TTB'den KKKA Raporu

Türk Tabipleri Birliği, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi’nin (KKKA) ülkemizde ve dünyada yaygınlık ve dağılımını, risk gruplarını, korunma,...

Türk Tabipleri Birliği, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi’nin (KKKA) ülkemizde ve dünyada yaygınlık ve dağılımını, risk gruplarını, korunma, tanı ve tedavi yaklaşımlarını, tedavinin etik yönden değerlendirilmesini ve sağlık çalışanlarının sağlığı boyutlarını tartışan ayrıntılı bir rapor hazırladı. Rapor, 7 Haziran 2010 Pazartesi günü, Türk Tabipleri Birliği KKKA Bilimsel Değerlendirme Kurulu, Ankara Tabip Odası ve TTB Merkez Konseyi'nce düzenlenen basın toplantısında duyuruldu.

Türk Tabipleri Birliği'ğinden yapılan açıklamada şu konulara değinildi.

Kırım kongo kanamalı ateşi’nden ölüm kader değildir.
Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) mücadelesi zor bir hastalıktır, ama ölüm kader değildir. Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi, son 9 yıldır ülkemizin gündeminde olan ve yaz aylarının liste başı halk sağlığı sorunudur. Bugüne kadar yaklaşık 5000 kişi bu hastalığa yakalanmış ve yaklaşık 250 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu yıl da hastalık yaygın olarak görülmekte ve ölümler olmaktadır. Türk Tabipleri Birliği’nin konuyla ilgili raporunu toplumun yararına sunuyoruz.

1.HASTALIKLA MÜCADELEDE YEREL KAPASİTE ARTIRILMALIDIR
1.Salgın kontrolünde yerel kapasitenin artırılması çok önemlidir. Salgın bölgesinde hastaların erken tanısı sağlanmalı ve tedavi daha erken dönemde başlamalıdır. KKKA, ülkemizde ilk kez 9 yıl önce saptanmıştır ama ne yazık ki hala salgın bölgesinde yeterli tanı kapasitesi oluşturulamamıştır. Oysa yerel düzeyde tanı kapasitesinin artırılması, örneğin PCR testinin yapılması hastaların tedavisi için ciddi bir zaman kazancı sağlayacaktır.
2.KKKA Salgınının incelenmesi sürecinde İl Hıfzıssıhha Kurullarının aktif olarak işletilmesi mutlaka gereklidir.
2. SAHADA VE HASTANEDE FEDAKÂRCA ÇALIŞAN SAĞLIK ÇALIŞANLARININ ÖZLÜK HAKLARI SAĞLANMALIDIR

Hekimler ve diğer sağlık çalışanları Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı açısından risk grubunda yer almaktadırlar. Ülkemizde de bu hastalığa yakalanan, hatta yaşamını yitiren sağlık çalışanları olmuştur. Daha geçtiğimiz hafta bir hekim arkadaşımız Ankara Numune Hastanesi’nde görevi gereği bir hastasına müdahalede bulunurken bu hastalığa yakalanmıştır.

Sağlık çalışanlarının meslek riskleri konusunda öteden beri yürüttüğümüz çalışmalar bulunmaktadır. Ne yazık ki yakın zamana kadar hekimlerin ve sağlık çalışanlarının mesleki uygulamaları sırasında karşılaştıkları tehlikeler “meslek hastalıkları” kavramı içinde yer almıyordu. Ankara Tabip Odası’nın hukuki desteği ile yürütülen bir dava geçtiğimiz ay sonuçlandı ve görevi başında Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığına yakalanan bir meslektaşımız tazminat hakkı kazandı. Söz konusu dava bu alanda bir ilk olup emsal niteliği taşımaktadır.


1.KKKA tedavi uygulamaları sırasında eline iğne batan veya gözüne kan sıçrayan sağlık çalışanlarının mesleksel hakları tazmin edilmelidir.
2.Sahada gece gündüz salgın araştırması yapan sağlık çalışanlarının bu çalışmaları karşılıksız bırakılmamalı, performansları değerlendirilmelidir.
3. BİLİMSEL GERÇEKLER HALKIMIZA YAYGIN BİÇİMDE ULAŞTIRILMALIDIR

İnsan-kene teması olmazsa KKKA da olmayacaktır. Günümüzde KKKA salgınlarıyla mücadele, kişisel korunma önlemlerine özen gösterilmesi ve kene sayısının azaltılması temelinde olmalıdır. Özellikle kırsal kesimde yaşayan vatandaşlarımızın, kene tutunmasını engelleyecek giyim tarzını benimsemeleri ve akşamları eve geldiklerinde mutlaka soyunup kene kontrolü yapmayı bir yaşam tarzı haline getirmeleri sağlanmalıdır. Kırsal kesime yönelik, medyayı da içine alan ve standart korunma yöntemlerini öğreten kapsamlı çalışmaların yapılması zorunludur. Bu hastalıktan korunmaya ilişkin bilimsel gerçekler ve doğru yaklaşımlar halkımıza ulaştırılmalıdır.

4. FARKLI SEKTÖRLERİN ‘TEK SAĞLIK’ ÇERÇEVESİNDE İŞBİRLİĞİ SAĞLANMALIDIR

Keneleri tamamen ortadan kaldırmak olanaksızdır. Ancak kenelere konaklık ederek bunların sayısının artışına katkıda bulunan çiftlik hayvanlarının uygun akarisid cinsi ilaçlarla düzenli olarak ilaçlanması şimdilik kene sayısının azaltılmasına yönelik en uygun yöntemdir. Bu konuda en büyük sorumluluk Tarım ve Köy İşleri Bakanlığına düşmektedir. Ancak gerek personel yetersizliği, gerek teşkilat yapısının Veteriner Hekimlerin çalışmalarını zorlaştıracak özellikte olması, gerekse de çeşitli maddi zorluklardan dolayı, günümüze kadar yapılan uygulamalar yetersiz kalmıştır. Özellikle hayvanlardan insanlara bulaşan zoonoz hastalıklar söz konusu olduğunda tıbbi ve veteriner sağlık hizmetlerinin birbiri ile bağlantılı çalışması zorunludur. Son yıllarda Dünya Sağlık Örgütü, Gıda Tarım Örgütü ve Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü de sıkı işbirliğine girerek ‘Tek Tıp, Tek Sağlık’ kavramına yönelmişlerdir. Bu nedenle Tarım ve Köy İşleri Bakanlığının Veteriner hizmetlerinin mutlaka Sağlık Bakanlığı ile iyi bir işbirliği sürdürecek şekilde tekrar düzenlenmesi konusunda çalışmalar yapılmalıdır.

5. BİLİMİN SESİNE KULAK VERİLMELİDİR

İçinde bulunulan durumda ve eldeki bilgilere göre, hem erken dönemde KKKA’lı hastaların tedavisi için, hem de yüksek riskli durumlarda koruma amacıyla ribavirin kullanılmalıdır. Bu konuda, Dünya Sağlık Örgütü ve bağımsız bilim insanlarının önerileri dikkate alınmalıdır.
 

Manşetler

DUYURU-4