralimizin çok bozuk olmasına gerek yok. Hastalık erken tanınırsa tedavisi de ya cerrahi olmayan işlemlerle ya da cerrahiyle mümkün. Ülkemiz aslında bu konuda dünya literatüründe çok ileride. Yurt dışından pek çok hasta tedavi için ülkemize gelmekte. Kalp naklinden başka çaresi olmayan hastalardan bahsediyorum. İleri derece kalp yetmezliği."
Akar, Türkiye'de kalp nakli için yeterli sayıda donör olmamasının üzüntü verici olduğunu ifade ederek, yılda 80-100 civarında verici çıktığını belirtti.
Binlerce insanın kalp yetmezliğinden muzdarip olduğunu anlatan Akar, şöyle dedi:
"Dolayısıyla bunlara destek cihazları takabilmekteyiz. Bu kalp nakli sertifikası olan merkezlerde takılmakta. Ülkemizde de pek çok sertifikalı merkezimiz var. Kalp ve damar cerrahisinde hem sayı hem de kalite açısından ABD ve Almaya'dan sonra dünya üçüncüsüyüz. Kalp ve damar cerrahisinde sadece tedavi değil eğitim alanında da ilerideyiz. Azerbaycan, KKTC, Fransa, Almanya ve İngiltere gibi birçok ülkeden kalp ve damar cerrahları eğitim için Türkiye'ye geliyor." ifadelerini kullandı.
Sütçü İmam Üniversitesi eğitim merkezi oluyor
Sütçü İmam Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Durmuş Deveci'nin kalp ve damar hastalıklarının tedavisi için ciddi yatırımların öncüsü olduğunu aktaran Akar, bu konuda Kahramanmaraş'ın ileri bir üniversiteye sahip bulunduğunu kaydetti.
Akar, bu başarıların ardından, Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği olarak Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesini eğitim merkezi yapmak istediklerini ifade ederek, Türkiye'nin çeşitli yerlerinden genç doktorları üniversiteye gönderip burada eğitim almalarını sağlamayı hedeflediklerini bildirdi.