Fakültatif Tıpçı grubunda yayınlanan röportaj:
FT: Öncelikle Fakültatif Tıpçı olarak bizimle röportajı kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Gün içerisinde çok yoğundunuz o yüzden sizi daha fazla yormamak için hemen sorulara başlayacağım. ‘’Tıp fakültesi sekiz yıl olacak.’’ diye bir söylenti var. Mecburi hizmetten sonra TUS’a girmemiz konuşuluyor. Bu konuda net bir bilgimiz olmadığı için öncelikle bunu sormamızı istedi okurlarımız.
Recep Akdağ: Tıp fakültesinin sekiz yıl olacağıyla ilgili ben de bir bilgi yok. Zaten bu kararı sağlık bakanı vermez böyle bir karar olacak olsaydı da. Bu YÖK’le alakalı. Şuan böyle bir karar yok. Pratisyen hekimlik bittikten sonra TUS’a girme hakkı verilecek diye de bir karar henüz yok. Böyle bir şey konuşmuş değiliz.
FT: Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin yanında büyük bir sağlık kompleksi projesi var. Bu proje hangi aşamada, gelecekte bu proje hakkında neler düşünüyorsunuz? Bu projenin Erzurum’a ve sağlık alanına katkıları neler olacak?
Recep Akdağ: Allah nasip ederse 2017 yılı içerisinde o projeyi tamamlayacağız ve hizmete sokacağız. Mevcut Eğitim ve Araştırma Hastanesi binasıyla onu birleştireceğiz. Tam bir şehir hastanesi olacak. Bölge açısından, sadece Erzurum değil diğer şehirler açısından ve bölge ülkeleri açısından sağlık turizmi için mükemmel bir kompleks olacak. Hem hekimlerin ve diğer sağlık çalışanlarının işini kolaylaştıracak hem de vatandaşın işini kolaylaştıracak.
FT: Biliyorsunuz, son zamanlarda tıp fakültesi kontenjanları çok arttı ve bunun tekrar azaltılması gündemde. Kontenjanlar önümüzdeki yıl azaltılacak mı yoksa böyle devam mı edecek?
Recep Akdağ: 2023 yılına kadar kontenjan azaltılmaması gerektiğini düşünüyorum. Bu hususta arkadaşlarıma YÖK’le irtibat kurmaları için talimat verdim. Öğrenci sayısının artırılmasının bir tek sebebi var. Türkiye, Dünya Sağlık Örgütü’nün Avrupa bölgesi içindedir. Toplam elli üç ülke var bu bölgede. Biz nüfusuna kıyasla doktor sayısı açısından 52. sıradayız. Bizden daha az doktor sayısına sahip olan bir tek Bosna Hersek var. Doktor sayısı az olduğunda, siz de bunu fark ediyorsunuzdur, doktorların üzerine çok büyük bir yük geliyor. Bazıları diyor ki birinci basamak doktorlarına sevk zinciri konmadığı için doktorların iş yükü çok artıyor. Hâlbuki birinci basamak doktorlarının da iş yükü çok ağır. Sevk zinciri mecburiyeti koysak bu sefer birinci basamak hiç iş göremez hale gelir. Mutlak olarak doktor sayısı artmazsa, doktoru nereye koyarsanız koyun o yetmez. Biz şunu istiyoruz doktorların üzerindeki iş yükü azalmalı. Çünkü daha doğru karar verirler. Daha rahat karar verirler. Sonuçta bu ülkenin sağlık harcamalarını artırır. Yani 140 bin doktora verdiğiniz parayı düşünün bir de 250 bin doktor olduğunda verdiğiniz parayı düşünün. Çok daha fazla para harcayacaksınız. Ama bu hem doktorların sağlıklı karar vermesi, rahat çalışması açısından, hem de vatandaş açısından gerekli.
FT: Özel bir soru olacak ama önerdiğiniz bir uzmanlık alanı var mı? Aile hekimliğinin geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Recep Akdağ: Sevdiğim alanı sorarsanız çocuk hekimliği.
FT: Ben de şuan çocuk stajındayım. Hocalarımız her zaman sizden çok övgüyle bahsediyorlar.
Recep Akdağ: Bayılarak yaptığım bir iş. Dünyanın en güzel varlıkları çocuklar. Herkesin kendi sevdiği ve başarabileceği işi yapması, ona yönelmesi lazım. Mesela ben cerrahlığa hiç yönelmedim çünkü el becerimin olmadığını biliyordum.
Aile hekimliği için de, aile hekimliği mükemmel bir alan. Geliri de iyi, önümüzdeki yıllarda daha da iyi olacak. Dolayısıyla o alana ilgi duyanların onu seçmesi çok güzel olur.
FT: Bir hekim nasıl olmalı sizce?
Recep Akdağ: Bir hekim insan sevgisiyle dolu olmalı, başka türlü hekimlik yapılamaz. İyi donanımlı olmalı, tıbbı kullanmalı ama hepsinden önce insan sevgisiyle dolu iyi bir insan olmalı. Bu bizim kültürümüzde de var, inançlarımızda da var. İnsana hizmet bizim için en kıymetli iştir. Hekimler de doğrudan insana hizmet eder.
FT: Herkesin bildiği gibi son zamanlarda işleriniz oldukça yoğun. Devlet meseleleri ön planda, zaten sağlık bakanlığı çok sıkı çalışan bir kurum. Bu tempoda çalışırken doktorluğu hiç özlüyor musunuz?
Recep Akdağ: Doktorluğu her zaman özlüyorum ama aslında benim on beş senedir yaptığım iş de doktorluğa çok benziyor. Doktorlukta bir kişiye, mesela çocuk hekimi olarak bir çocuğa, teşhis koyuyorsunuz sonra o teşhise uygun bir tedavi uygulayıp takip ediyorsunuz, gerekirse o tedaviyi biraz değiştiriyorsunuz. Sağlık sistemi de buna çok benziyor. Teşhis koyuyorsunuz sisteme. Sonra onu dönüştürmek için bir politika modeli geliştirip uyguluyorsunuz. Takip ediyorsunuz ve gerekirse başka değişiklikler yapıyorsunuz. O kadar birbirine benziyor ki. Zaten bu mantıkla yaklaştığımız içindir ki ülkede sağlığı vatandaşların kolay eriştiği hale dönüştürebildik. Özlüyorum yani ama yaptığım işte ona benziyor. Birisi bireyin sağlığı, bu da toplumun sağlığı.
FT: Okuyucularımızdan özellikle gelen bir soru var. Eş durumu hakkında yeni bir düzenleme varmış. Özel sektörde olanlar eş durumundan yararlanamıyormuş. Bunun hakkında bilginiz var mı?
Recep Akdağ: Özel sektörde olanlar doktorların yanına gelsin. Doktorlar bizim için çok kıymetli insanlar. Şöyle oluyor bu; diyelim ki bizim Kars’ta, Ağrı’da, Erzurum’da, Şanlıurfa’da, Kastamonu’da, Yozgat’ta doktora ihtiyacımız var. Ama Ankara’da görece olarak doktor fazlalılığımız var, görece olarak. Şimdi Kastamonu’da çalışan bir doktor ya da Erzurum’da çalışan bir doktor ya da Şanlıurfa’da çalışan bir doktor, herhangi bir şirkette eşini bir sene sigortalı gösterdiğinde, eşinin yanına Balıkesir’e, Eskişehir’e, İzmir’e, Ankara’ya gidiyor. Biz nasıl yapacağız bu işi. Vatandaşa hizmeti nasıl götüreceğiz? Onun için bu özel sektörde çalışan eşler açısından, zaten eskiden uygulanmıyordu, bir hukuki boşluk doğmuş o boşluğu ortadan kaldırdık yeniden uygulayacağız. Bunu çok severek yapmıyoruz. Normalde doktorlar istediği yerlerde çalışabilirler. Zaten zorunlu hizmeti biten doktor istediği yerde çalışabilir. Ama ben de ihtiyacım olan hekimle, ihtiyacı olan yerde, vatandaşa hizmet edebilmek için çalışmalıyım.
FT: Peki son olarak şunu söylemek istiyorum sanırım sabah arkadaşım da sizinle konuşmuş. Bizim nisan ayında bir öğrenci kongremiz var. Ben de orda bilimsel programdan sorumlu kişiyim. Biz, sizi nisan ayındaki kongremizde aramızda görmekten onur duyarız.
Recep Akdağ: Kongrenin tarihlerini, muhtevasını bize gönderin. Şimdiden söz veremem ama gelmeye çalışırım.
FT: Çok memnun oluruz.
Tekrardan teşekkür ederiz, geç saat olmasına rağmen bizi kırmayıp sorularımızı yanıtladığınız için.
ELHAM MİNE İŞ
İNGİLİZCE TIP DÖNEM 4