Toplumda her on kişiden birinin yaşamları boyunca en az bir kez panik yaşadığı belirtildi.
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı (Psikiyatrist) Dr. Emel Kurt, "Panik, bir çeşit kaygı (anksiyete) durumudur. Geçici bir kaygı durumunu tarif ettiğinden 'panik atak' terimini kullanmayı tercih ediyoruz. Toplumda her 10 kişiden biri yaşamları boyunca en az bir kez panik atak yaşamaktadır" dedi.
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Emel Kurt, panik atak belirtileri hakkında şu bilgileri verdi: "Panik atak, huzursuzluk ve kaygı ile birlikte nefes darlığı, çarpıntı, göğüs ağrısı, terleme ve bunun gibi başka birçok bedensel değişikliklerin eşlik ettiği, bunlara ek olarak planlama, düşünme gibi yetilerin adeta geçici olarak kaybedildiği, sonuçta kişinin bulunduğu ortamdan kaçmak ya da uzaklaşmak için yoğun bir istek duymasına yol açan ani bir panik halidir."
Panik atağı yaşayan kişilerin durumu 'kalp krizi geçiriyorum', 'felç oluyorum', 'bayılacağım', 'çıldıracağım', 'öleceğim' şeklinde yorumladığını anlatan Dr. Emel Kurt, şunları söyledi: "Böyle düşünen herkes kimi zaman acil servise kimi zaman ilgili branş doktorlarına başvurur. Panik ataklar çeşitli tıbbi hastalıklarda görülebileceğinden hastaların sistemik bir inceleme yapılması uygun olacaktır. Kardiyak hastalık, tiroid bezi anormallikleri, ileri derece kansızlık, kan şekeri bozuklukları gibi sıkça görülen etkenler araştırılmalı, saptanan patolojilere özgün tedavi düzenlenmelidir. Aslında sıklıkla kendilerinde bu belirtilere yol açabilecek herhangi bir fiziksel hastalık bulgusu olmadığı sonucunu alırlar."
Panik atağın hızlıca başlayıp dakikalar içinde azalarak kaybolacağını anlatan Dr. Kurt, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ancak kimi hastalarda gün boyu süren belirtilerin olduğu bilinmektedir. Panik atak tek başına tedavi edilmesi gereken bir durum değildir. Panik ataklar kendiliğinden ve beklenmedik şekilde olmaya başladığında artık bu durum panik bozukluğudur ve tedavi edilmesi gerekir. Panik bozukluğu toplumda % 1,5-2,5 oranında görülmektedir. Panik bozukluğu hastalarının yaşantısı, panik atakların dışındaki zamanlarda da atağın yineleyeceğine dair endişelerle geçiyor olabilir. Hastalar atak olmasını beklerken, ciddi düzeyde rahatsızlık hissetmeye başlar. Panik bozukluğu hastalarının bazıları, sıklıkla kapalı ya da kaçmanın mümkün olamayabileceği alanlardan, atak yineler endişesiyle kaçınmaya başlar. Bu duruma agorafobi denir. Hastalar yine ataklar sırasında yardım alamayacağını düşünerek yalnız kalmamaya çalışabilir, telefonsuz ya da çeşitli ilaçları olmaksızın bir yere gitmemeye başlayabilirler. Panik bozukluğunda hastanın yaşamı, atakların öncesinde atağı beklemek, atak sırasında ve sonrasında hastaneye başvurmak, ataktan sonra da atağın gelebileceği yerlerden kaçınmak şeklinde bir kısır döngüyle kısıtlanmış olur."
Dr. Emel Kurt, "Bu belirtiler bende var panik ataksam ne yapmalıyım tedavisi nedir" sorusuna şöyle yanıt verdi: "Panik bozukluğunun medikal tedavisinde başlıca antidepresan kullanılmaktadır. Ayrıca hastanın odaklandığı ve panik yaşantısına yol açan istemsiz başlayan bedensel belirtilere yönelik alıştırma ve başa çıkma egzersizlerini içeren psikoterapinin de kullanılması tedavi etkinliğini artıracaktır."
Dr. Emel Kurt'a göre, psikiyatrik hastalıkların dünyada olduğu gibi ülkemizde de kabul görmesindeki güçlükler düşünülürse, birçok kişinin etiketlenme korkusu ile psikiyatriste başvurmadığını öngörebiliriz. Bu açıdan değerlendirdiğimizde, panik yaşantısının toplumda en çok kabul gören ve en rahat ifade edilebilen ruhsal belirti olduğunu söylemek mümkün. Panik, etiketlenme korkusu olmadan özgürce ifade edilebilen bir belirtidir."